İkinci Karabağ Savaşı’nda İran neler kaybetti?
İran'ın bu süreçteki Türk/Türkiye karşıtı çıkışları belki içerideki Fars milliyetçiliğini konsolide etmeye ve belirli kişilerin siyasi hesaplarına hizmet etmiş olabilir.
Hizbullah örgütünün ilk genel sekreteri Şeyh Subhi Et-Tufeyli, İkinci Karabağ Savaşı’nın başlanmasından kısa süre sonra yayınladığı görüntülü mesajında Birinci Karabağ Savaşı sırasında Tahran’da bulunduğu sırada orada kendisini dehşete düşüren atmosferden bahsediyordu. Tufeyli Ermenistan-Azerbaycan savaşının yaşandığı sırada İran medyasının ve devletinin Ermenistan’ı desteklediğine şahit olduğunu gördüğünde buna çok şaşırdığını söylüyordu. Adında “İslam” olan bir devletin mazlum Azerbaycan halkı yerine işgalci Ermenileri desteklediğine mânâ veremediğini ifade eden Tufeyli, şu soruyu soruyordu:
Hangi ölçüye göre bunu yapıyorsunuz? Kur’an’la mı? İyilik ve takva konusunda yardımlaşın ayetiyle mi?
Tufeyli daha sonra kafasını kurcalayan bu soruyu o dönem İran Dışişleri Bakanına sorduğunda şu cevabı aldığını söylüyordu: “Ermenistan Türkiye’nin sınırındadır ve bizim Türkiye’nin Türkmenistan’la, Özbekistan’la, Azerbaycan’la ve diğerleriyle bağlantı kurmasını engellememiz gerekiyor. Biz Türkiye’ye karşı Ermenistan’ı destekliyoruz.”
Tepki şiire mi, Türkiye’nin varlığına mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Aralık’ta Bakü’de düzenlenen zafer töreninde okuduğu çok eski bir Azerbaycan “bayatısı”na İran’ın verdiği aşırı tepkinin nedenini göz önüne sermek için aktardım Tufeyli’nin Tahran hatırasını.
Ülkenin nükleer programının kilit isimlerinden fizik profesörü Muhsin Fahrizade’nin Tahran’ın göbeğinde İsrail tarafından yapay zekâ suikastıyla öldürülmesine ses çıkaramayan İran’ın, Erdoğan’ın okuduğu şiire bu kadar tepki göstermesini anlamakta zorlanabiliriz.
İranlı yetkililerin tepkisi şiire gösterilmiş gibi gözükse de asıl dert Türkiye’nin Aras’ın kuzeyinde bulunuyor olması. Şiir okunurken kimsenin aklına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1828’deki Türkmençay antlaşmasıyla Aras’ın “zorla ayırdığı” Güney Azerbaycan’ı kastettiği gelmedi. Çünkü farklı versiyonlarıyla o şiir yüz yıldan uzun bir süredir hem Güney’de, hem de Kuzey’de yaşatılıyor. Hatta İran’ın bu kadar sert tepki gösterdiği “Ay Laçın”ın lirik olarak daha acılı versiyonu, yıllardır İran kontrolündeki Güney Azerbaycanlı ozanların nağmelerinde hayat buluyor.
Bu ne ayrılıktı salıptı Araz
Arazın kökünü al kazma kaz
Beni öldür, taşım üstüne yaz
Aman ayrılık, yaman ayrılık
Elçibey İran’a hiçbir zaman güvenmedi
Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey, 1997 yılında TGRT kanalından Çınar Coşkunserçe’ye verdiği röportajda Karabağ savaşı sırasında dönemin Türkiye yönetimine sitem ederken şöyle bir ifade kullanmıştı:
Ben Türkiye’den 200 milyon dolar kredi istedim ama vermediler. İran o parayı teklif etti ama ben kabul etmedim...
Rahmetli Elçibey, Sovyetlerden henüz yeni ayrılan Azerbaycan’ın dört cephede bağımsızlık mücadelesi verdiği bir sırada İran’a “muhtaç” duruma düşmenin ülkeyi nerelere getireceğinin farkındaydı. O sebepten dost olarak gözüken ama farklı amaçlar peşinde olan İran’a muhtaç düşeceğine kendi başının çaresine bakmayı yeğledi. Âdeta “geçme nâmerd köprüsünden ko aparsın su seni” dedi.
