Yeniden başlama ihtimalinin kıyısı: Doğu Karadeniz
Yedi iklim ve dört mevsim boyunca üzerine bir elbisegibi giydiği güzelliğiyle, ‘dağına-taşına’ şiir yazılacakbayındır bir ülke Türkiye. Bayındır ve ferah. Hiç kıymetinibilmesek de Orta Asya bozkırlarından çıkıp, rüzgâr yeleliatlarımızı Anadolu’ya sürdüğümüz günden beri mekânbize emanettir yine de. Kılıç hakkıyla bulunduğumuzbu coğrafyanın her bölgesinin kendine ait bir dokusu,müziği, kültürü, folkloru, mutfağı ve iklimi mevcut. Bukültürel zenginliğin toplamına bir ulu şemsiye olarakTürkiye diyoruz zaten. Türkiye yedi iklim, dört mevsimboyunca gönül coğrafyasından taşıdığı bereketiyle herdaim ferah ve güzel.
Evet tarih bizi buraya çağırdı. Bu bahşedilmiş güzelliğin kimlik kartı ise hiç tartışmasız bir şekilde Karadeniz bölgesidir.Sakarya Ovası'nın doğusundan Gürcistan sınırına kadar uzanan bu engebeli hattaki dağların dumanları hiçbir şartta geçit vermez, suları da hırçın akar. Karadeniz’in doğusuna yaklaştıkça, gecenin sonuna doğru, dünyanın en güzel yerine doğru yapılan bir yolculuğun içindeymişsiniz hissiyle dolup taşmanız mümkündür. Doğu Karadeniz’in bunu vaat ettiğine şahidim.
Suyu sert, dağı dumanlı, yeşili görkemli, mavisi koyu, rüzgârı hiddetli, yağmuru bereketli ve insanı dertlidir buraların. İnsan yaşadığı yere benzer.
Doğu Karadeniz rotası ‘Beş Şehir’ imgesine uyum sağlayacak şekilde temel olarak; Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin şehirlerinden oluşur.Trabzon ve Rize, bu görkemli beşlinin merkez hattını oluşturuyor elbette. Sarp ve yeşile çalan tepelerinden baktığınızda, kendinizi hırçın bir tablonun içinde geziniyormuş gibi hissedeceğiniz, koyu mavi, hep yeşil, geçit vermez Karadeniz. Kısık güneş, puslu hava, uzaklardan gelen tulum sesi, dinmeyen yağmur ve kasvetin içindeki o huzur.
Ordu’nun dereleri
Doğu Karadeniz’in kapısı namıyla bilinen Ordu’nun, simgesel olarak ilk akla gelen yeri Boztepe’dir. Şehir buradan başlar. 500 metre yükseklikteki Boztepe’ye camla kaplı bir teleferiğin içinde muhteşem manzarayı seyrederek çıkabilirsiniz. Kartal yuvasını andıran Boztepe’de çayınızı içtikten sonra artık Ordu’yu gezmek için hazırsınız. Eğer çok vaktiniz yoksa şu beş rotayı keşfetmeden Ordu’yu terk etmeyin; Karaoluk Köyü’nde bulunan Çiseli Şelalesi, Antik Yunan efsanelerinde adı geçen Yason Burnu, Gölköy İlçesi’ndeki 1500 metre rakımlı Ulugöl, Aybastı İlçesi’ndeki Perşembe Yaylası ve Ünye İlçesi’ndebulunan Ünye At Çiftliği.
Giresun’un içinde iki sokak arası
Giresun, Doğu Karadeniz’den içeriye ilk adımınızı attığınızın işaretidir. Tertemiz havasıyla tam bir yayla cenneti burası. Paşakonağı Yaylası, Gölyanı Yaylası, Sis Dağı Yaylası, Kulakkaya Yaylası, Bektaş Yaylası ve Kümbet Yaylası görülmesi gereken rotalar arasında. Sis Dağı ve Kümbet ise genellikle ilk tercihler arasında.
Çayı ile meşhur Tirebolu ilçesindeki yüksek bir kaya üzerinde bulunan şahane manzaralı Tirebolu Kalesi, mitolojik efsanelere konu olan Giresun Adası ve Dereli ilçesinde bulunan Kuzalı Şelalesi, ziyaret edilmesi elzem Giresun üçlüsüdür. Ve kulağınıza çalınan her daim ‘Eşref Bey Ağıtı’ türküsüdür.
