Suriye’de Rus provokasyonları: Medya bu işin neresinde?

SAMİR BABAOĞLU
Abone Ol

Suriye’deki “bataklıkta” hiçbir ülke kendine yönelik veya kendine yakın silahlı gruplara yönelik ülke saldırılarını “savaş ilanı” yapmak istemiyor. Özellikle Rusya ve Batı arasında dengeleyici bir politika yürütmeye çalışan Türkiye, Rusya’nın tüm provokasyonlarına rağmen ilişkileri bozmamak için sessiz kalmayı tercih ediyor.

Rusya’nın 5 Mart’ta gemiden attığı balistik füzelerle Türkiye’nin kontrolündeki Cerablus ve Hamran’da petrol tanker alanlarını vurması Rus medyasında pek gündeme gelmedi. Sadece çok fazla tanınmayan birkaç sitede “Türkiye, Rusya’nın vurduğunu iddia ediyor” minvalinde haberler yayınlandı. Türk medyasının ilgisini ise “muhafazakar” kimliği ile tanınan Tsargrad.tv’de 4 Mart’ta Aleksandr Çıganov imzasıyla çıkan yazı çekti. Haberlerin başlığı şu şekildeydi: “Dugin’in kanalı: Rusya, Türkiye’yi bombalıyor şimdilik sadece Suriye’de.”

Dugin, Türkiye'de Rusya'dakinden daha ünlü

İlginç olan, Türk medyası haberde Tsargrad.tv’yi Türkiye’de Avrasyacı görüşleriyle ünlü olan Aleksandr Dugin’in kanalı olarak servis etti. Gereğinden fazla önem atfedilen ve sanki Rus siyasetine yön veriyormuş gibi üzerinde esrarengiz hava oluşturulan Aleksandr Dugin’in Tsargrad.tv’yle pek bir bağlantısı yok.

Avrasyacı görüşleriyle tanınan Aleksandr Dugin, Türkiye'de Rusya'dakinden daha ünlü.

Sadece 2015 yılında bir ara adı geçen kanalda çalışmış olan Dugin’in, Rusya’da Türkiye’deki kadar ünlü bir sima olmadığını vurgulamak gerekiyor. Başka bir garip nokta ise, yazının son Cerablus saldırısından bir gün önce yayınlanmasına rağmen Türk medyası ve bazı “uzmanlar” tarafından sanki saldırı sonrası yayınlanmış gibi anlaşılması oldu.

Rus Devletinin medya borazanları

Rusya’da devlet adına gayri resmi konuşabilen, devletin resmi olarak söylemediklerini kendisi adına topluma ve dış dünyaya ulaştıran, devletinin gayri resmi “tribünü” olarak görev üstlenmiş veya görevlendirilmiş birkaç önemli figürü bulunuyor.

Vladimir Solovyev medyada Putin'i en çok destekleyen gazetecilerden biri olarak biliniyor.

Üst düzey propagandist olarak ünlü olan bu kişilerden en önemli iki tanesi Yahudi kökenli: Rusya Liberal Demokratik Partisi Başkanı Vladimir Jirinovski ve “Rusya-1” televizyon kanalında program yapan Vladimir Solovyev.

Bir bloggerden daha ötesi: Aleksey Navalny
Gerçek Hayat

Komsomolskaya Pravda, İzvestia, Rusya-24, genel yayın yönetmeninin Ermeni asıllı Margarita Simonyan’ın olduğu Sputnik, Russia Today (RT), RIA Novosti ve son günlerde Türkiye’de adından söz ettiren Tsargrad.tv gibi yayın mecraları Putin’in dış politika siyasetine destekleyerek, Rusya’nın emperyal genişlemesini savunuyorlar. Özellikle son yıllarda bu yayın organlarında Türkiye aleyhtarı çizginin daha da belirginleştiğini belirtmek lazım.

Türkiye'ye karşı PKK/PYD/YPG kartı

Rusya'da iktidar yanlısı veya iktidar tarafından fonlanan bu medya grupları, konu Türkiye olunca açık bir şekilde terör örgütleri PKK'yı ve onun Suriye uzantıları PYD/YPG'yi destekleme çağrıları yapıyor. Tarihi olarak Kürt nüfusunu Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanma politikası benimseyen Rusya, son 100 yılda bunu farklı şekillerde denedi.

Rus ordusu ABD'ye rağmen PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla ilişkisini hiç kesmedi.

Sovyetler Birliği'nin 1923-1929 yılları arasında Karabağ'da oluşturduğu "Kızıl Kürdistan" kazası uzun yıllar Türkiye'ye karşı tehdit olarak kullanıldı. 1980'lerin başından itibaren PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanan Sovyet istihbaratının bu geleneğini SSCB dağıldıktan sonra Rus istihbaratı devraldı.

