Bir enteresan hac hikâyesi
Kaddûr Bengabrit yahut Fransa’nın Fas’taki “Müslüman” yüzü... Aslen Cezayirli olup hayatının önemli bir bölümünü Fas’ta Fransızların hizmetinde geçiren Bengabrit, kritik dönemlerde oynadığı mühim roller sebebiyle isminden söz ettirmiş bir şahsiyettir.
1868’de Cezayir’in Tilimsan ve Vehran şehirleri arasındaki Sidi Belabbas vilayetinde dünyaya gelmiştir. Fas’ın Fes şehrinde bulunan dünyaca ünlü Karaviyyîn Medresesi’nde eğitim almıştır. Şüphesiz bu tercihinde, Karaviyyîn’in ününün yanında yetiştiği coğrafyanın Fas sınırına oldukça yakın olması da önemli rol oynamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra Fransız kolonisi olan memleketi Cezayir’de yargı erkinde İslâm hukuku uzmanı olarak bir müddet çalışmıştır. Fakat Bengabrit’in esas kariyeri, 1892’de Fas’ın Tanca şehrindeki Fransız Konsolosluğu’ndaki memuriyetiyle başlayacaktır.
1880 Madrid Konferansı ile beynelmilel rekabetin merkezi konumuna gelen Fas, Trablusgarp (Libya) ile birlikte deyim yerindeyse Avrupalı kolonyal devletlerin iştahını kabartan Mağrib’in son iki lokmasından biri idi. Zira Cezayir ve Tunus daha evvelden Fransız sömürgesi haline gelmişlerdi. Madrid Konferansı ile Avrupalı devletlerin Fas’taki ticari çıkarları garanti altına alınmış oldu. Fas’ta o dönem en çok çıkarı olan devletler Fransa, İngiltere ve İspanya idi. Daha sonra İngiltere, İspanya gibi devletlerle yaptığı ikili anlaşmalar neticesinde Fransa, Fas’ta bir numaralı imtiyaz sahibi devlet konumuna gelecek ve yalnızca Almanya ile rekabet edecekti. İşte Kaddur Bengabrit böyle bir dönemde, 1892’de Tanca’da mütercim muavini olarak göreve başlamıştı.
- Gerek İslâm hukukuna vukûfiyeti gerekse Fransız lisanına hâkimiyeti gibi özellikleri sebebiyle Bengabrit yöneticilerinin gözüne girmede zorluk çekmedi. Öyle ki bu özellikleri sayesinde Fas’taki tek dominant güç haline gelen Fransızların, bazen merkezî otorite olan Mahzen ile bazen de yerel kabilelerle arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesinde kilit rolü oynayan aktör haline geldi.
Örneğin, kardeşi Mevlay Abdülaziz’i devirip tahta geçen ve Avrupalı devletlere karşı net tutumu sebebiyle “cihad sultanı” olarak anılan Mevlay Abdülhafid nezdine görev icabı gönderildiği esnada, Tanca’dan başkent Fes şehrine giden yol kabilelerce kapatılmış durumdaydı. Fakat Bengabrit bu tehlikeli yollardan geçerek Fransız temsilcisi olarak Fes’e ulaştı ve görüşmeler sonucunda Mevlay Abdülhafid’i, hem Himaye Anlaşması’nı imzalamaya hem de akabinde tahttan feragat etmeye ikna etti.
Kaddûr Bengabrit, Himaye Dönemi (1912-1956) boyunca sırasıyla Mevlay Yusuf ve V. Muhammed dönemlerinde protokol müdürlüğü ve danışmanlık görevlerinde bulunması sebebiyle Fas tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Fakat bu yazıda bizim değineceğimiz husus, Bengabrit’in 1916’da Mağribli hacılardan müteşekkil kafilenin içerisine dahil olarak, Şerif Hüseyin ile görüşmek üzere Fransızlar tarafından gönderilen heyette başkan sıfatıyla yer alması hususudur.
- Şerif Hüseyin’in başını çektiği Arap İsyanı, her ne kadar bizde sadece İngilizleri akla getirse de Fransızlar da bu fırsattan yararlanarak Osmanlı Ordusu’nun dikkatinin buraya kaymasını istemişlerdi.