Oy Trabzon Trabzon, için kalaylı kazan
Hem Karadeniz’in hem de Doğu Karadeniz’in başkenti unvanını omuzlarında taşıyan hırçın, duygusal, coşkulu ve alabildiğine güzel bir şehir Trabzon. Şehri kuşbakışı izlemek ve güneşi batırmak için Ordu’da olduğu gibi burada da Boztepe’ye çıkmak şart. İbadete açılan Ayasofya Müzesi’ni gezdikten sonra sırasıyla; sarp kayaların içine oyularak yerleştirilmiş görkemli Sümela Manastırı, Sümela kadar popüler olamamışsa da, yine aynı bölgede bulunan Vazelon Manastırı, doğal güzelliğinin üstüne insanoğlunun hırslı gölgesinin düştüğü bir tabiat harikası Uzungöl ve üç güzeller olarak bilinen; Çal Mağarası, Sera Gölü, Altındere Vadisi, Trabzon’u ruhuyla hissedebilmek için en önemli rotalardır. Lapazan, Garester, Haldizen ve Şekersu yaylaları da görülmeye değer güzellikler arasında. Oy Trabzon Trabzon diyerek.
Rize’nin pazarında vardır çay kokusu
Doğu Karadeniz’in kraliçesi Rize, yeşilin en güzel tonlarına ev sahipliği yapan dev bir oksijen deposu gibi seyreyliyor alemi. Karadeniz deyince zihninizde canlanan ne varsa, işte burası tam anlamıyla onun vücut bulduğu yer. Rize Kalesi’nin üstünde manzaraya karşı ‘turist’ çayı içerek maceraya başlıyoruz o halde. Rize’nin tadına varabilmek için en az bir haftalık zamana ihtiyacımızın olduğunu unutmayalım.
Rize’nin sembolü haline gelen Çamlıhemşin ilçesindeki Ayder Yaylası ile İkizdere ilçesindeki balıyla meşhur Anzer Yaylası’nı görmemek ayıp.
Ama herkes Ayder-Anzer gezerken siz gizli hazineleri keşfetmek için Gito ve Pokut yaylalarını keşfedebilirsiniz.
Karadeniz’e dökülen 57 kilometre uzunluğundaki dünyaca ünlü Fırtına Deresi’nde rafting yapmak paha biçilemez. Tabi bu aşka cesaretiniz yoksa, dere üzerindeki tarihi taş kemer köprülerinin birinden coşkulu fırtınaya gözlerinizle eşlik edebilirsiniz. Rize’ye gelince Çamlıhemşin'de Fırtına Vadisi'ne hâkim bir tepede kurulmuş olan Zil Kalesi ile meşhur Palovit ve Ağaran şelalelerini görmeden dönmek olmaz elbette.
Görkemli Kıble Dağı Camii’ne de bir vakit yol düşürmek gerekiyor.
Şehir merkezindeki Botanik Çay Bahçesi’nde gündüz çayı, yine merkeze yakın Dağmaran’da gece çayı içerek Rize’yi özlemeye başlayabilirsiniz o zaman. Çayeli’nde öteye gidelim yali yali. Bu arada Çayeli’nden ötesi; Hemşin ve Çamlıhemşin olur. Gönül de hep Çayeli’nden öteye gitmek ister.
Artvin’den gelir atabarı, açmayalım arayı
Artvin’de ziyaret edilecek ilk yer, aynı isimle Şavşat ve Borçka ilçelerinde bulunan tabiat parkı Karagöl’dür. Doğal terapi özelliği taşıyan aynı isme sahip bu tabiat parklarının ikisi de tek kelimeyle büyüleyici. Eğer birini tercih edeceksiniz Borçka- Karagöl’ü seçebilirsiniz.
Maral ve Mencuna şelaleleri ile Kafkasör Yaylası görülmeye değer güzellikler arasında.
Hatila Vadisi’nde bulunan ülkemizdeki en yüksek cam seyir terasından manzarayı izlemek ise anlatılmaz bir duygu. Borkça’daki Otingo Kaplıcası şifa dağıtmaya devam ediyor. Son olarak bu dünyada Maçahel (Maca (el), Hel (bilek) Gürcüce) isminde bir yer var ki, orayı görmeden Doğu Karadeniz’i görmüş sayılmazsınız. Maçahel’in ruhuna göçmeyi istemek diye bir şey var. O halde başlayalım, siz yağmur olun, bu yazı da bulut Maçka’da buluşalım.