Struma faciası
II. Dünya Savaşı yıllarında, 24 Şubat 1942'de Romanya'dan Filistin'e ulaşmayı hedefleyen 800’e yakın Yahudi mültecinin Karadeniz’in buz gibi sularına gömülmesiyle sonuçlanan Struma faciasından sadece bir kişi kurtuldu. Dönemin Türk hükümetinin savaşa dahil olmamak için gösterdiği çabanın direkt bir sonucu olan hadise, aynı zamanda İngiltere, Almanya ve Romanya’nın izlediği ikircikli siyasetin de göstergesiydi.
II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği tarafından Karadeniz’de batırılan Struma adlı gemi, 800’e yakın Yahudi’ye mezar olmuştu. Dönemin Türk hükümetinin savaşa dahil olmamak için gösterdiği çabanın direkt bir sonucu olan hadise, aynı zamanda İngiltere, Almanya ve Romanya’nın izlediği ikircikli siyasetin de göstergesiydi. Facianın ardından, Yahudilere yönelik sempatinin dünya çapında yükselmesiyle, İsrail’in kuruluşuna giden süreç hızlandı.
Savaştan kaçmayı başaran ve Filistin’e ulaşmayı hedefleyen 800’e yakın Yahudi mülteci, 12 Aralık 1941 günü, Romanya’nın Köstence limanından denize açılmıştı. Bindikleri “Struma” adlı Panama bandıralı gemi, 1867’de inşa edilmiş, oldukça bakımsız, yolculuktan hemen önce ikinci el bir dizel motorla güçlendirilmiş, yalnızca 45 metre uzunluğunda bir mavnaydı. Struma, daha önce insan taşımada hiç kullanılmadığından -aslen bir kömür gemisiydi-, aksâmı da barınmak için uygun değildi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, 792 yolcu ve 10 Bulgar mürettebat, gemiyi hınca hınç doldurmuştu.
Struma, üç günlük çalkantılı ve zorlu bir yolculuğun ardından, 15 Aralık’ta İstanbul’a ulaştı. Boğaz’a girdiği sırada motoru arızalanan gemi, Sarayburnu açıklarına çekilerek bekletildi. Vizeleri olmadığı için, yolcuların karaya çıkmalarına müsaade edilmedi. Arızanın giderilmesine çalışılırken, Almanya, İngiltere, Romanya ve Türkiye arasında kelimenin tam anlamıyla diplomatik çekişme başladı.
- Almanya ve İngiltere, Yahudilerin hiçbir şekilde İstanbul’dan öteye gönderilmemesi için bastırırken, Romanya, geri döndükleri takdirde mültecileri kabul etmeyeceğini duyurdu.
Bu arada, gemide dizanteri salgını çıktığı söylentisi, Struma’nın karantina altına alınmasına neden oldu. Yalnızca dokuz kişinin gemiyi terk etmesine müsaade edildi: Standart Oil Company’nin Romanya Müdürü Saul Martin Segal, karısı Elvira, oğlu Aleks (bu kişiler için Vehbi Koç devreye girmişti), kanaması olan Medea Salamovici adlı hamile bir kadın ve vize almayı başarmış olan beş yolcu.
Türkiye ise, II. Dünya Savaşı’na taraf olmak istemediğinden, krizi en az zararla çözmeye çalışıyordu. Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’na yine Boğaz’a giren bir gemi yüzünden sürüklenmiş, sonrasında devletin yıkıldığı süreç başlamıştı. Haftalar süren çetin ve inatçı müzakereler boyunca, Struma, karantina altında demirlemiş halde bekletildi.
Sonunda, işin içinden çıkamayan Türk hükümeti, Struma’yı Karadeniz’e götürüp uluslararası sularda kendi kaderine terk etmeye karar verdi. 23 Şubat 1942’de, gemi Boğaz’ı geçirilerek Şile açıklarına bırakıldı. Motoru hâlâ çalışmadığından, yola devam etmesi mümkün olmayan Struma, 781 yolcusu ve 10 mürettebatıyla gün boyu dalgalı denizde yalpaladıktan sonra, ertesi sabah büyük bir patlamanın ardından Karadeniz’in buz gibi sularına gömüldü.
Struma, 24 Şubat gecesi alacakaranlıkta, Sovyet denizaltısı ShCh-213 tarafından torpidoyla batırılmıştı.
Faciadan sadece bir kişi kurtuldu: 19 yaşındaki David Stoliar. 24 saat denizde kaldıktan sonra Türk balıkçılar tarafından fark edilerek kurtarılan Stoliar, İstanbul’da altı hafta gözaltında tutuldu. Ardından, İngiltere’nin müsaade etmesiyle Filistin’e gitmesine izin verildi. (Stoliar, 2014’te ABD’de öldü.)
Struma’nın iki ay boyunca oyalanması ve yolcularının Karadeniz’deki trajik akıbeti, Filistin’deki Siyonist örgütler tarafından günbegün takip edilmişti. Onların gözünde, yaşananların asıl sorumlusu, Filistin’e Yahudi göçünü sınırlayan İngiltere’ydi. Bu nedenle, İngiltere’nin Ortadoğu’daki yüksek memurlarına yönelik suikast ve saldırılar başlatıldı. Eş zamanlı olarak Filistin’deki Arap hedeflerine saldırıları da yoğunlaştıran Siyonistlerin organize terör eylemleri, İngiliz mandasının bitişini ve İsrail’in kuruluş sürecini de hızlandırdı.