Üstaz Habenneke: Suriye’de nesiller yetiştiren bir âlim

ALİ YEKTA BEY
Abone Ol

Hasan Habenneke El-Meydânî, Şam’da doğmuş ve hayatını İslâm ilimlerine, talebe yetiştirmeye ve halkının manevî rehberliğine adamış bir âlim ve lider olarak tanınmıştı. Şam’ın tanınmış ilim ve tasavvuf merkezlerinden birinde yetişmiş, Osmanlı’nın son döneminde ve Suriye’nin bağımsızlık sürecinde içtimaî ve dinî liderlik yapmıştı. Onun hayatı, yalnızca ilmî birikimiyle değil, aynı zamanda Esed rejimine karşı verdiği mücadeleyle de dikkat çekmişti. El-Meydânî, toplumsal dayanışmayı güçlendiren çalışmaları ve yetiştirdiği talebeleriyle İslâm dünyasında derin bir iz bırakmıştı.

Hasan Habenneke El-Meydânî, küçük yaşlardan itibaren Şam’daki medreselerde eğitim almış ve burada dönemin önemli âlimlerinden dersler görmüştü. İslâmî ilimlere olan derin ilgisi ve tasavvufa olan bağlılığı, onu kısa sürede çevresinde saygı duyulan bir şahsiyet haline getirmişti. Nakşibendî tarikatına intisap etmiş ve bu manevi yolun ahlakî ve dinî prensiplerini yaşamına rehber edinmişti. Tasavvufun özüne uygun olarak insanlara tevazu, adalet ve ihlası öğreten bir lider olmuştu. Bu ahlakî duruşu, onu halkın gönlünde özel bir yere taşımıştı.

El-Meydânî, ilmî birikimini yalnızca kendisi için bir zenginlik olarak görmemiş, yetiştirdiği talebeler aracılığıyla bu birikimi geniş kitlelere ulaştırmıştı. Medreselerde görev alarak genç nesillere hem dinî hem de ahlakî eğitim vermişti.

Onun talebeleri arasında yalnızca Şam’da değil, İslâm dünyasının farklı bölgelerinde tanınan âlimler ve liderler yetişmişti.
Suriyeli âlim, aileden gelen Habenneke lakabı yanında doğup büyüdüğü Meydan mahallesinden dolayı Meydânî nisbesiyle de anılmaktadır.

Allâmetü’ş-Şâm: Şeyh İbrâhîm el-Ya’kûbî
Mecra

Bu talebeler, El-Meydânî’nin izinden giderek İslâm ilimlerini yaymış ve onun manevî mirasını yaşatmıştı. Özellikle zor zamanlarda İslâm toplumuna hizmet etme bilinciyle hareket eden bu talebeler, El-Meydânî’nin öğretisinin birer canlı örneği olmuştu.

  • Halk arasında saygınlığı artan El-Meydânî, Osmanlı’nın çöküşü ve Suriye’nin Fransız mandası altına girdiği dönemde de toplumsal birleştirici bir figür olarak öne çıkmıştı.

Mücahit Şeyh, 1926’da Suriye halkının Fransız işgaline karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesine etkin şekilde katılmıştı.

Siyasî çalkantıların yaşandığı bu dönemde, dinî ve toplumsal değerlerin korunması için çalışmış, insanları manevî olarak desteklemişti. Onun Şam’daki etkinliği, dinî hayatın canlılığını korumaya yönelik girişimleri ve yardımlaşma faaliyetleriyle daha da güçlenmişti. El-Meydânî, özellikle yoksul ve muhtaç kimselere yardım ederek, İslâm’ın sosyal adalet anlayışını pratikte hayata geçirmişti.

El-Meydânî’nin hayatındaki en dikkat çekici dönemlerden biri, Hafız Esed rejimine karşı verdiği mücadeleydi. Esed rejimi, Suriye’de baskıcı bir yönetim kurarak dinî grupları ve âlimleri hedef almıştı. El-Meydânî, bu rejime karşı sessiz kalmamış ve İslâm’ın adalet ve hakkaniyet ilkelerini savunmaya devam etmişti.

Suriye’de Esed Rejimi nasıl kuruldu?
Mecra

Hasan Habenneke, geleneksel ilimlerdeki dirayeti yanında uyguladığı başarılı öğretim metotları sayesinde ders halkalarını âdeta bir cazibe merkezi haline getirmişti.