Resmi olarak PKK'yı terör örgütü listesine almayan Rusya, örgüt temsilcilerini Moskova'da üst düzeyde ağırlıyor, hatta temsilcilik bile açmalarına izin veriyor. Suriye'de patlak veren iç savaş sonrası PKK'nin Suriye kolu PYD/YPG temsilcileriyle dışişleri seviyesinde görüşmeler yapan Rusya, ABD himayesine girmesine rağmen PYD/YPG'ye sırtını çevirmedi. Özellikle, 2015'deki uçak krizi sonrası Rusya, Suriye'deki PKK uzantılarıyla daha fazla yakınlaşarak onlara Rusya bayraklarının gölgesinde "koruma kalkanı" oldu.

Bu tutum Rusya'da iktidara yakın ve muhafazakâr medya yayınlarında "Türkiye Kırım'ı geri almak isteyen Ukraynalı savaşçılara destek verirken, biz neden Kürt ayrılıkçılara destek vermeyelim?" teziyle haklı gösterilmeye çalışıldı ve bugün de aynı yayınlar devam ettiriliyor.

Muhafazakarların "Kudretli Rusya" özlemi

Muhafazakâr ve milliyetçi Ruslar, Rusya’nın Çarlık ve Sovyetler dönemindeki ihtişamını özlüyor ve zaman zaman o eski günlerin tekrar geri döne bileceği umuduyla yayınlar yapıyorlar.

  • • Rusya’nın 2008’de Gürcistan savaşı sonrası Güney Osetya ve Abhazya’yı Gürcistan’dan koparması,
  • • 2014’de Kırım’ı işgal etmesi,
  • • 2015’den itibaren Suriye’de aktif rol oynaması, haliyle Rus milliyetçilerini gururlandırdı.

Onlara göre eski ihtişam geri dönmüştü artık. Ama askeri olarak yakın coğrafyamızda ve denizaşırı bölgelerde Rusya’nın bu aktifliğinin son dönemlerde Türkiye tarafından kesilmesi muhafazakâr milliyetçi Rusları da kinlendirmeye başladı.

Türkiye’nin son 4 yılda Rusya ve ABD’ye rağmen Suriye’de gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve en son olarak Bahar Kalkanı Harekâtı bölgede kendisini gösterme ve ispat ettirme açısından önemli bir mihenk taşı oldu.

Rus silah sanayine üç cephede Türkiye darbesi

• Özellikle, Bahar Kalkanı Harekâtı zamanı tamamen Rus yapımı silahlarla teçhiz edilmiş Esed rejiminin askeri olarak darmadağın edilmesi bir anlamda Rusya’ya sahada verilmiş etkili bir mesajdı. Meşru hükümet yerine darbeci Halife Hafter’i destekleyen Rusya, Türkiye’ye karşı sahada ikinci darbesini Libya’da aldı.

• Rusya, her ne kadar resmi ordusuyla Libya’da bulunmuyor olsa da paramiliter Wagner Grubu’na ve Hafter militanlarına taşıdığı silahlarla Türkiye’nin karşısında duruyordu. Libya’da Türkiye’nin karşısında sadece Rusya değil, onunla birlikte Fransa, İsrail, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan da vardı. Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin askeri çabaları ile Hafter militanları geri çekildi ve bu geri çekilme sırasında Türk SİHA’ları BAE paralarıyla alınan 9 tane Rus yapımı Pantsir S-1 hava savunma sistemini imha etti.

• Ruslar üçüncü ve en ağır darbeyi 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihlerinde Azerbaycan ordusunun destan yazdığı İkinci Karabağ Savaşı’nda yediler. Tamamen Rus silahlarıyla donatılmış Ermenistan ordusu 44 günlük süreçte Azerbaycan ordusunun kahramanlığı sayesinde Bayraktar SİHA’larla yerle bir oldu.

Azerbaycan ordusu, 44 günde Ermenistan’ın Rusya’dan aldığı veya Rusya’nın bedava verdiği yaklaşık 3.5 milyar dolar değerindeki askerî teçhizatını kullanılamaz hale getirdi. Bu silahların ekseriyeti kullanışsız hale düşerken belli bir kısmı da askerî ganimet olarak Azerbaycan’ın eline geçti.

