Irak’ın tehlike dolu gömüleri
Yıllar boyu işgallere, savaşlara sahne olan Irak'ta ateşlenen bombalar, toplar, roketler patladıkları yerlerde ciddi can kayıplarına yol açmanın dışında yüzlerce insanı yerinden etmiş ve büyük bir ekonomik yük getirmişti. Sona eren savaşlarsa, ardında mutlak bir kurtuluş vadetmemiş; geride bıraktığı kalıntılarıyla Irak'ı dünyanın toprağında en yoğun patlayıcı taşıyan ülkelerinden biri konumuna getirerek kurulmuş bir saatli bombaya çevirmişti.
Irak’ın yaşadığı şiddetli savaşlar sadece yakın tarihini kanla doldurmakla kalmamış, aynı zamanda bu ülkeyi dünyanın, arazisinde en fazla patlayıcı malzeme yüklü ülkelerinden biri haline getirmişti. Savaşın geride bıraktığı kalıntıları temizlemeyi kendisine çalışma sahası olarak belirleyen The HALO Trust (Hazardous Area Life-support Organization / Tehlikeli Bölge Hayat Destek Organizasyonu) bu konuda bol miktarda materyal sağlıyordu. Sovyetler Birliği 1988'de Afganistan’dan geri çekilirken, arkasında ciddi krizlere sebep olan bir mayın meselesi bırakmıştı. Savaşın ciddi biçimde tahrip ettiği Afganistan’a yardım ulaştırılması bu paylayıcı bakiyelerin varlığıyla çok daha zor oluyordu. HALO Trust, 1988 yılında işte bu soruna çözüm bulmak için kurulmuş, sadece Afganistan değil, dünyanın başka çeşitli noktalarında da faaliyetler yapmış ve yapmaya devam ediyordu. Mesela 27 yıllık iç savaşın yakıp yıktığı Angola da bunlardan birisiydi. Prenses Diana vefat ettiği 1997 yılının başlarında buraya gitmiş ve üzerinde HALO Trust logolu kurşun geçirmez yelekle çekildiği fotoğraflar dünya kamuoyunda ses getirmişti.
- Irak da bu ülkelerden bir diğeri olmuştu. Burası gerçekten de dünyanın toprağında en yoğun patlayıcı taşıyan ülkelerinden biriydi. Özellikle Fellûce gibi şehirler el yapımı büyük miktardaki patlayıcılarla adeta kuşatılmıştı.
2018 yılının Mayıs ayında Irak’ta çalışmalarına başlayan HALO Trust kendisine çalışma sahası olarak dört noktayı; Fellûce, Beycî, Ramâdî ve Tikrît’i belirlemişti. HALO Trust her ne kadar günümüze gelinceye dek Irak topraklarının patlayıcı maddelerden temizlenmesi yönünde önemli faaliyetler yapmış olmasının yanı sıra, insanların bu konuyla alakalı nasıl davranmaları gerektiği konusunda eğitimler de vermişti. Zira Irak’ta yeri tespit edilememiş olan mayınlar, bugüne kadar çok sayıda kişinin canını almıştı. İnternette yapılacak kısa bir tarama bile bunun sayısız örneklerini göz önüne seriyordu. Daha 2022’nin başlarında Basra yakınlarında 1980’lerden kalma bir mayının patlaması neticesinde beş kişi hayatını kaybetmişti.
HALO Trust, ülkede çalışan uluslararası kuruluşlardan sadece biriydi. Ulusal ve uluslararası çapta çok sayıda kuruluş bu enkazın kaldırılması için çalışıyordu. United Nations Mine Action Service (Birleşmiş Milletler Mayın Eylem Birimi) uluslararası kuruluşlardan bir diğeriydi ve verdikleri rakama göre Irak’ın sadece ufak bir kısmı patlayıcılardan temizlenmişti.
Landmine and Cluster Munition Monitor’un yayınladığı bir rapor son 20 yıllık zaman zarfında 10 bin kişinin bu patlayıcılar sebebiyle öldüğünü, yaklaşık 25 bin kişinin ise yaralandığını söylüyordu.
İran-Irak Savaşı, Körfez Harbi ve Amerikan işgali neticesinde zaten fazlasıyla zehirlenmiş olan Irak toprakları, DEAŞ ve benzeri unsurların yaptıklarıyla çok daha kötü bir hâl almıştı.
Yıllar boyunca ateşlenen havanlar, toplar, roketler patladıkları yerlerde ciddi can kayıplarına yol açarken, patlamayanlar da sanki kurulmuş bir saatli bomba tehlikesi arz ediyordu.
Buna ilave olarak özellikle DEAŞ unsurları tarafından sıklıkla tercih edilen el yapımı bombalar durumu oldukça vahim kılmıştı. Bu bakımdan savaşın bitmesi ölümlerin duracağı manasına gelmiyordu.
Diğer taraftan bu patlayıcı maddeler henüz hayatta olanlar için travma olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyordu. Bir yerde savaş bittikten hemen sonra, başka yere göçmüş olan insanların topraklarına dönmesini engelleyen sebeplerden biri de buydu. Hem can güvenliği yoktu, hem de buna bağlı olarak hizmet noktasında aksaklıklar kaçınılmaz oluyordu.
