İki dünya arasında Kreşin Tatarları

MUSTAFA KIRIKÇIOĞLU
Abone Ol

Rus Çarlığı, Volga bölgesindeki Müslüman hanlıkları ele geçirince yerel halk üzerinde Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikası izledi. Ancak yüzyıllar süren bu politikanın başarısı çok sınırlı kaldı. Hristiyanlığa geçen ve “Kreşin” şeklinde isimlendirilen Tatarlar da eski inançlarıyla bağlarını hiçbir zaman tam manasıyla kopartamadı.

“Güzel şehir Kazan! Artık Tanrı tarafından da takdis edildin. Sevin, bütün Rus şehirlerinden daha fazla sevin. Çünkü Rus toprakları ve şehirleri eskiden beri aydınlatılmıştı. Sen ise yeni doğan bebekmişçesine şimdi Ortodoksluk ile yeni aydınlandın, kiliselerle yenilendin… Bundan dolayı da üzülme, sevin.”

16. yüzyılda Rusça olarak yazılan ve Tatar tarihi için önemli kaynaklardan biri kabul edilen “Kazanskaya Istoriya” (Kazan’ın Tarihi) kitabının bilinmeyen müellifi, Kazan Hanlığı’na ismini veren başkentinin 1552’de düşmesini bu ifadelerle sevinç içinde kutlar. Orta Asya Müslümanları için tarihin önemli dönüm noktalarından biri olan Kazan’ın Ruslar tarafından ele geçirilmesi, aslında on yıllardır devam eden sürecin son halkalarından biridir.

Rus Ressam Aleksey Kivshenko tarafından yapılan, Kazan'ın Rus Çarı IV. Ivan'a teslim edilmesini gösteren tablo.

Moğol hâkimiyetinden kurtulan Moskova Knezliği’nin uzun yıllar etrafındaki Slav beldeleri birleştirip 16. yüzyılın başlarında Rus Çarlığı olarak ortaya çıkması, bölgedeki Müslüman devletler için çanların çalmaya başlamasına sebep olmuştu. Rus Çarlığı’nın yarattığı tehdidi yeterince fark edemeyen Müslüman hanlıklar, iç çekişmelerin pençesine düşmüştü. Taht mücadelesine giren tarafların zaman zaman Moskova’dan yardım istemesi, Rus Çarlığı’nın hanlıklarda etkisinin iyice artmasına sebep oldu. 16. yüzyılın ikinci yarısında Kazan, Astrahan ve Sibir Hanlıkları ardı ardına Rusya’nın egemenliğine girdi.

Kreşinlerin ortaya çıkışı

Bölgedeki güçlü hanlıkları ortadan kaldıran Rus Çarlığı, artık Ortodoks ve Rus olmayan bir coğrafyaya adım atıyordu ve hızlıca asimilasyon çalışmalarına başladı. Bunun en önemli ayağını, yeni ele geçirilen topraklardaki yerleşik Müslüman tebaanın Hristiyanlaştırılarak devlete daha sadık bir hale getirilmesi oluşturdu. Özellikle 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın ele geçirilmesinin ardından Ruslaştırma ve Hristiyanlaştırma faaliyetleri İdil-Ural bölgesindeki, asırlar boyu kendi dinlerini, dillerini ve kültürlerini büyük oranda korumayı başarmış Tatarlar üzerinde yoğunlaşmıştır.

  • Kazan’ın Ruslar tarafından ele geçirilmesiyle beraber Moskova’dan yönetilen misyonerlik faaliyetleri sonucu Hristiyanlığa geçen Tatarlara “Kreşin” ismi verilmiştir. Bu ismin kökeni, Rusça “vaftiz edilmiş” manasındaki “kreşyon” (крещён) kelimesinden gelmektedir.

Kazan şehrinin vaftiz edilmiş Kreşin öğrencileri.

Kreşinler kendilerini farklı bir millet olarak görseler de aslında Tatarlar ile aynı dili ve geleneği paylaşmaktadırlar.


