Rimbaud'nun huzuru, sırtlan adamlar ve Türkler: Harar
Kale şehirler hep ilgimi çekmiştir. Surların üzerinden yürüyüp,şehri kuşbakışı izlerken genelde buna deniz kıyısındakidalgaların sesi eşlik eder. Avrupa’da çokça karşılaştığımbu güzelliğin beni Afrika’da, Etiyopya’da bulmasınıbeklemiyordum ama... Harar, Etiyopya’nın doğusundaki kaleşehir.
Yüzlerce yıl önce Afrika Boynuzu ve Arap Yarımadası için çok önemli bir ticaret merkezi olan Harar, 2006 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış. Unesco’ya göre de İslam dünyasının 4. kutsal şehri.3’ü 10. yüzyıldan günümüze kadar gelmiş 82 cami ve 102 türbe bulunuyor şehirde. Bu sebeple İslam tarihi açısından da önemli bir yere sahip.
Nerede bu harar?
Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya yaklaşık 500 km uzaklıkta şehir. Biz iç uçuşla Dire Dawa’ya geçip oradan da 1 saat kadar süren kısa bir araba yolculuğuyla varmıştık. Şehri görmek istememim en önemli sebebi; 1875 yılına kadar müstakil bir şehir devlet olan bu toprakların Türklerle olan özel ilişkisi...
Harar, 1875’yılında Osmanlı Devleti'ne bağlı Mısır Hidivliği’ne bağlanmış.
Aynı dönem Osmanlı coğrafyasından tabii ağırlıklı olarak Mısır’dan gelen, bölgeye yerleştirilen Türklerin torunları bugün kendilerine Harar Türkleri diyorlar. Farklı sebeplerle -askeri olduğu gibi ticari de- Harar’a gelen Türklerden evlenip çocuk çocuğa karışanlar ve tekrar Osmanlı topraklarına dönmeyenler günümüz Harar Türklerinin dedeleri...
O dönem 1.000–1.500 kadar Türk’ün geldiği düşünülüyor, daha fazla olduğunu söyleyenler de var. Harar’da özellikle Tika’nın ve YTB’nin ( Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar) Harar Türkleri ile ilgili birçok projesi de mevcut. Restorasyonlar, dil eğitimleri gibi... Harar 10 yıl Osmanlı’ya bağlı kaldıktan sonra 2 yılını bağımsız yaşamış ve ardında Etiyopya birliklerince ele geçirilmiş. 1000 yıl boyunca hüküm süren, Adel Sultanlığı'na da başkent olan Harar Emirliği, günümüzde Müslüman ve Hıristiyanların birlikte yaşadığı yaklaşık 200 bin nüfuslu bir Etiyopya şehri.
Harar’ı gezerken
Şehri korumak için 1550’de Amir Nur tarafından inşa edilen surlar, günümüzde hâlâ ayakta... İslamın 5 şartını temsilen surlar içerisinde kalan yerleşim 5 mahalleye bölünüp, surlar üzerinde de beş ana kapı yapılmış.
Ben özellikle bu kapıları görmek istediğimden bir bajaj kiralayıp surların dışından şehri gezdim öncelikle. Sonra ana kapıya gelip, şehre girerek sokakların arasında dolaştım. Surların dışına taşan alanda pazar yerlerini de alışverişi de görmek mümkün oldu böylece. Alışveriş demişken Harar kahvesinin aroması sebebiyle çok tercih edildiğini ve özel bir pazarının olduğu söylemeliyim. Kahve zaten Etiyopya’nın genelinde, özellikle pişirme ve sunum yöntemleriyle ayrı bir kültür.
Şehrin güneyinden aşağıda doğru inildiğinde Osmanlı Konsolosluk binası dikkat çekiyor. Burada zamanında Osmanlı Konsolosu Muhammet Ali bey ve ailesi yaşamış. Harar’da yaşayan Türkler deyince akla gelenlerden biri de kendisi ve ailesi. Bu konsolosluk binası da size bahsettiğim Tika’nın restorasyon projeleri kapsamında, insan gurur duyuyor tabii.
Beyaz badanalı evler arasında gezerken atlamamanız gereken iki yer var: Bunlardan biri Rimbaud Müzesi bir diğeri de Harar Müzesi...
İki seçkin müze
Şair Arthur Rimbaud’un huzuru bulduğu söylenen Harar’daki evi, hatıratıyla birlikte müze olarak kullanılıyor. Oldukça hoş ahşap mimarisi olan vitraylarla süslü bu ev, Harar’a gelmişken görülmesi gerekenlerden. Hemen yanında da minik bir el sanatları sergisi bulunuyor ki duvarlara asılan hasır sepetler olağanüstü. Yine bölge halkının kültürünü yakından görüp anlayabileceğiniz, şehri tanımanıza yardımcı olacak tarihsel nesnelerle bezeli Harar Müzesi de önemli duraklardan biri. Zaman zaman farklı sergilerin düzenlendiği bu müzede sizin de özel bir sergiyle karşılaşmanız mümkün.
Camiler ve türbeler
Juma Cami’de dikkatinizi çekecek mekânlardan biri özellikle renkleri sebebiyle... Sokak aralarında, zaman zaman evlerin bir parçası gibi duran mescid ve camileri gezerken, surların kurduran Amir Nur’un türbesini de ziyaret edebilirsiniz.
Harar ve sırtlanlar
Harar ve sırtlanlar arasında geçmişten günümüze uzanan ilginç bir ilişki var. Surların üzerindeki küçük kapıları sorduğumda, surlar yapılırken şehir halkı ile sırtlanlar arasındaki anlaşmayı anlattığını söylediler. Sırtlanların lideri surlar yapılırsa aç kalacaklarını söylemiş Amir Nur’a. O da hayvanların dilinden anladığından onlarla bir anlaşma yapmış. Akşamları bu küçük kapılardan sırtlanlar girecek yemeklerini yiyecek ama şehir halkını da rahatsız etmeyeceklermiş. O gün bugün, bu kapıların açık olduğunu söyleniyor. Tabii bu bir rivayet.
Yine de bütün bunlar insana sanki hikayeymiş gibi gelse de akşamları sırtlanları besleyen bir süre sonra da bunu bir şölen haline getirip gelen turistlere gösteri olarak sunan Hararlı Abbas’ı görünce acaba diyor insan, bu sadece bir hikâye değil mi? Hayvanları ıslıkla yanına çağıran Abbas, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir geleneğin temsilcisi.
Onun gibi başkaları da var: "Sırtlan Adamlar."
Bölgede yaşayan benekli sırtlanların ağırlığı 90 kiloya kadar ulaşabiliyor ve bir seferde ağırlığının üçte birini yiyebiliyor. Afrika’da aslandan sonra en yırtıcı hayvan olan sırtlanları elleriyle hatta ağızlarıyla besliyorlar. Böyle bir tecrübeye dahil olmak da mümkün tabii isterseniz... Kiminin hâlâ Habeşistan dediği Etiyopya’ya gelirseniz, Harar için mutlaka birkaç gün ayırın, gezin dolaşın ve birkaç Harar Türkü ile tanışın...