Babalar ve Mektuplar

ONURHAN ERSOY
Abone Ol

Atay, babasıyla çatışmış, babasıyla çatışabilmiş bir karakter. Bu yüzden, Kafka'nın metni bir intikam hissi taşırken, Atay'ın metni bir uzlaşma taşır içinde. Dönüşüm, Kafka'da aciz bir böcek olarak simgeleştirilirken, Atay babasına dönüşür.

  • "Tüm kadınlar sonunda annelerine benzerler: Bu onların dramıdır. Erkekler için böyle bir durum asla söz konusu olamaz: Bu da onların dramıdır."
  • -Oscar Wilde

Epigraftaki alıntıyı, Hilmi Tezgör, "Korkuyu Beklerken Gelenler" başlıklı derlemede yer alan "Oğuz Atay'ın 'Babama Mektup'una Psikanalitik Bir Yaklaşım"1 yazısında epigraf olarak kullanıyor. Eğer baba problemi etrafında dolanan bir metinle karşı karşıyaysak, psikanalizin ve Freud'un işin içine girmemesi pek olası değildir. Ebeveyne dönüşme süreci ise, psikanalizin en önemli meselelerinden biridir. Bu yüzden Tezgör gibi ben de bu alıntıyla söze girmeyi kıymetli buldum. Babalar ve mektuplar ikilisini ele alacaksak, Atay'ın yanında, Atay'ın da çokça etkilendiği Kafka'yı işin içine katmamak pek adil olmaz. Atay bu mektubu yazdığında, Kafka'nın mektubunu okumuştu ve ondan etkilenmişti. Mektubunun temelde bir kurgu metin olması, bir öykü kitabında yer alması, bu etkinin en önemli göstergelerindendir. Atay'ın ve Kafka'nın mektuplarının ilk ortak özelliği, ikisinin de gönderilmemek üzere yazılmış mektuplar olmasıdır.

Kafka

Oğuz Atay, mektubu babasının ölümünün ardından yazar, Kafka ise mektubu babasına verebilecek olmasına rağmen annesine verir, annesi de mektubu yok eder. Mektupların muhataplarına ulaşmayacağını bilmeleri, aslında mektupların kurgu tarafını güçlendirir. İki mektup da otobiyografik birer kurgu metindir. Oğulların ağzından, oğulların iç dünyalarından iki baba portresiyle karşı karşıyayızdır. Kafka'ın babasına karşı beslediği korku, metnin ilk paragrafından başlamak üzere tüm mektuba siner. Burada baba ve oğul arasındaki temel ilişki, korkuya dayalıdır. "Geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için.

  • Ve şimdi burada sana yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır, çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve dahası meselenin büyüklüğü, hafızamın ve aklımın sınırlarını çok aşıyor."2 Kafka, babasından korkuyor. Mektup boyunca babasının ne kadar sert ve otoriter bir adam olduğunun altı çiziliyor. Aralarındaki fiziksel güç farkı -dönemi de düşünürsek- da işin içine katıldığında, Kafka'nın babası karşısında yaşadığı ezilme hissi, ona büyük bir korku olarak yansıyor. Atay'ın babası Cemil Bey'de ise böyle bir imajla karşılaşmıyoruz. O, Kafka'nın babası gibi sert ve korkutucu bir baba değil, aksine saf ve pasif bir adam olarak karşımıza çıkar. Bu açıdan, Freud'un babasına da benzer. "Aramızda 'irfan' bakımından -görünüşte- bir fark olduğu doğrudur. Sen böyle görünüm inceliklerini akıl edemeyecek kadar saf olduğun, yani benim gibi 'zıt kuvvetlerin muhasalası' olmadığın için belki de bu yazdıklarımı biraz karışık buluyorsun."3