Buna ek olarak da 1904’te imzaladıkları Yürekten Anlaşma (Entente Cordiale) ile Fas’taki çıkarlarından vazgeçmesi karşılığında İngilizlerin haklarını tanıdıkları Mısır’da yeniden faaliyet gösterip maşrıktaki çıkarlarını artırmak istiyorlardı. Nitekim bu doğrultuda 1916’da 600 kişilik bir Mağribli hacı kafilesi oluşturuldu. Savaş sebebiyle yönetimleri altındaki Müslümanların, Haremeyn’de Türkler ile temas etmelerini sakıncalı bulan İngiltere ve Fransa, 1915’te hacca gitmeyi yasaklamıştı. Bu hac kafilesi özenle seçilmiş ve tamamı
Fransızlar için güvenilir Tunuslu, Cezayirli ve Faslılardan oluşmaktaydı.
Fakat esas önemlisi ise kafilenin içerisinde kamufle olmuş Bengabrit başkanlığındaki siyasî heyetti. Bengabrit riyasetindeki heyetin görevi ise Şerif Hüseyin ile görüşerek Fransızlar ile Şerif arasında mümkün mertebe iş birliğini tesis etmekti. Bu kafileye ek olarak başında Yarbay Brémond bulunan bir de askerî misyon teşkil edildi. Brémond ve ekibinin görevi evvela Bengabrit heyetine eşlik ederek hac kafilesinin güvenliğini sağlamak ve sonrasında Hicaz’da mevcut İngiliz askerî misyonlarla koordineli şekilde Şerif Hüseyin ve isyancılarına teknik, lojistik ve gerektiğinde fiilî destek sağlamaktı.
Mevlay Abdülhafid ve Osmanlılar
I. Dünya Savaşı’nın başlamasından bir sene evvel, sâbık Fas Sultanı Mevlay Abdülhafid, Tanca’dan Haremeyn’e gelerek Hac farizasını ifa etmiş ve akabinde Kudüs’ü ziyaret ederek Tanca’ya dönmüştü. Bu dönemde bir kontak kurulmuş mudur bilinmez lakin Cihan Harbi başlar başlamaz bu eski Sultan, İspanya’ya geçerek orada ikamete başladı. 1915’te ise Miralay Tahir Bey’in başında bulunduğu birkaç subay, Enver Paşa tarafından İspanya’ya Fas işleri ile meşgul olmak üzere gönderildiler.
İspanya’ya geldiği ilk andan itibaren Miralay Tahir, Mevlay Hafid ile görüşmelere başlayarak bu eski sultanı Osmanlı-Alman ittifakına kazandırdı. İşte böyle bir konjonktürde 1916’da bizzat Mevlay Abdülhafid, sultanlığı döneminden hatta daha evvelden beri tanıdığı Bengarbit’in Hicaz misyonundan haberdar olunca Osmanlı otoritelerini ikaz etme ihtiyacı duydu. Madrid Sefareti Maslahatgüzarı İbrahim Ziya Bey’den, o dönem Hariciye Nazırlığı ile Sadrazamlığı birlikte yürüten Sid Halim Paşa’ya gönderilen raporda Mevlay Abdülhafid’den naklen şöyle deniyordu:
“Fransız Hükümeti Hicaz’daki problemleri artırmak amacıyla Faslı hacıların başında Bengabrit namında birini görevlendirmiştir. Bu şahıs, İslâmî çıkarın aleyhinde, Fransızların işlerinde çalışmakla maruftur. Fransız hükümeti yine bu kafileye Ahmet Skirej namında bir başka Faslıyı da dahil etmiştir. Bu şahıslara hatırı sayılır bir bütçe verilerek isyan ateşini harlamaları istenmiştir. Bengabrit oldukça tehlikeli ve entrikacı bir kimsedir. Kafileyi taşıyan gemi, Tanca Limanı'ndan daha evvel demir almıştır. Varış noktası Beyrut, İskenderiye yahut Cidde olacaktır. Sebep olacakları olumsuzluklar göz önünde bulundurularak bu limanlarda bu kişilerin tutuklanmaları için gerekli tertibat alınmalıdır.”