  • Rejimin baskılarına rağmen, insanlara dinî vecibelerini yerine getirme konusunda rehberlik etmiş ve rejimin dine karşı uygulamalarını açıkça eleştirmişti.

Onun bu duruşu, rejim tarafından tehdit olarak algılanmış ve sık sık baskı ve tehditlerle karşılaşmıştı. Ancak El-Meydânî, bu baskılara boyun eğmemiş ve mücadelesini sürdürmüştü.

Esed rejimi, Şam’daki dinî yapıları kontrol altına almaya çalışırken, El-Meydânî’nin liderlik ettiği cemaatler ve tasavvufî topluluklar rejimin hedefi olmuştu. Rejim, dinî özgürlükleri kısıtlamış ve âlimlerin etkinliklerini engellemeye çalışmıştı. El-Meydânî, bu zor dönemde halkın manevî dayanıklılığını artırmak için çaba göstermiş ve rejimin baskı politikalarına karşı sabrı ve direnci öğütlemişti. İnsanlara, dinî kimliklerini korumanın ve manevi değerlere sahip çıkmanın önemini vurgulamıştı.

El-Meydânî’nin mücadelesi, yalnızca siyasî bir duruş değil, aynı zamanda bir ahlak ve adalet mücadelesi olmuştu. Onun için adalet, dinî bir sorumluluktu ve bu sorumluluğu yerine getirmek, herhangi bir siyasî veya sosyal bedeli göze almayı gerektiriyordu. Rejim tarafından çeşitli kısıtlamalarla karşılaşmasına rağmen, dinî liderlik yapmaya devam etmiş ve toplumu bir arada tutmaya çalışmıştı. Bu süreçte, Şam’da düzenlediği sohbetler ve derslerle insanlara umut vermiş ve rejimin baskılarına karşı manevî bir sığınak sağlamıştı.

El-Meydânî’nin Esed rejimine karşı mücadelesi, yalnızca kendi dönemiyle sınırlı kalmamış, sonraki yıllarda da etkisini sürdürmüştü. Onun yetiştirdiği talebeler, Suriye’deki dinî hayata katkıda bulunmaya devam etmiş ve onun mücadelesini miras almıştı.

Her daim rejimin yanında: Saîd Ramazan el-Bûtî
Mecra

Esed rejimine karşı direnişi ve halkına ilham veren liderliği, onu yalnızca bir âlim değil, aynı zamanda bir adalet savunucusu olarak da öne çıkarmıştı.

Rejimin baskılarına rağmen El-Meydânî’nin öğretileri, halk arasında manevî bir direnişin sembolü haline gelmişti.

Onun hayatı ve mücadelesi, dinî liderliğin yalnızca bir ilim meselesi değil, aynı zamanda ahlakî ve toplumsal bir sorumluluk olduğunu göstermişti.

El-Meydânî, hayatı boyunca İslâm’ın evrensel değerlerini savunmuş ve bu değerleri topluma aşılamak için çaba göstermişti. Onun dinî ilimlere olan bağlılığı, tasavvufî öğretileri ve toplumsal hizmet anlayışı, İslâm dünyasında bir örnek olarak hatırlanmasına neden olmuştu. Esed rejimine karşı direnişi ve halkına ilham veren liderliği, onu yalnızca bir âlim değil, aynı zamanda bir adalet savunucusu olarak da öne çıkarmıştı.

Kubeysiyyât: Rejimin gölgesinde elit bir kadın cemaati
Mecra

Hasan Habenneke El-Meydânî’nin vefatı, Suriye ve İslâm dünyası için büyük bir kayıp olmuştu. Ancak onun bıraktığı ilmî ve manevî miras, talebeleri ve takipçileri tarafından yaşatılmıştı. Şam’da başlayan bu hikâye, İslâm dünyasının dört bir yanına yayılan bir ilham kaynağı haline gelmişti. El-Meydânî’nin hayatı, sadece kendi döneminde değil, bugün de İslâm toplumları için önemli dersler sunmaya devam etmektedir. Onun mücadelesi, adaletin, ilmin ve ahlakın her zaman savunulması gereken değerler olduğunu hatırlatan bir miras olarak yaşamaktadır.