Bakü'de İkinci Karabağ Savaşı'nda Ermenilerden ele geçirilen yüzlerce askeri ganimetten oluşan

• İkinci Karabağ Savaşı bittikten sonra Ruslar iki psikolojik darbe daha aldılar. 10 Aralık 2020’de Bakü’de düzenlenen Zafer Geçidi’nde Ermenistan ordusundan ganimet olarak ele geçirilen Rus yapımı silahlar “ibret-i âlem” olsun diye o sırada meydanda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in önünden geçiyordu.

• Savaş sonrası Ruslara vurulan ikinci ticari-psikolojik darbe Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’dan geldi. Paşinyan, eski Ermenistan Başbakanı Serj Sarkisyan’ın katıldığı bir televizyon programında “Karabağ Savaşı’nda neden Rusya’dan aldığımız İskender füzelerini kullanmadın?” sorusuna “kullandık ama yüzde doksanı patlamadı” cevabını verdi.

Rusya’nın askerî ticari sanayisi için çok büyük bir darbe olan bu açıklama Rusları oldukça fazla kızdırdı. Hatta Ermenistan Genelkurmay Başkanı açıklamanın ertesi günü darbe girişiminde bile bulundu.

Kuyruğu dik tutma çabası

Rusya’nın 5 Mart gecesi Türkiye’nin kontrolündeki Cerablus ve Hamran’a attığı balistik füze olayına son yıllarda Türkiye tarafından karizması çizilen askerî sanayisinin imajını düzeltme çabası olarak da bakmak mümkün. Çünkü son 10 yılda dünya silah ticaretinde Rusya’nın payı keskin bir düşüş yaşadı. Özellikle, Suriye ve Libya’daki çatışmalarda Rus silahlarının Türk SİHA’ları karşısında düştüğü aciz durumun Rusya’nın silah ihracatına da etki ettiği görülüyor.

İkinci Karabağ Savaşı’nda İran neler kaybetti?
Gerçek Hayat

2019 yılında 15.2 milyar dolarlık silah satışı yapan Rusya, 2020 yılında yüzde 14.5 düşüş yaşadı. Muhtemelen Rusya, 2020’nin sonlarındaki İkinci Karabağ Savaşı’nın etkisini 2021’deki silah siparişlerinde ve genel silah ihracatında ciddi şekilde görecektir. Tüm bu gelişmelere bakınca, iktidar yanlısı Rus medya gruplarının ve Rus milliyetçi muhafazakâr kesiminin Türkiye’ye bu kadar şiddetli şekilde saldırmasını anlamak daha kolay oluyor.

Kimse açıktan savaş istemiyor

2015’den itibaren Suriye’de askeri varlığını gösteren Rusya’nın farklı zaman dilimlerinde bölgede bulunan diğer ülkelerle askeri çatışmaları yaşandı. Örneğin, Şubat 2018’de Deyr ez Zor yakınlarında ABD Hava Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği hava saldırısında 300 Rus askerinin (bazı iddialara göre Rus paralı askerlerinin) öldürüldüğü bölgeden gelen görüntülerle sabit olsa da Rusya makamları haberlerin gerçek olmadığını belirtmekle yetinmişlerdi.

Genel görüntüye baktığımızda Suriye’deki “bataklıkta” hiçbir ülke kendine yönelik veya kendine yakın silahlı gruplara yönelik ülke saldırılarını “savaş ilanı” yapmak istemiyor.

İsrail’in sık sık Suriye’de İran ve Hizbullah militanlarıyla birlikte rejim mevkilerini bombalamasına rağmen İran bu saldırılara ciddi tepki vermemeyi tercih ediyor.

  • 28 Şubat 2020’de İdlib’de 33 kahraman Türk askerinin şehit olduğu operasyonun failinin Rusya olduğu bilinmesine rağmen, Türkiye makamları saldırıyı Suriye rejiminin gerçekleştirdiğini açıkladı. Aynı zamanda Rusya da saldırının kendileriyle ilgilerinin olmadığını ifade etti.

Genel görüntüye baktığımızda Suriye’deki “bataklıkta” hiçbir ülke kendine yönelik veya kendine yakın silahlı gruplara yönelik ülke saldırılarını “savaş ilanı” yapmak istemiyor. Özellikle Rusya ve Batı arasında dengeleyici bir politika yürütmeye çalışan Türkiye, Rusya’nın tüm provokasyonlarına rağmen ilişkileri bozmamak için sessiz kalmayı tercih ediyor. Bu sessizlik ise her seferinde Rusya’yı daha da cesaretlendiriyor. Galiba Türkiye'de Rusya provokasyonlarına "zamanı gelince, anında sahada cevap verme” düşüncesi hâkim. Umarım bu “temkinli” politika uygulayıcıları bunun Rus-Türk ilişkilerine nasıl etki edeceğini de hesaplamışlardır.