Mevlay Abdülhafid’in uyarıları sonrası bir dizi iç yazışmaya da konu olan bu istihbarat sonucunda Bengabrit yahut herhangi bir görevli tabii yakalanamamıştır. Zira Mağribli hacıları taşıyan Estrées isimli kruvazör, 15 Eylül 1916’da kafileyi İngiliz kontrolündeki İskenderiye limanına ulaştırmıştır.
- Daha evvel İskenderiye’ye gelerek gerekli tertibatı alan Fransız askerî misyonunun başındaki Yarbay Brémond, Hicaz’daki yıllarını anlattığı anılarında Bengabrit’ten ve sadakatinde sıkça ve övgüyle bahseder.
İskenderiye’den Cidde’ye, oradan da 28 Eylül’de Mekke’ye ulaşan hac kafilesini karşılayan Şerif Hüseyin, Kaddur Bengarbit’e hususî ihtiramda bulunmuş ve onun Kabe’nin temizliğine katılmasına müsaade ederek jest yapmıştır.
Kafile 6 Ekim’de Arafat’a gider. Brémond’un anılarında verdiği ilginç anekdotlardan birine göre Şerif Hüseyin Arafat’ta Mağribli hacılar için (!) Fransız millî marşı La Marseillaise’i çaldırır. Yine Brémond’un naklettiğine göre hac boyunca tek protesto Mina’da meşhur Reşid Rıza tarafından gerçekleştirilir. El Menar dergisini çıkaran Reşid Rıza, Mina’da tüm hacılara Fransızların Suriye’deki emellerinden bahisle şiddetli bir nutuk irad etmiş ve bu nutuk Şerif Hüseyin tarafından yarıda kesilmiştir. Sonrasında ise Mağribli hacılara, Fransızların Haremeyn’i tahrip edip Hacerü'l-esved’i de Louvre’da sergilemek üzere çalmak istedikleri gibi suçlamaları yönelttiği bildirilerden dağıtmıştır.
Bengabrit, misyonunu tamamlayıp dönerken 2 Aralık tarihinde gönderdiği raporda; Şerif Hüseyin’in emellerinin Haremeyn ile sınırlı olmadığını ve güçlü bir Arap devleti düşlediğini, Suriye’deki emelleri sebebiyle Fransızlarla Suriye hususunda anlaşmazlığa düşmesinin muhtemel olduğunu, dolayısıyla Şerif Hüseyin’in şu anki güçsüzlüğünden istifade ederek şimdiden onu Fransız çıkarları uyarınca dizginlemek gerektiğini belirtir. Yine Bengabrit’e göre Fransa’nın Arap İsyanına yeterince destek vermemesi durumunda Şerif Hüseyin Türklere karşı kaybedebilecektir. Zira ona göre İngiltere meseleye halen “soft” yaklaşmaktadır. Fransa ise İslâm dünyası nezdinde yerini daha evvel hiç olmadığı kadar pekiştirmiştir. Bengabrit ayrıca bu ziyaret esnasında Şerif Hüseyin’e Fransızların gönderdiği 1.200.000 frank maddî yardımı teslim etmiştir.
Bengabrit ve heyeti böylece görevlerini tamamlayarak Fas’a geri dönerler. İlerleyen yıllarda Paris Büyük Camii’nin kuruluşunda önemli rol oynayan Bengabrit, buranın başkanlığına getirilecektir.
1954’teki ölümüne kadar bu vazifede kalan Paris'in İmamı, II. Dünya Savaşı’nda birçok Yahudiyi kurtararak ününe ün katmıştır. Fransızlar tarafından hizmetleri için Légion d’Honneur ile taltif edilen Bengabrit, ölümünün akabinde kendisi için caminin kuzey tarafında tahsis edilen yere, Mâlikî mezhebine uygun şekilde defnedilmiştir. Kabri her sene ziyaretlere ve anma törenlerine sahne olmaktadır.