Ayfer Tunç, Murat Gülsoy'la yaptıkları "Diyaloglar, Karşılaşmalar" programında, Kafka'nın ve Oğuz Atay'ın babalarının kendilerine karşı tutumları arasındaki farkı babalarının gözlerindeki başarı farkına bağlıyor. Atay, bilim insanı kimliğiyle ve akademideki yeriyle, babasının gözünde başarılı bir insan konumundadır. Bir "tutunamayan" değildir. Kafka ise, çocukluğundan itibaren, çelimsizliğiyle "eksik" bir adamdır babası için. Tunç'un bu yorumuna hak vermekle birlikte, meselenin yalnızca Atay'ın Kafka'dan daha başarılı biri olmasına indirgenmesini doğru bulmuyorum. Sonuçta Kafka da hukuk mezunu, başarılı sayılabilecek biriydi. Ayrıca babaların tutumları, karakterlerin yetişkinliklerinde değişmiş de değil. Baba problemleri çocukluktan itibaren onlarla yürümüştür. Babaya dönüşme meselesi ise, Atay'ın mektubunun en önemli temalarından. Kafka'nın mektubunda baba, dönüşülebilecek bir şey değildir. Bir canavardır adeta.

Oğuz Atay

Kafka, babasıyla mektubunda çatışır. Çünkü beraber oldukları süre zarfında onunla çatışacak bir güç sahibi değildir. Mektupta, ona karşı duyduğu korku ve onunla çatışamamanın getirdiği öfke doğrultusunda kendisiyle ve babasıyla çatışır. Oğuz Atay'ın mektubunda ise bu yoktur. O, babasıyla daima bir çatışma hâlinde büyümüştür. "Biliyorsun seninle de çok çatışırdım, kapıları filan vurup giderdim. Bana hep haksızlık yaptığın duygusu vardı içimde: Bence her zaman bana haksız yere söylenirdin; çalışkan bir öğrenci olduğum hâlde 'Bu çocuk kitap yüzü açmıyor,' diye homurdanırdın, üstüme uymayan kötü dikilmiş elbiseler giydirirdin, istemediğim okullara gönderirdin beni, sızlanmalarımı da hiç dinlemezdin. Bugün, belki de sen artık öldüğün için, bana bir zamanlar haksızlık ettiğini düşünemiyorsam da, bana haksızlık edildiği düşüncesi içimde öylesine gelişti ki artık bütün dünyayı suçluyorum bu bakımdan. Bu bakımdan da istemediğim bir yerlere vardım, artık bütün dünyanın suratına çarpıp duruyorum kapıları."

  • Bu paragraftan, babasıyla olan çatışmalarının kişiliğine ne kadar etki ettiğini çıkarabiliriz. Atay, babasıyla çatışmış, babasıyla çatışabilmiş bir karakter. Bu yüzden, Kafka'nın metni bir intikam hissi taşırken, Atay'ın metni bir uzlaşma taşır içinde. Mektup boyunca babasıyla olan benzerliklerini ve farklılıklarını sıralar Atay. Gittikçe babasına benzemeye başladığını söyler. Tüm çatışmaların sonunda, yavaş yavaş babasına dönüşür. Dönüşüm, Kafka'da aciz bir böcek olarak simgeleştirilirken, Atay babasına dönüşür. Bu da, babalarının kendilerine karşı tutumları ve onlara hissettirdikleriyle bağdaştırılabilir bana kalırsa. Yine de Atay, "İstiyorum ki evde annem gibi biri olsun ve ben de mutfağa girip 'Burada gene bir şeyler kaynıyor Muazzez' diye içeri seslenebileyim ve bana 'Kaynadığını görüyorsun altını kıs Cemil Bey,' denilsin ve ben de hiçbir şey yapmadan mutfaktan çıkayım," diyebilecek kadar babaya dönüşme arzusunu taşısa ve bizleri Freud'u çağırmaya teşvik etse de, bütünüyle babasına dönüşmekten korkar.

Kafka'nın korkusu bizzat babasıyken, Atay'ın korkusu babası olmaktır. "Gene de sonunda sana bütünüyle benzemekten korkuyorum babacığım: yani ben de sonunda senin gibi ölecek miyim?"

  • 1 Hilmi Tezgör, "Korkuyu Beklerken" Gelenler, s.227.
  • 2 Franz Kafka, Babaya Mektup, s.15.
  • 3 Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken, s.173.