Sonsuz bir eşitlik: Kaplıca

ERTUĞRUL EMİN AKGÜN
Abone Ol

Sessizlik ve yavaşlık kaleleri. Ortalama için değil en yaşlı müşteriye hürmetle dizayn edilen bir mekân. Alışılmamış eskilik. Merdivenlerdeki tutunma demirleri, kaydırmaz paspaslar ve hiçbir zaman ikisi birden açılmayacak pencereler. Şatafattan uzak bir büyü. Harikulade bir iknasızlık çabası.

Törene katılan herkes, en ihtiyarın fiziksel becerisine kendini sınırlar. O en yaşlı ve bilge. Onun hızında yürü, yüz, dinlen. Onun kadar su iç ve ye. Sıcak su, temas ettiği her şeyi temizler ve korur. Ortalama bir otelde seni çıldırtacak aksaklıkları, kaplıcalarda büyük bir hoşgörüyle karşıla. Gençlik iksiri arayışı değil. Muhafazakâr bir deneme. Yaşı, sağlığı, aklı, hızı, parayı aklına ne geliyorsa durdurma denemesi. Bozuk kategori. Olduğu gibi. Altı ay, bir yıl, on yıl. Bu süre herkes için farklı. Periyoduna inançla bağlan. Her yıl gitmen gerekiyorsa git. Kaçırma. Yoksa korktuğun. Dur. Söyleme.

Hayatın yaklaşık üç saat kadar taşrasında bizi bekleyen şifa pınarları. Hem moderni hem de modern olmayanı önemsemeden, etkilenmeden süren bir ritüel. Tamamen postmodern. Tansiyon ilaçları, şeker iğneleri, doktor tavsiyeleri görmezden gelinerek varılan bir durak. Dünya görüşü önemsenmeden buluşulan bir havuz. Kaplıcalarda herkes birbirine denk görünür. Emekli albay, öğretmen ya da inşaat zengini. İmanın ve paranın kimde olduğunu anlayamayacağın bir sukut hengâmesi. Merdivende karşılaştığın kişi bir gayrimenkul zengini olabilir ya da yüzyıllık bir bankanın ilk genel müdürlerinden. Bilemezsin. Herkesin doğduğu toprakların şivesine güvenle demirlediği bir liman.

Bu sözlüğün, en genç maddelerinden biri. Ve aynı zamanda en yaşlısı. Kaplıcayla ilk karşılaştığımda onlu yaşlarımdaydım. Durmak istemiştim. O kadar yavaş ve bir o kadar ağır. Düşüp sakatlanamazsın, yarım metrelik havuzda su yutamazsın, baharatsız yemeklerle zehirlenemezsin. Kaplıca, kimisi için geleneksel bir süs havuzu kimimiz için postmodern bir sonsuzluk.

Havuzun açılmasına bir saat kala, havlum omzumda odadan çıkıyorum. Adım adım iniyorum kulelerden. Katil yok. Maktul yok. Lobide karşılaştıklarımla selamlaşıyorum. Gezeceğimiz yerleri konuşuyoruz. Yakın. Yürüme mesafesi. Araçsız ve karbonsuz. Kimse, bir diğerini yargılamıyor. Nerede okudun ya da hangi şirkette çalışıyorsun bizi ilgilendirmiyor. Bizi, birbirimize açıklayan sadece iki soru. Nerelisin? Kaç yıldır buraya geliyorsun? Kaplıcalar kıdem sistemiyle çalışır. En eski olan en çok yenilenendir. “İki yıldır geliyorum” diyorum. “Geçen sene grip bile olmadım amca, ne koronası.”