Bunun şüphesiz ekonomiye de menfî tesirleri oluyordu. Irak’taki tarım topraklarının çok büyük bir kısmının patlayıcılarla dolu olması burada tarımın yapılmasını engelliyordu.
Ayrıca bu durum altyapısı mahvolmuş Irak’ın bu konudaki problemini çözmesinin de önünde büyük bir engel olmuştu. Altyapıdaki eksiklik haliyle kalkınmayı engelliyordu. Savaş gerçekten de kitaplarda verilen tarih aralıklarından çok daha uzun ve yıkıcı oluyordu.
Bu patlayıcılardan kurtulmak Irak’ın tercihi olduğu kadar yapmak zorunda olduğu bir durumdu. Zira Yaralayıcı-Öldürücü Mayınların Kullanımının, Stoklanmasının, Üretiminin ve Naklinin Yasaklanması ile İmha Edilmesine Dair Sözleşme (The Convention on the Prohibition of the Use, Stockpiling, Production and Transfer of Anti-Personnel Mines and on Their Destruction) onu buna mecbur ediyordu. Irak tarafından 2007 yılında kabul edilen bu sözleşme, 2008 yılında yürürlüğe girmişti. Irak bu tarihte mayın yerleştirilen veya mayın yerleştirildiğinden şüphelenilen yerlerin raporunu sunmuş ve 2018 yılına kadar bunlardan kurtulmayı taahhüt etmişti. Fakat 2017 yılında, yani patlayıcıları temizlemeyi taahhüt ettiği yıldan hemen bir yıl önce bu süreyi uzatma talebinde bulunmuş ve bu tarih 2028 yılına çekilmişti. Irak resmî makamları tarafından gönderilen raporda, DEAŞ ile mücadelenin ülkenin patlayıcılardan temizlenme programını sekteye uğrattığı bildiriliyordu.
Ülkedeki asayiş problemine ilaveten, devam eden çatışmalardan kaynaklanan yeni kirlilikler, kapasite ve ihtisas eksikliği, iklim ve topografya şartları ile finansman eksikliği talep edilen bu 10 yıllık zaman için sunulan diğer sebepler olmuştu. Peki 2028’e kadar Irak’ın bu problemin üstesinden gelmesi ne derece mümkündü?
el-Cezîre Arapça’dan Irak uzmanı arkadaşımız Tâhâ el-Ânî’ye göre “2028 yılına kadar Irak’ın bu mayınlardan kurtulması çok zor. Zira bunun gerçekleşmemesi için çok sayıda neden mevcut. Sahada devam etmekte olan çalışmalar ümit verici değil. Bu hiç kolay bir iş de değil. 80’lerden itibaren Irak topraklarında mevcut olan mayınlar var. Bu işin üstesinden kalkabilmek tek başına Irak’ın fazlasıyla boyunu aşan bir mesele. Uluslararası büyük çapta çalışmalara ihtiyaç var.”
Uluslararası desteğin yeterli olmaması, Irak hükümetinin de yetersiz kalması çok sayıda insanın canını yakan bu mesele karşısında kimi şahsî teşebbüsleri meydana getirmişti. Eğitim alan Iraklılar, özellikle de kadınlar mayın imha uzmanı haline gelmişlerdi. Kendisiyle görüşme imkanı bulduğumuz Cenân Abdürrezzâk Sultân bu kadınlardan biriydi. 2006 yılından itibaren çok sayıda uluslararası kuruluşla birlikte çalışan Cenân’a göre “Irak'ın altı yıl içinde bomba ve mayınlardan arındırılması mümkün değil. Irak, önceki savaşlar sebebiyle hâlâ kayıplar veriyor. Bu sahada çalışanların sayı ve kabiliyet bakımından tüm mayın dolu araziyi temizleme noktasında yetersiz olduğunu unutmamak gerekir.”
Aynı şekilde kendisinden görüş aldığımız bir diğer uzman olan Kusay es-Saîdî’nin 2028’e kadar Irak’ın patlayıcılardan kurtulması mümkün mü yönündeki sorumuza verdiği cevap ise “kesinlikle hayır” şeklinde oldu ve “Pandeminin uluslararası topluma menfî bir tesiri oldu ve mayın temizleme projelerine verilen destek azaldı. Mesela, MAG (Mines Advisory Group), Irak'taki çalışmalarını önemli ölçüde değiştiren İngiliz hükümetinin desteğinin azalmasından büyük ölçüde etkilendi.” dedi.
İçerisinde bulunduğu çok sayıdaki probleme ilaveten ciddi bir problem olarak baş gösteren bu mesele öyle anlaşılıyor ki Irak’ın gündemini işgal etmeye devam edecek ve İslâm aleminin bu güzel ülkesinin maruz kaldığı işgallerden kurtuluşu, ancak işgal artıkları temizlendikten sonra mümkün olabilecek.