Filistinlilere etnik temizlik planının bir parçası: Kafr Kasım Katliamı

ÜMMÜHAN KEVSER KIPRAMAZ
Abone Ol

İsrail devletinin kuruluşuna giden yolda bu yeni devletin meşruiyetini “haklı çıkarmak” adına İsrailli askerler, çeteler ve Siyonist oluşumlar tarafından Filistin köylerine büyüklü küçüklü birçok katliam yapılmıştı. Deyr Yasin, Tantura, Ramle, Lod ve daha nicelerinin arasında Kafr Kasım köyünde gerçekleştirilen katliam benzersizdi, çünkü bu katliam İsrail sınır polisleri tarafından İsrail topraklarında, İsrail vatandaşlarına karşı ve herhangi bir savaş cephesinden uzakta gerçekleştirilmişti.

1948-1949 İsrail-Arap Savaşı'nı bitiren ve Nisan 1949'da Rodos'ta imzalanan ateşkes anlaşmasıyla Ürdün'ün İsrail'e teslim ettiği ve İsrail sınırları içerisinde kalan tarihî Filistin toprakları üzerinde bulunan Kafr Kasım, İsrail'in Ramle iline bağlı olarak Batı Şeria sınırında yer alan bir köydü.

Kafr Kasım'daki çok az sayıdaki Filistinli, Nekbe'den sonra topraklarında kalmaya devam etmiş ve komşu ülkelere ya da Gazze Şeridi ve Batı Şeria'ya mülteci olarak gitmeyen 160 bin Filistinlinin bir parçası olmuştu.

Ortadoğu tarihinde bir kırılma: Nekbe
Mecra

Kafr Kasım köyü, Tel Aviv'in 20 kilometre doğusunda, Ürdün'le 1949'da yapılan ateşkes anlaşmasının ardından belirlenen Yeşil Hattın İsrail tarafında yer alıyordu.

Ancak, İsrail'in Filistin vatandaşları olan bu köyün sakinleri günbegün anavatanlarını terk etmeleri yönünde defalarca yapılan baskılar da dahil olmak üzere kısıtlamalara maruz kalıyorlardı.

İsrail'in 1948'de Filistin'de başlattığı ilk etnik temizlik dalgasının ardından hâlihazırda askerî yönetim altında yaşayan Kafr Kasım köyü sakinlerine, 29 Ekim 1956 Pazartesi günü, saat 16.30'da sokağa çıkma yasağı uygulandı.

İsrail askerleri Kafr Kasım'da.

  • Sabah işe gitmek üzere evden ayrılan yüzlerce köylünün sokağa çıkma yasağının uygulandığından haberi yoktu. Sokağa çıkma yasağını uygulamakla görevli askerlere, “erkek, kadın, çocuk ve köy dışından dönenler arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin, saat 17.00'den sonra dışarıda görülen herkesi vurup öldürmeleri” emredilmişti.

Saat 17.00'den sonra evlerine dönen Filistinliler, köyün batı yakasında sınır polisi tarafından durduruldular. Bisiklete binenlerin inmeleri, yayalarınsa sıralanması emredildi. Sonraki bir saat içinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 49 silahsız sivil öldürüldü. Ölenlerden biri de annesinin karnındaki bir bebekti.

Nekbe'den evvel Filistin köyleri
Mecra

Kafr Kasım Katliamı’nda şehit olanların isimlerinin yazıldığı bir anıt.

Silahsız 49 kurbanın fotoğrafı, Kafr Kasım Katliamı Müzesi'nde sergileniyor.

  • Katliam; Arap dünyasında Üçlü Saldırı olarak bilinen İsrail, İngiltere ve Fransa'nın, Mısır’ın üç ay önce millileştirdiği Süveyş Kanalı'nın kontrolünü yeniden ele geçirmek amacıyla Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır'ı devirmek için komplo kurduğu başarısız Süveyş Harekâtı ile aynı gün gerçekleştirilmişti.

