Tarihteki en nostaljik yerel içecek: Gazozun tarihi
Sanayi Devrimi, gelişen teknolojiye bağlı olarak birçok endüstrinin ortaya çıkışını içinde barındırdığı gibi gazoz sektörüne de gebeydi. Gazozdan önce sodanın icadı ve bu içeceğin yaygınlaşması önemli bir köşe taşıydı. Suya gazın ilave edilmesiyle üretilen sodanın yanında, tabii kaynaklardan elde edilen maden suları da yer almaktaydı. Gazlı-mineralli suların bilgisi ve kullanımı ise çok daha eski tarihlere dayanmaktaydı. Aslında sanayileşme, doğal mineralli ve gazlı suları taklit ederek gazlı içecekler üretmiş; çeşitli üretim ve muhafaza yöntemleriyle de tüketiciye ulaştırmıştı.
- Eskiden ne güzeldi buralar
- -iskele ayazında bir çatlak kamış-
- Peynirli poğaçayla ayran gazoz içerken
- Yanımdaki dost da hayvan
- Ne dolanıp duruyoruz diyor
- Önün ardın yıkılmış zaten
- Leylâk yok Leylâ zaten olmamış
- İnsanın içi elbette cız ediyor
- İşsiz güçsüz bir sabah erkencecik başlarken
- Metin Eloğlu, Leylek
1767’de İngiliz doktor Joseph Priestley, suyu karbondioksitle aşılamayı başararak gazlı suyu elde etti. Bu gazlı su veya soda, pek çok alkolsüz içecek gibi gazozun da temel bileşeni oldu. Priestley’in buluşundan birkaç yıl sonra İsveçli kimyager Torbern Bergman, icat ettiği bir cihaz sayesinde büyük ölçekte soda üretimini mümkün kıldı. 18. yüzyılın sonlarına doğru İsveçli kimyager Jakob Berzelius, karbonatlı suya baharat ve meyve suları gibi çeşitli tatlar eklemeye başladı. Johann Jacob Schweppe, karbonatlı maden suyu üretimini geliştirdi ve 1783’de Cenevre’deki tesisini kurdu. Schweppe, 1792’de işini Londra’ya taşıyarak büyük bir atılım yaptı.
19. yüzyıl başlarında ABD’de de soda makineleri Amerikalılara hizmet vermeye başlamıştı. 1830’larda, iş insanları Matthews ve Lippincott, büyük miktarlarda soda çeşmesi üretimine yönelik fabrikalar açtı. Sonuç olarak 19. yüzyılın sonlarında hem İngiltere’de hem ABD’de gazlı içecek sanayisi önemli gelişmeler kaydetmiş, içecekler şişelere girmeye başlamış ve en önemlisi popüler hâle gelmişti.
Osmanlı topraklarındaki gazozun tarihi üzerine çeşitli kaynaklar; ilk gazozun 1890’da piyasaya sürüldüğünü belirtiyor. Gazoz üretimine başlanmasında gayrimüslim tebaanın ve özellikle Rumların kilit rol oynadığı söyleniyor. Coğrafyamızda gazozun tarihi incelenirken Niğdeli Aleksandr Mısırlıoğlu’nun ismi en başta karşımıza çıkıyor. Rum iş insanı Mısırlıoğlu, gazoz üretimi için gerekli makineleri Fransa’dan getirmiş. Ortakları Ligor Bazlamacıoğlu ve Leon Schor ile birlikte Karaköy’de Mısırlıoğlu adıyla gazoz satışına başlamış. Mısırlıoğlu gazozundan sonra başka gazoz firmaları İstanbul piyasasında görülmüş. 1908’de “Hürriyet Gazozları”, 1917’de “Neptün” ve 1923’te “Cumhuriyet Gazozları” alıcısına ulaştırılmış. Bu gazozlar basınçlı hava ile şişelenerek satıldığı gibi sifonla ve seyyar el arabalarda bardakla da tüketiciye sunuluyormuş. Zamanla bir kültür hâline dönüşen gazozu, Ülkü Tamer’in kaleminden okuyarak bitirelim:
“Gazozcuların başları kalabalık olurdu çoğu kere. Bir alıcı, yedi sekiz seyirci. Tekerlekli arabaların üstündeki buz kalıplarına yerleştirilmiş şişelerden birini kaldırırdı gazozcu, iyice sallar, sorardı: ‘Caşar mı, caşmaz mı?’ Alıcı, şişeyi süzerdi bir süre. Kapak açılınca gazozun taşıp taşmayacağını kestirmeye çalışırdı: ‘Caşar.’ Gazozcu da aynı görüşteyse, şişeyi bir daha sallar, yine sorardı: ‘Caşar mı, caşmaz mı?’ ‘Caşmaz.’ Gazozcu, öyle düşünmüyorsa, kapağı açardı. Gazoz taşarsa, alıcı beleşten içerdi gazozu. Taşmazsa parasını tıkır tıkır öderdi.”