Kreşin grupların nasıl ortaya çıktığı, bu kavramın tam olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı ve kimin Kreşin olarak adlandırılabileceğiyle ilgili farklı görüşler mevcuttur. Tarihçiler çoğunlukla, Kreşin grupların oluşumlarını 16 ila 19. yüzyıllar arasında Müslüman ve Pagan Volga Tatarlarının baskıyla ya da gönüllü olarak Hristiyanlaştırılmasıyla ilişkilendirmektedir. Ancak bu sınıflandırmayı daha eskiye götüren ve Kreşin isimlendirmesini, 922 yılında resmî olarak İslâm dinini kabul eden İdil-Bulgar Devleti içerisinde azınlık olarak Hristiyanlığı sürdüren gruplarla ilişkilendirenler de vardır. Bir başka görüş de Kreşinlerin, 11. yüzyıl başlarında Nasturi Hristiyanlığı benimseyen ve büyük Moğol istilası sonrasında da dinlerinden ve geleneklerinden kopmayan Moğol/Türk boyu Keraitlerden geldiğini iddia etmektedir.

Kreşinlerin temel kültür özellikleri birçok yönden Tatarlar ile ortaklık arz etmektedir.

Rusya’da İslâm’ın serüveni
Mecra

İlk misyonerlik faaliyetleri

Rusya’nın Kazan ve Astrahan Hanlığı’nı ele geçirmesinden sonra Tatarlar arasında ilk din değiştirme dalgası görülmüştür. Din değiştirme faaliyetlerini organize olarak yürütebilmek adına 1555 yılında Kazan'da Ortodoks Piskoposluğu ihdas edilmiş ve yerel nüfus üzerinde bazen telkin ve bazen de tehdit yoluyla misyonerlik faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.

  • Tarihçilere göre bu kişilerin önemli bir kısmı dinî nedenlerden değil, siyasî ve ekonomik nedenlerle dinlerini değiştirmiştir. Müslümanlar birçok ek vergi altında ezilmesinin yanında, toprakları zaman zaman ellerinden alınıp bölgeye yeni gelen Ruslara dağıtılmıştır. Kreşinler ise bu tip uygulamalardan muaf tutulmuş ve bunlara ek olarak ekonomik teşvikler de yapılmıştır.

Bununla beraber Kazan şehrinde Hanlık devrine ait çok sayıda cami, saray ve medrese gibi binalar yıkılmıştır. Rus yönetimi tarafından sağlam bırakılan nadir tarihî yerlerden biri olan Süyün Bike Kulesi etrafına, Rusça “hisar,” “iç kale” gibi anlamlara gelen Kremlin inşa edilmeye başlanmıştır. Bölgeye yeni gelecek Rus asilleri, din adamları ve askerler için yeni binalar inşa edilirken, Kazan’daki yerleşik Müslüman nüfusun şehre girmesi bile yasaklanmış ve bu kişilere yaşamlarını sürdürmek için tarihî şehrin dışında yeni bir gösterilmiştir.

Ruslara tek başına direnen sultan: Süyün Bike
Mecra

Kazan Kremlini, Tataristan'ın Kazan şehrinde bulunan tarihî kaledir. Kazan hanlarının eski kale kalıntıları üzerine Korkunç Ivan'ın emriyle kurulmuştur. 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilmiştir. Aralarında Süyün Bike Kulesi ve Kul Şerif Camii'nin de bulunduğu çeşitli yapılara ev sahipliği yapmaktadır.

Bunun yanında Kreşinlerle etnik Rusların evliliği teşvik edilmiş ve bu da bir asimilasyon aracı olarak kullanılmıştır.


Müslümanlara artan baskılar

Seneler geçtikçe Müslüman kalmakta direnenlere baskıyla beraber, Hristiyanlığa geçenler için teşvikler de artmıştır.