Üstünden onlarca yıl geçse de saklı kalmak istemeyen gerçekler gösterecekti ki, savaş bölgesine oldukça uzak olmasına rağmen Kafr Kasım’da gündüz gözü böyle bir katliama girişilmesi, şüphesiz, büyük bir uluslararası çatışmanın dikkatini başka bir yöne çekmeye ve güneyde Kafr Kasım'dan kuzeyde Ummu’l-Fahm ve komşu köylere kadar uzanan ve Küçük Üçgen (Little Triangle) olarak adlandırılan bölgenin (kuzeydeki Filistinli kasaba ve köylerinin yoğun olduğu) sınır köylerindeki nüfusu sınır dışı etmeye (“transfer” olarak adlandırılarak) yönelik planlanmış bir girişimdi.

***

İsrail hükümeti ve ordusu, ölü sayısının yüksekliğini göz önünde bulundurarak katliamı örtbas etmek için çeşitli taktiklere başvurdu. Gazeteciler, aktivistler, Knesset'in komünist üyeleri, araştırma yapmak ve halkı bilgilendirmek için (askerî kontrol noktalarının varlığına rağmen) köye gittiler. Bu durum, İsrail hükümetini failleri mahkemeye çıkarmaya zorladı. Ancak üst komutayı yargılamak yerine sahadaki askerler yargılandı ve sadece hafif cezalar verildi.

Hem duruşma hem de alınan kararlar, Filistinlilerin İsrail'deki siyasî ve hukukî statüsünün tarihinde kilometre taşları olacaktı.

Kafr Kasım Katliamı’nda 11 İsrail askeri suçlanmıştı.

1948 tehciri ile Kafr Kasım Katliamı arasındaki sekiz yıl boyunca İsrail güvenlik güçleri her yıl düzinelerce Filistin vatandaşını öldürmüş olmasına rağmen katillerin hiçbiri mahkemeye çıkarılmamış veya suç teşkil eden eylemlerinin sonuçlarıyla karşı karşıya kalmamıştı.

  • Kafr Kasım Katliamı’nın faillerinin yargılanıp hapsedilmesi hukukî bir emsal oluşturdu. Bu, katillerin eylemlerinin bedelini ödeyebilecekleri mesajını vermiş; yalnızca emirleri yerine getirdikleri iddiasının onları sonuçlardan korumayacağına dikkat çekmişti.

Ancak adalet ibresi bir kez daha yeterince doğrulmamış; katliamın sonuçları İsrailliler açısından asgari düzeyde kalmıştı. İsrail ordusu, cinayetlerden dolayı on bir askerini yargılamış; Ekim 1958'de bunlardan sekizi suçlu bulunarak hapse gönderilmişti. Ancak 1960'a gelindiğinde suçluların tamamı serbest bırakılmıştı. Başbakan da dahil olmak üzere kabine üyeleri, katillerle dayanışma içinde olduklarını ifade etmişler ve onlara, Lud şehri ve diğer yerlerdeki Arap vatandaşlar üzerinde sorumlu pozisyonlar da dahil olmak üzere resmî atamalar vererek hapishanede geçirdikleri sürenin karşılığını "tazmin etmişlerdi”. En yüksek rütbeli subay ve sıkı bir sokağa çıkma yasağı emrini vermekten sorumlu olan Albay Yishkhar Shadmi'ye verilen ceza, bu yasağı ihlal edenlerin akşam 5'ten sonra vurulmasıyla sınırlı kalmıştı. Kendisine kınama cezası verilmiş ve tek bir pruta (1960'tan önce İsrail poundunun binde biri) para cezası ödemişti.

Tantura Katliamı’nı hatırlamak
Mecra

Duruşmasının sonunda Albay Yishkhar Shadmi, elinde 10 prutatlık bir madeni para tutuyor.