‘Ermenistan’a destek cinayettir’
27 Eylül’de başlayan ve 44 günün sonunda Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı, aslında öncesinden de belli olan birçok durumu daha net bir şekilde ortaya çıkardı. Savaşın ilk günlerinde pusuya yatarak gidişata göre tavır almayı planlayan İran yönetimi, bir taraftan da Norduz sınır kapısından Rus askeri teçhizatlarının Ermenistan’a geçmesine aracılık yapıyordu. İran’ın Ermenistan’a açık desteğinin görüntülerle ortaya çıkmasıyla Güney Azerbaycan’daki Türkler ülkenin çeşitli yerlerinde protesto gösterileri düzenlediler.
Norduz sınır kapısına gelen Güneyli Türkler sınır kapısının kapatılmasını talep ederek, "Ermenistan'a destek cinayettir" sloganları attılar. Görüntüler Azerbaycan’da da infiale sebep oldu. İran’ın Bakü’deki büyükelçiliği itirazları yatıştırma adına açıklama yaptı ve görüntüleri yalanladı.
Tüm resmi açıklamalarında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü savunduğunu dile getiren İran’ın, savaşın ilk günlerindeki bu tavrı Azerbaycan halkının gözünde zaten iyi olmayan imajını iyice yerle bir etmişti. Sosyal medyada İran’ın Azerbaycan’daki paralı mollalarının çok takipçili hesaplarından sürekli Erdoğan aleyhinde yapılan paylaşımlar, “Suriyeli teröristler” ve “İsrail” vurgulu çıkışları, Azerbaycan’daki Şiileri bile çileden çıkarmıştı. Aynen Subhi Et-Tufeyli gibi Azerbaycanlı Şiiler, Ermenistan’a verilen desteğin hangi dini saiklerle yapıldığını sorguluyordu.
Son trene atlama çabası
Azerbaycan ordusunun İran sınırındaki Füzuli, Cebrayıl ve Zengilan şehirlerini kurtarmasına paralel olarak İran ordusunun sınıra yaptığı büyük çaplı askeri yığınaklar ve sınır ihlallerine tahammül etmeyecekleri yönündeki açıklamaları Azerbaycanlıların tepkisini daha artırmıştı. Azerbaycan ordusunun çok hızlı ilerlemesi ve savaşın kısa sürede Azerbaycan lehine sonuçlanacağının belli olmaya başlamasıyla İran son trene atlama cesareti gösterdi. Dini lider Ayetullah Hamaney açıklama yaparak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü savunduğunu ve işgalin sonlandırılması gerektiğini vurguladı. Hamaney açıklama yaparken artık savaşın sonuna gelinmişti ve Azerbaycan ordusu neticeyi çoktan almıştı.
- İran’ın 44 günlük savaş boyunca ve savaş sonrası Bakü’deki Zafer töreninde okunan bir şiire gösterdiği tepki Azerbaycan’da kendisine neler kaybettirdi?
1. Azerbaycan’daki geleneksel Şii nüfus, umumen kendisini Milliyetçi/Türkçü olarak tanımlıyor. Bu insanlar her ne kadar mezhep olarak İran’a yakın olsalar da İran’ın Güneydeki 30 milyonluk Türk nüfusa uyguladığı sosyal, kültürel ve dini baskıdan dolayı İran molla rejimini şovenist olarak değerlendiriyorlar. Bu insanlar aynı zamanda İran’ın Azerbaycan’da emperyal çıkarları olduğunu, fırsatını bulsa hemen Azerbaycan’ı işgal edeceği gerçeğini her zaman gündemlerinde tutuyorlar. İran’ın son 3 aydaki tavrı bu kitlenin zaten var olan “güvenilmez komşu” imajını daha da pekiştirmiş oldu.
2. Dînî literatür ve merci-i taklid olarak İran’a yönelmek zorunda kalan Azerbaycan’daki dindar Şiiler içerisinde İran’ın son tutumundan dolayı ciddi bir kopuş yaşanıyor.
