Modaya uymak değil, sağlıklı olmak: Diyetin tarihi
Diyet kelimesi zannediyorum ki sizin de kulağınıza pek sevimli bir kelimeymiş gibi gelmiyordur. Parmaklarımız arama butonuna ‘diyet’ diye yazdığında, gözlerimiz 0,34 saniye içinde bulunan 30 milyon küsur sonucu görmekte. Zirvelerde gazetelerin 1 haftada 5 kilo verdiren diyet haberleri. Çağımızın gündemden hiç düşmeyen, popülerliğini hiç kaybetmeyen meselesi diyete, biz de tarih penceresinden bakalım istedik.
Dilimize Fransızcadan geçen diyet(diète) nedir?
TDK’nın deyimiyle, sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, perhiz ve rejimdir. Diyetin tarihçesi için geçmişe gittiğimizdeyse bu tanımla örtüşen unsurlar buluruz.
- Diyetle ilgili en eski bilgilere M.Ö. 2500 yıllarda Babil'de rastlıyoruz.
Bulunan taş tabletlerde bazı hastalıklar hususunda beslenmede yapılabilecek uygulamalar ile ilgili bilgiler yer almaktadır. M.Ö. 1550 tarihli Ebers Tıp Papirüsü ve Edvin Smith Papirüsü’nden de anlaşılacağı gibi insanlar hastalıklarda pek çok gıdayı ek ürün olarak kullanmıştır.
Tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat (M.Ö. 460- 377), hastalıkların tedavisinde beslenmeye verdiği önemi, “Besinle tedavi edebileceğiniz hallerde ilaç tavsiye etmeyiniz.” cümlesiyle açıklamıştır.
M.Ö. 95-55 yıllarında yaşamış olan Lucretius ise “Bir kişi için yiyecek olan bir nesne bir başkası için zehir olabilir” diyerek beslenmenin kişiye has olduğunu vurgulamıştır. Lucretius ve onun gibi hekimlik vasfı olmayan nice düşünürler beslenme konusunda fikirlerini beyan etmiştir. Ve bu fikirler günümüzde bilimsel olarak kanıtlanmış gerçeklerdir. Kanıtlanmaya başlanmaları ise 19.yüzyılın sonlarına tekabül etmektedir. Yine 19.yüzyılın sonlarına doğru ilk diyet listeleri doktorlar tarafından verilmeye başlanmış ve kontroller hemşireler tarafından yapılmaya çalışılmıştı. Ancak bu sürecin uzun vadeli ve yoğun olması başka bir personel tarafından yapılmasını gerekli kıldı.
- Bu konu ilk olarak 1870'li yıllarda ABD'de ele alındı.
1877 yılına gelindiğindeyse Amerikan Tıp Derneği, Diyetetik Komitesini oluşturmuştur. Bu komitenin başına ise o zamanların ünlü bir yemek pişirme hocası olan Sarah Tyson Rorer'i getirdiler. Rorer, tıpkı antikçağ düşünürlerinde olduğu gibi yiyeceklerin sağlıkla olan ilişkisini göz önüne alarak hareket etmekte, bu doğrultuda tarifler hazırlamaktaydı. Yine 1877 yılında Rorer, ‘Diyetetik Gazete’ adlı bir yayın hazırlamaya başlar ve bu yayın halk tarafından büyük ilgiyle karşılanır.
Kendisine her gün beslenmeyle ilgili yüzlerce mektup gelmesi sonucunda, 1880'de doktorların da önerisiyle bir diyet mutfağı açar.
Bununla birlikte hastanelerde de diyet mutfağı yaygınlaşır. Yaygınlaşma ise beraberinde diyet alanında çalışacak kişi gereksinimini getirir. Nihayetinde 1899’a geldiğimizde yeni bir meslek grubu ortaya çıkmış olur ve bu mesleği icra edenlere ‘diyetisyen’ denir.
Yirminci yüzyıla geldiğimizdeyse ibre biraz değişir. Alanın bu seferki amacı hastalıkların iyileştirilmesinden ziyade sağlığın korunması olmuştur. Bu da diyetetik alanına olan ilgiyi artırmıştır. Hatta ABD, Birinci Dünya Savaşı sırasında askere alınacak kişilerde ciddi oranda beslenme bozukluğu olduğunu görünce, orduya 356 diyetisyeni dahil etmiştir.ABD'deki bu gelişmeler neticesinde 1900'lerde pek çok ülke, üniversitelerine beslenme ve diyetetik alanını dahil etmeye başlamıştır.
- Türkiye'de ise bu eğitim, 1962 yılında Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından Hacettepe Üniversitesi'nde başlatılmıştır.
Genellikle bir kibrit kutusu peynir ile başlayan türlü türlü diyetlerin ve bu diyetleri hazırlayan diyetisyenlerin tarihçesi yukarıda zikredildiği gibidir. İsteyen istediği diyeti denemekte özgür, tabi önce diyeti yapmak isteyenin kendisi olduğundan eminse. Peki siz diyeti niçin yapanlardansınız? Hastalıktan kurtulmak için mi? Hasta olmamak için mi? Yoksa...?