3 soruda Ayşe Taşkent
Yapısı gereği insan, eşit fayda sağlayacağı şeylerden zahmeti az olanı tercih eder. Diğer deyişle bu, eşit zahmet çekilecek işlerden faydası yüksek olanı seçmektir. Okunan metinler, bu fayda-maliyet kesrine vurulabilir.
Neden okuyalım?
İnsanın hayatı boyunca yedeğinde taşıdığı sorular vardır; ürettiği, büyüttüğü, maruz kaldığı. Bunların hepsi cevaplanmayı beklemez çünkü cevap, üstesinden gelmek kadar bastırıp örtmek de demektir.
Bazı sorular bizle beraber yol alsınlar, bizi yalınkatlıktan koruyan derinliğe katsınlar diye açık bırakılır. Sorulardan oluşan kanallar vardır, düşüncelerimizin besin akışını sağlayan bu oluklar çevreyle alışverişi sağlayan köprülerdir aynı zamanda. Köprülerin karşı ayakları metinlere oturur. Muhatap olunan metnin “metaneti”, tecessüsün berkittiği sorular ile çözülür. Lafızlara bürünen manalar olarak bünyeye alınırlar; biteviye süren çevrimde zihnen bizi tahkim etsin, yeri geldiğinde onarsın diye okuduklarımız.
Ne okuyalım?
Bazı metinler; dilce ağır, fikirce yoğun, üslupça ağdalı olsa da okur-yazar olmanın asgari şartlarını ikmal etmek için okunmalıdır.
Yapısı gereği insan, eşit fayda sağlayacağı şeylerden zahmeti az olanı tercih eder. Diğer deyişle bu, eşit zahmet çekilecek işlerden faydası yüksek olanı seçmektir. Okunan metinler, bu fayda-maliyet kesrine vurulabilir. Bazı metinler; dilce ağır, fikirce yoğun, üslupça ağdalı olsa da okur-yazar olmanın asgari şartlarını ikmal etmek için okunmalıdır. Felsefe klasikleri ya da ortaya bir iddia koyan, bir tez öne süren düşünce kitapları ya da dünya edebiyat klasikleri bu bahse girer. Hayatının bileşenlerinde kişinin kendisini disipline etmesi, zamanını ve imkânlarını buna göre planlaması elbette verim üretir ancak boşluk bırakmadan sürdürülecek bir mekanizm, etten-kemikten, duygudan-kaygıdan oluşan insan için zorlayıcı ve hatalı olur. Bu kertede yük yüklemeyen hatta hafifleten metinlere yer açmak gerekir. Büyük iddialar taşımayan, varoluşun anlamını ifşa etmeyen (!) metinler, mesela gezi yazıları ve denemeler, aynı zamanda okuyana sağaltıcı bir tenhalık da sağlar.
Nasıl okuyalım?
Elbette taşınabilir olması yeğlenir okunacak metnin. Bir müzik eserini ıslıkla çalmanın mümkün olması gibi gerek kâğıdın ya da kitabın yükte hafif olması, gerekse çağın imkânları ile metnin sayısal ortamlarda erişilebilir olması bize bu kolaylığı sağlıyor; mekâna bağlı olmaksızın, bizimle beraber duruyor ya da yol alıyor metin. Bu kolaylık, okuma ritüellerini hepten dışlıyor değil.
- Odaklanma ihtiyacı ile yalnızlık, refakatçi talebi ile bir fincan kahve, saygın bir işi görür gibi masaya dayalı dirsekler hatta; bu liste konfor algımıza göre uzatılabilir.
Evde ya da işte, konuşlu ya da seyyar, her ne durumda okuyorsak, bir kalemin eşlikçiliği bence elzemdir. -Okurun metne paydaş olmaklığı bir yana- alınacak notlar, altı ya da üstü çizilecek cümleler, düşülecek soru ya da ünlem işaretleri ile okur, metnin ağırlık merkezini yeniden tayin eden müdahil bir unsura dönüşür. Metne bırakılan izlerin, kişisel serüvenimize düşülen notlar olduğu, okunulan metinden devşirilecek tortunun ise bu serüvende yol azığımıza katıldığı hatırda tutulmalıdır.