Taş ve mızrakla dünyanın en modern ordusunu dize getiren direniş: Zulu İsyanı

MEHMED MAZLUM ÇELİK
Abone Ol

Zulu ruhu, bilhassa 20. yüzyılda başlayan adalet ve özgürlük temelli siyahi hareketlerine de ilham kaynağı olacaktı.

Britanya ordusu, 19. yüzyılın sonunda gücünün zirvesindeydi.

Hükmettiği topraklarda güneşin batmamasıyla övünen bu devasa güç, Amerika kıtasından Çin’e varıncaya değin her taşın altından çıkabiliyordu.

İngiliz sömürgeciliğinin 7 esası
Mecra

1800’lerin ikinci yarısında Büyük Britanya’yı tanımlamak için herkesin kullandığı ifade aynıydı: Üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk.

Britanya’nın 1879 yılında Afrika’nın mızrak ve ok kullanan Zulu kabilesi ile giriştiği savaşta bu imaj fena halde sarsılacaktı.

Afrika’nın bu yiğit kabilesi İngilizlere karşı savaşı kaybetse de dünyaya örnek olacak bir mücadele kültürü mirası bırakacaktı.

Zulu ruhu, bilhassa 20. yüzyılda başlayan adalet ve özgürlük temelli siyahi hareketlerine de ilham kaynağı olacaktı.

Zulular, özgürlük için mücadele eden milletlerden daha güçlü ve tehlikeli bir millet olamayacağını dünyaya ispat etmişti.

Zulu Krallığı (1816-1897), Güney Afrika topraklarında hüküm sürmüş bir monarşiydi.

Isandlwana Muharebesi

Eski Birleşik Krallık'ın Güney Afrika Yüksek Komiseri.

İngilizlerin savaş stratejisi; modern silahlar, disiplinli ordular ve son derece detaylı coğrafya avantajına dayanmaktaydı. Bu üstünlüklerin tamamı sağlanmadan hiçbir savaşa kolay kolay girmezdi. Savaş, İngilizler için kaçınılmaz noktaya geldiğinde mutlaka kazanılacak bir plan dahilinde işlemeliydi.

Zulu Kralı Cetshwayo kaMpande.

Afrika Yüksek Komiseri Sir Henry Bartle Frere, Güney Afrika coğrafyasında bir federasyon kurma çalışmaları yaptığı sırada İngiliz ordusu askerî stratejisinin tüm avantajlarını elinde bulunduruyordu. Dolayısıyla Zulu Kralı Cetshwayo kaMpande’nin İngiliz taleplerine boyun eğmemesi yahut itiraz etmesi İngilizler için savaş nedeniydi. Nitekim Frere, Afrika’nın bu gürültücü kabilesinin sesini tamamen kısmaya kararlıydı.

Frere derhal Korgeneral Lord Chelmsford’a emir vererek Zulu topraklarını ablukaya almasını ve başkentleri Ulundi’ye girerek bu devletçiği ortadan kaldırmalarını emretti. İngilizler 17 bin kişilik orduyla Zulu topraklarına girdiği anda savaş resmen başlamıştı.

Kral kaMpande, sabırlı ve bilge bir liderdi. İngilizlerin kibrine ve zulmüne karşı fevri davranmadı ve İngiliz birliklerinin içeri girmelerini sabırla bekledi.

Dinşivây Hadisesi: İlk kıvılcım
Mecra

  • İngilizler, sayıları 35 bini bulan Zulu savaşların ellerindeki ilkel silahlarla hiçbir varlık gösteremeyeceğine dair güçlü bir inanca sahipti. Bu yüzden rakibinin stratejisini hiç dikkate almadan süratle başkente doğru ilerledi.

İngilizler, sayıları 35 bini bulan Zulu savaşların ellerindeki ilkel silahlarla hiçbir varlık gösteremeyeceğine dair güçlü bir inanca sahipti.

Afrika sıcağı ve gücün getirdiği rehavet, İngilizleri daha Zulu sınırlarını geçtiği ilk anda zafer sarhoşu yapmıştı bile.

Elbette İngiliz ordusunu bu denli özgüvenli kılan, 1856 yılında müttefikleri Osmanlılarla beraber Ruslar karşısında elde ettikleri muhteşem zaferdi. Böylesi bir savaştan sonra Afrikalı ilkel bir kabilenin esamisinin okunması söz konusu dahi olamazdı.

İngilizler 200 metreye kadar hareketli hedeflerini vurabilen doldurmalı tüfekler ve açık arazide kusursuz tahribatlar meydana getiren tekerlekli toplarla Zulu savaşçılarını sinek gibi avlayacağını hesap ederek hızla ilerledi.

  • Zulu ordusu el yapımı bıçaklar ve deriden yapılmış kalkanlarla silahlanmıştı. Kral kaMpande, İngilizlerin hantal yapısını göz önüne alarak vur kaç stratejisi uygulayabilmek için İngilizleri derin vadilere çekmeye karar verdi. İngilizler, Zuluların bu stratejisini yanlış yorumlayarak açık araziden çıktı ve Zuluların peşine düştü.

Zululara karşın düzenli İngiliz ordusunun elinde tüfekler ve tekerlekli toplar vardı.

İngilizlerin diğer hayati hatası, ordusunu derin vadilerden daha hızlı geçirebilmek adına bölüklerini gruplara ayırarak ilerlemesi oldu.