18. yüzyılın başlarında Büyük Petro zamanında Kreşinlerin belirli bir süre vergilendirmeden muaf tutulmalarının yanında askerlik hizmetlerinden de muaf olması uygulamasına gidilmiştir.

Ayrıca dinî faaliyetleri daha organize yürütebilmek için bir Misyoner Mektebi açılmıştır.

Ancak teşviklere rağmen Hristiyanlığa geçen Tatar sayısının birkaç binle sınırlı kalması, bölgedeki önde gelen Rus din adamlarını kızdırmış ve merkezî yönetimden daha ağır tedbirler almasını istemişlerdir. 17. yüzyılın sonlarına doğru “Hristiyan olmayan Tatar mirzaların topraklarına el koyulması” gibi yeni önlemler gelse de asıl baskı dönemi, 1730-1760 yılları arasında hüküm süren Çariçeler Anna ve Elizaveta zamanlarında yaşanmıştır. Bu dönemde uygulamaya koyulan “herhangi bir Müslüman Tatar köyünde tek bir Kreşin yaşasa daha oradaki mescitlerin yıkılması zorunluluğu” Müslümanların durumunun nasıl ağırlaştığını ortaya koymaktadır. Ayrıca o dönemlerde bölgede görev yapan din adamları sık sık Müslümanları rencide edici faaliyetlerde bulunmuştur.

1730-1760 yılları arasında hüküm süren Çariçeler Anna ve Elizaveta hükümranlığında birçok Müslüman Tatar din değiştirmeye zorlanmış ve baskı altına alınmıştı.

Müslümanlara karşı yapılan faaliyetlerin istenen sonucu vermemesi, misyonerlerin bölgedeki Mari ve Çuvaş gibi Pagan topluluklar üzerinde daha fazla eğilmesi sonucunu da doğurmuştur.

İlk müftülük

1762’den 1796’ya kadar hüküm süren İkinci Katerina zamanında ise bu baskılar hafiflemiş, ilk defa Müslüman delegeler başkente giderek direkt olarak yönetime şikayetlerini aktarma imkânı bulmuştur.

Bağımsızlık sonrası Orta Asya'da müftülükler
Mecra

  • Ayrıca 1788 yılında Ufa şehrinde “Orenburg Müftülüğü” adı altında Rusya’daki ilk müftülük makamı kurulmuştur.

Bu dönemde yaşanan görece iyileşmede, 1773 yılında Kozak lider Yemelyan Pugaçov tarafından başlatılan ve Rus Çarlığı tarihindeki en büyük isyanlardan biri sayılan ayaklanmanın da etkisi olmuştur. Pugaçov önderliğindeki isyancılar, ayaklanma sırasında Kazan dahil olmak üzere Volga bölgesinde çok sayıda yerleşim yerini ele geçirmiştir. Her ne kadar Pugaçov isyanı dinî bir nitelik taşımasa da isyanın ardından Moskova yönetimi otoritesini korumak için bölgedeki Müslümanlarla sağlam bağlar kurması gerektiğini anlamıştır.

Hristiyan Tatarların Aziz Guria Kardeşliği Okulu, Kazan.

Profesyonel yöntemler

Rus Nikolay İvanoviç İlminsky’nin eğitim sistemi doğrultusunda; Volga, Kafkasya ve Türkistan’da misyonerlik ve Ruslaştırma politikaları uygulamıştır.

