Afrika'nın Venedik'i: Ganvie
Uzun süre önceseyahat ettiğimBenin’de, seyahatedip de unutamadığımyerlerin başındaşüphesiz GanvieGöl Köyü geliyor.Benin’in başkentiKotonu yakınlarında,Nokoye Gölü (bu göl1855 yılında Fransızkolonisi dönemindeaçılan bir kanallaAtlas Okyanusu’nabağlanacaktır) üzerindekurulmuş olan köy 17.yüzyıla kadar uzananbir geçmişe sahip.
Sömürgeye karşı direniş
17. yüzyılda Batı Afrika’nın önemli bir askeri gücü olan Dahomey Krallığı, Kotonu da dahil olmak üzere Batı Afrika’da önemli bir toprak elde etmiş ve o dönemde Afrika’da bulunan Portekizli köle tacirlerine bu topraklarda yaşayan insanları satma girişiminde bulunmuş. Öyle ki Dahomey Krallığı liderleri, Avrupalıların en büyük işbirlikçileri olarak Trans-Atlantik Köle Ticareti olarak bilinen bu dönemde Benintopraklarından yaklaşık 3 milyon kişininAvrupa’ya köle olarak taşınmasını sağlamış.
- İşte Portekizlilerin yoğun bir şekilde yerel güçlerle köle ticareti yaptığı bir dönemde Tofinu adlı bir kabile Nokoye Gölü’ne göçmüş.
Her ne kadar Dahomey Krallığı’nı oluşturan Fon Kabilesi’nin köleleri tarafından ele geçirilmek üzere takip edilseler de kutsal olduğu düşünülen Nokoye Gölü üzerinde savaşılmaması gerektiği yönündeki inanç Fon kabilesini mücadele etmekten vazgeçirmiş.
Böylece gölün üzerinde bambular ile inşa edilen ilk yerleşim yerleriyle, bugün yaşayanların toplam nüfusunun 25 binden fazla olan Ganvie’nin temelleri atılmış.
Atlas Okyanusu kıyısından kilometrelerce uzaklıkta yeni yurtlarını kuran bu insanlar, Dahomey Krallığı tehlikesinin geçmesinin ardından bile bir daha karaya dönmemişler.
Her yere kanoyla gidiliyor
500 yıllık kadim bir tarihe sahip olan Ganvie köyünde hayat normal bir şekilde devam etse de toprak üzerinde kurulan köylerden haliyle farklılık arzediyor.
Mesela burada besi hayvancılığının yapıldığı bir ahır veya tavuk yetiştirilen kümes değil de sazlık ya da palmiye yapraklarıyla kurulmuş ve balık yetiştirilen yerlerle karşılaşılıyor. Veya burada insanlar bir yerden bir yere geçerken yürüyerek değil, kano kürekleyerek gidebiliyorlar.
- Yaklaşık göl üzerinde 3000 kadar yapının bulunduğu ve bu özelliğiyle Afrika’nın su üzerinde kurulmuş en büyük yerleşim yeri olan Ganvie’de; posta ofisi, hastane, otel, kilise, üstelik cami de bulunuyor. Bu arada şu üzerinde inşa edilmemiş birkaç tane de istisna yapı yer alıyor Ganvie’de. Köyün okulu bunlardan biri.
Belli oranda turist çeken Ganvie, hizmet konusunda eksiklikleri olduğu için turist çekme konusunda kısmen yetersiz olabiliyor. Fakat özgünlük arayan kişiler için burası harika bir tercih. Özellikle bambo sırıkları üzerine inşa edilmiş evler arasından kanoyla geçerken karşılaşılan muhteşem manzaralar burayı görmeye değer kılıyor.
Bir günlük kano seyahatiyle gezip bitirelemeyecek kadar büyük olan köyde, kanoyla seyahat ederken kâh kanosuna bir şeyler yüklemiş bir seyyar sebzeci ile ya da seyahat eden başka kanolarla karşılaşmak oldukça sıradan. Hele minik kanosuyla su üstündeki yerleşim sakinlerine ya da diğer kanodakilere bir şeyler satan minikler benim epey dikkatimi çekmişti. Çok da sıcakkanlı olan bu bölgenin insanı, daha siz tebessüm etmeden size tebessüm ikram edecek kadar da misafirperver.
Buraya özgü benim karşılaştığım belki de en orijinal şeylerin başında buradaki yaşamın temel dayanağı olan balıkçılık geliyor.
Balık çiftliklerinden başka tamamıyla ilkel ama etkili yöntemlerle yapılan balık avcılığı ise bunu yapan kişiyi uzunca bir vakit seyrettiriyor. Ben de bir müddet üzerinde bulunduğum kanoyu durdurup bu şekilde avcılık yapan bir balıkçıyı seyretmiştim.
Doğal güzelliği ve özgün yapısı ile Ganvie, bu özellikleriyle İtalya’daki Venedik’e kıyasla, buranın en doğru şekliyle Afrika’nın Venedik’ı olarak isimlendirilmeyi hakediyor.