İngilizler, Isandlwana’da kamp kurduklarında herhangi bir savunma hattı dahi kurmaya ihtiyaç duymayarak Zulu savaşçılarının kendilerine saldırmalarının söz konusu olmadığını düşündü. Zulular öyle bir hata yapsa dahi bıçak ve mızrakların İngiliz tüfeklerine karşı bir varlık göstermesi nasıl söz konusu olabilirdi…

Dağınık bir halde ve vadiye yayılmış Zulu savaşçılar, bekledikleri avantajı yakalamıştı. Saldırı sırasında bir anda yek bir vücut gibi hareket eden Zulular, hamlelerini yaptıktan sonra cam parçası gibi dağılarak kaçıyordu. Böylesi bir savaş taktiği ile daha önce hiç karşılaşmamış olan İngiliz ordusu Zulu savaşçıları tarafından adeta kafese kısılmıştı.

Ayrıca İngiliz tüfekleri ateşlendikten sonra ortaya çıkan duman, Zulular için doğal bir sis ortaya çıkartıyordu. Yani İngilizler ilk mermiyi sıktıktan sonra adeta körleşiyor ve dumanlar arasından aniden ortaya çıkan Zulu bıçakları ile baş başa kalıyorlardı. İlk saldırıda 800 civarı İngiliz askeri yok edilmişken hayatını kaybeden Zulu savaşçısı bu rakamın yarısı bile değildi.

  • Nihayetinde tarihe Isandlwana Muharebesi olarak geçen savaşta mızrak ve kalkanlarla Afrikalı kabileler dünyanın en büyük ve modern ordusu olan İngilizleri âdeta yok etmeyi başarmıştı.



Mızrak ve kalkanlı Zulular karşısında büyük kayıplara uğrayan İngilizler sonrasında takviye birliklerle Zuluları sindirmeyi başarsa da bu, dünyanın en büyük ve modern ordusunun yenilmez olduğuna dair inancı sarsmıştı.

İngiliz komutanlarının kibri, modern silahlara sonsuz güven ve geleneksel savaş stratejileri bu savaşla çökmüştü. İngilizler sonrasında takviye birliklerle Zuluları sindirmeyi başarsa da bu mağlubiyet dünya kamuoyunda da büyük yankı uyandırmayı başarmıştı. İngiliz ordusunun yenilmez olduğuna dair inanç sarsılmış ve silah teknolojisi açısından daha geri olan ülkeler farklı taktikler üzerinde düşünmeye başlamıştı.

Entente Cordiale: Mısır benim, Fas senin
Mecra

İngilizler ders almıyor

İngilizler Zulu savaşçılarının mücadelesini ve kazanımlarını dikkate almayarak benzer hataları aynı coğrafyada bu kez Boerlere karşı yapacaktı.

Boerler, Güney Afrika’da yaşayan ve ordusu dahi olmayan Beyaz çiftçilerdi. Uzun süre Zulularla mücadele etmiş ve onların savaş stratejisini deneyimlemişlerdi.

Sonraki yıllarda Afrika'ya hücum eden on binlerce İngiliz madenci bir anda bölgenin demografisini değiştirdi. Topraklarına son derece bağlı olan Boerler, ülkelerini yabancı nüfustan korumak adına birtakım kanunlarla göçü engellemeye çalıştı.

1899'da İngiltere, Güney Afrika’da yaşayan ve düzenli bir ordusu dahi bulunmayan beyaz çiftçi Boerlere savaş ilân etti.

İngiltere, bu kanunlarla vatandaşlarına haksızlık yapıldığı tezi ile uluslararası kamuoyu oluşturdu ve 11 Ekim 1899'da düzenli bir ordusu dahi bulunmayan Boerlere savaş ilân etti.

  • İngiltere bölgede bulunan 22 bin askerini Boerlerin sivillerden oluşan askerî birliklerini yok etmesi amacıyla gönderdi. Sonuç tam bir hezimetti.
  • Geleneksel savaş yöntemleri yerine siperler kazıp vur kaç taktiği uygulayan Boerler, modern gerilla savaşını dünyaya tanıtmıştı.

Birleşik Krallık, ilk şoku üzerinden attıktan sonra Mısır, Hindistan, İzlanda ve Ana Karadan toplamda 450 bin kişilik bir ordu sevk etti. Birleşik Krallık da Boerlerin gerilla mücadelesine karşı daha önce hiç uygulanmamış yöntemlere başvurdu.

Toplama kampları kurmak, yerleşim yerlerini yok etmek ve toprağı kullanılamaz hale getirmek gibi taktikler geleneksel savaş yöntemlerinin dışındaydı ve son derece acımasız uygulamalardı.

Geleneksel savaş yöntemleri yerine modern gerilla teknikleriyle savaşan Boerlerin özgürlük mücadelesi, Birleşik Krallık’ın daha önce başvurmadığı insanlık dışı uygulamalara maruz kalarak isyan adı altıda bastırılmıştı.

Ayrıca daha önce hiçbir savaşta doğrudan sivil halk hedef alınmamıştı; ama İngiltere, Boerlerle yaptığı savaşta on binlerce sivili katletmekten çekinmedi.

Dünya kamuoyunu da savaşta yanına almayı başaran İngilizler, Boerlerin özgürlük mücadelesinin sesini ayak takımının isyanı olarak bastırmayı başarmıştı.

Velhasılıkelam, topraklarında güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu, Afrika’da önce elinde mızrak ve kalkanla savaşan Zululara ardından da ordusu bile olmayan Boerli çiftçilere yenilmeyi başarmıştı. Zulu halkının İngilizlere karşı ortaya koydukları destansı mücadele ve cesaret, 1948-1994 yılları arasındaki Apartheid rejimine karşı Mandela öğretisinin ruhunu teşkil edecekti.