Daha sonraki dönemde Rus Çarlığı, Kreşinlerin sayısını artırma adına daha profesyonel eğitim metotları aramaya devam etmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısındaki bu çalışmalar, Rus misyoner Nikolay İvanoviç İlminsky önderliğinde gerçekleşmiştir. Kazan Üniversitesi’nde Türk Dilleri profesörü olan İlminsky, Volga bölgesindeki insanların Ruslaştırılması ve Hristiyanlaştırılması için kendi dillerinde eğitim verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Kur'ân-ı Kerîm'in Rusçaya ilk tercümeleri
Mecra

Ana dille eğitim metodu bölge halklarında millî bilinci güçlendirebileceği için Rus yönetiminde endişe yaratmıştır. İlminskiy ise metodunu şu şekilde savunmuştur:

“İdil boyu halkları eskiden beri sadece putperestlikle kalmamış, Müslümanlar ve Tatarlar tarafından asimile edilmeye de çalışılmıştır. Bu engellenemez bir sosyal süreçtir 50-100 yıl sonra bölgede yaşayan Çeremiş [Mari], Votyak Çuvaş ve Tatarlar tamamen Tatarlaşacak veya Müslümanlaşacaktır. Bunu engellemenin tek yolu, bölgedeki insanlara dinî ve ahlakî eğitim vermektir. Bunun da tek yolu ana dille eğitimdir. Eğer gayri Ruslara sağlam ve emin bir şekilde ana dilleriyle Hristiyanlık eğitimi veremezsek onların Müslümanlık veya Tatarlık adı altında birleşmelerine mâni olamayız. Aksine ana dillerini kiliselerde ve okullarda kullanmalarına vesile olursak, küçük fakat birbirlerinden uzak olarak uluslaşmalarını sağlayıp Ruslara yakınlaşmaların temin edebiliriz. İslâmiyet ve Tatarlık adı altında birleşmelerine mâni olmuş oluruz.”

Ancak İlminskiy’nin profesyonel metotları da tam olarak istenileni vermemiş ve Kreşin Tatarlarının sayısı sınırlı düzeyde kalmıştır.

Başları örtülü Kreşinler kilisede.

Her ne kadar Kreşinlerin 16. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığa sağlam bir şekilde bağlanmaları, bu dinin öğretilerini öğrenmeleri, kavramaları ve yaşamlarına aktarmaları beklenmişse de bunda başarılı olunamamıştır. Üstelik din değiştiren kesim için bile Hristiyanlık hayat tarzı haline gelememiştir. Kazan Metropoliti Sylvester'a göre, Kreşinler kiliseye gitmiyor ve ibadet etmesini bilmiyorlardı. Bunun yanında çocuklarını vaftiz etmemiş, ölülerini kendi mezarlıklarına İslâmî kurallara göre gömmüş ve ilk fırsatta İslâmiyet’e geri dönmüşlerdir.

1926 yılında Kreşin Tatarlarının sayısı ancak 99 bin olarak hesaplanmıştır. Hristiyanlıklarının farklı sebeplerden bu şekilde yüzeysel kalması sebebiyle Kreşinler sürekli olarak her an Müslümanlığa dönmeye meyilli olmuşlardır.

Çura köyündeki Kreşinlerin ayini.

Günümüz Kreşinleri geleneklerini hâlâ devam ettirmektedir.

Günümüzde Kreşinler

  • Kreşinler, 2002 yılında Rusya tarafından Tatarların bir alt grubu olarak tanındı. Günümüzde, 35 bini Rusya’da, 20 bini de Kazakistan’da olmak üzere toplam 55 bin Kreşin popülasyonu olduğu düşünülüyor.

Tarihsel olarak çoğunluğu en önemli Tatar şehri olan Kazan’da yaşayan Kreşinler, Ufa, Samara ve Kirov gibi bölgelerde de varlık göstermektedir.

Geriye silik fotoğraflar kaldı…
Mecra

Geleneksel kıyafetlerini giyen Kreşin kadınları.

Kreşinlerin Hristiyanlığa geçişi büyük oradan Rus Ortodoks Kilisesi’nin yapmış olduğu zorlamalar neticesinde olduğu için, eski dinî inanışlarından kaynaklanan örf ve âdetleri yenileriyle birleştirerek kendilerine özgü bir Ortodoks Hıristiyanlığı anlayışını devam ettirmişlerdir. Dinî içerikten çok folklorik özellikler taşıyan bu inanış günümüzde de varlığını sürdürmektedir.