[İsrail arşivleri 27 Temmuz 2022’de, katliamdan sorumlu 11 İsrail askerinin 1957'deki duruşmasına ilişkin 7.000 sayfalık tutanağın bir kısmının gizliliğini kaldırdı. Bu belgelerle birlikte açıkça görüldü ki sokağa çıkma yasağı sonrası işlenen katliam aslında ordu tarafından silahsız halka karşı planlanmış bir operasyondu. Komutanları tarafından Filistinlilerin kurşuna dizilmesi emrini alan askerlere tabur komutanı Shmuel Milinki, “çok sayıda ölü olmasını arzu ettiği” emretmişti. Bölük komutanı Haim Levy ise İsrail işgal güçlerine "[Kafr Kasım'ın] doğu tarafına gözetleme noktaları ve kontrol noktaları koymamaları" söylendiğini, böylece Arapların kaçmaya karar vermeleri halinde Ürdün sınırını (Ateşkes Hattı) geçmelerine izin verilebileceğini" söylemişti. Dahası, Levy, sokağa çıkma yasağını ihlal eden Filistinlileri vurmakla İsrail'in demografik yapısını değiştirmek arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu belirtiyordu.

Bu gerçekler, Kafr Kasım Katliamı'nın Filistinlilere gerçekleştirilen etnik temizlik operasyonunun bir parçası olduğunu, Filistinlileri ülkenin merkezinden, o zamanlar Ürdün kontrolü altında olan komşu Batı Şeria'ya zorla sürme planını ve altmış yılı aşkın süredir gizli tutulan takip eden mahkeme işlemlerinin, İsrail işgal ordusunun suçlarını aklama girişiminden başka bir şey olmadığını kanıtlıyor.]

Saldırının üzerinden 66 yıl geçtikten sonra İsrail’in yayınladığı gizli belgelerden biri, “çok sayıda ölü olmasının arzu edildiğini” açıkça gösteriyordu.

***

Filistinliler için Kafr Kasım'da onlarca masum insanın katledilmesi, Deyr Yasin'in ve Nekbe sürecindeki etnik temizlik sırasında gerçekleştirilen diğer katliamların anılarını canlandırmıştı.

Deyr Yâsin’i yeniden düşünmek…
Mecra

  • Bazılarının gözünde Kafr Kasım Katliamı, 1948'de yaşanan katliamlardan daha kötüydü, çünkü bu, hiçbir çatışmanın yaşanmadığı bir bölgede, devlet aktörleri (sınır polisi) tarafından, komutanlarından aldıkları askerî emir doğrultusunda "kendi vatandaşlarına karşı" gerçekleştirilmişti.

Kafr Kasım'daki köylüler, Kasım 1957'de hükümet ve ordu tarafından kendilerine dayatılan “sulha”yı (geleneksel uzlaşma töreni) kabul etmek zorunda bırakılmışlardı.

Bu acı katliam, İsrail'deki Filistinlilerin kolektif kimliğinin yeniden inşasında önemli bir unsur haline geldi. Suçun ayrıntıları ortaya çıktıkça Komünist Parti üyeleri hükümete ve onun iç ve dış politikalarına karşı muhalefetlerini yoğunlaştırdılar. El-İttihad gazetesi ön sayfa manşetinde net bir duruş sergiledi ve “barışçıl Arap vatandaşlara yönelik ulusal baskı ve saldırganlığın durdurulması ihtiyacı” çağrısında bulundu. Kafr Kasım Katliamı’nın sonuçları, İsrail'in aleyhine olan Üçlü Saldırı’nın siyasî sonuçlarıyla iç içe geçmişti. Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır'ın yıldızı Arap dünyasında parlıyordu; Filistinlilerden, özellikle de İsrail'de kalanlardan önemli destek gördü.

Katliamın 20. yıl dönümünü yâd etmek için Kafr Kasım’da düzenlenen anma mitingi.

Katliam sonucunda komünistler ve milliyetçiler yakınlaştı ve birlikte çalışmaya başladılar; bu, İsrail politikalarına direnmek için bir Arap cephesinin kurulmasına ve 1 Mayıs 1958'de Nâsıra, Ummu’l-Fahm ve diğer yerlerde hareketli gösterilere yol açtı. 1976’daki Toprak Günü ile birlikte sivil eşitsizliğe karşı organize bir protestoyu harekete geçirdi; o yıl köyde bir anıt dikildi ve İsrail'de ayrı bir Filistin hafızası, tarihi ve kimliği iddiasını güçlendirdi.

Filistin mücadelesinin köklü sembolü: Toprak Günü
Mecra

Kafr Kasım anıtı.