Vatan savaşının başlamasıyla din, mezhep, etnik köken aidiyetini bir kenara bırakarak herkesin yumruk gibi birleştiği bir dönemde, kendilerinden gördükleri İran’ın Azerbaycan’a karşı sinsi politikaları ve Ermenistan’a desteği bu kitlede İran’a karşı bir mesafe oluşturdu. Türkiye’nin açık desteği ve net tutumundan dolayı Erdoğan’ın ön plana çıkması, dindar Şiilerin İran’dan kopuşunu daha da hızlandırdı. Bu kopuş kendisini ileride daha açık bir şekilde belli edecek gibi. Belki bu süreç İran Şiiliği ile Azerbaycan Şiiliğinin birbirinden ayrılmasının başlangıcı olarak tarihte kendisine yer bulacak. Tabi, burada İran Şiiliğine alternatif olarak Necef ekolünün ön plana çıkacağını belirtmemizde fayda var. Azerbaycan yönetiminin meseleye eğilimi de bu kopuşun hangi yönde şekilleneceğine etki edecektir.
İran’ın bütün yatırımları boşa gitti
3. İran, 1990’ların başından beri Azerbaycan’ı ideolojik ve mezhebi anlamda dönüştürmek için ülkeye milyonlarca dolar “yatırım” yaptı.
Siyasi partiler, medreseler, yardım kuruluşları, sosyal ve kültürel etkinlikler, dini literatür ihracı, İrancı medya kuruluşlarının tesisi, yerli militan mollaların yetiştirilmesi vb. alanlarda 30 yıldır yaptığı “yatırımları” kendi eliyle büyük oranda sıfırladı. İmaj ve dönüştürme çalışmaları adâletsiz tutumundan dolayı husumete uğradı. Görünen o ki bu imajın yeniden düzeltilmesi çok daha zaman, çaba ve para gerektirecek.
4. Ebülfez Elçibey’in bir yıllık iktidarı döneminde Azerbaycan devleti İran’ı “güvenilmez ve dost olmayan bir komşu” olarak gördüğünü yürüttüğü dış politikada göstermişti. Haydar Aliyev ve mevcut Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de benzer şuurla ama daha politik bir tavırla İran’a karşı iyi komşuluk ilişkilerini geliştirme taraftarı olduklarını ifade ettiler. İkinci Karabağ Savaşı döneminde İran’ın ikircikli tavrına rağmen Cumhurbaşkanı Aliyev açıklamalarında İran’ın ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne verdiği desteği ön plana çıkardı.
- Her ne kadar Azerbaycan yönetimi tarafından itidalli açıklamalar yapılsa da, İran’a karşı daha hassas ve dikkatli olunması gerektiği net bir biçimde görülmüş oldu.
5. İran’ın İkinci Karabağ Savaşı’nın başından itibaren haklı olan ve topraklarını işgalden kurtarmak için mücadele eden tarafın yanında yer almaması savaş sonucunda imzalanan üçlü beyannamede dışlanmasına sebep oldu. Beyannamede Nahçıvan’la Azerbaycan’ı birleştirecek koridorun terkar açılması yönünde maddenin yer alması, İran’ın bölgesel politikalarına ciddi darbe vuran bir husus olarak öne çıktı. İran kamuoyunda savaşın kazananları olarak Azerbaycan, Türkiye ve Rusya gösterilirken kaybedenleri olarak İran ve Ermenistan gösterildi.
Türkiye gerçeği ile yüzleşilmeli
6. 10 Aralık günü Bakü’deki Zafer töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Aliyev ile birlikte boy göstermesi ve meydanda Türk askerlerinin beraber yürümesi İran’a vurulan ikinci psikolojik darbeydi. Görüntünün özeti ise şuydu: Artık Güney Kafkasya’da Türkiye var. Hem Rusya hem de İran bu yeni durumla yüzleşmek zorundadır. Meydandaki bu gövde gösterisi, aynı zamanda İran’ın bölgedeki etkinliğinin zayıfladığına bir işaretti. İran’ın buna tepkisi, okunan şiir üzerinden ortaya konmuş oldu.
İran parlamentosunun Tebrizli milletvekili Ahmet Alirza Beygi, ülkesinin Karabağ savaşındaki tutumunu ve sonrasında Dışişleri Bakanı Zarif’in şiire tepkisini eleştirdi. Beygi şöyle bir tespit yaptı:
Aras’ın öte tarafındaki insanlarla bu kadar bağlarımız olmasına rağmen savaş sırasında İran’ı kendi yanlarında görmediler. Tabi ki bu durumdan Erdoğan faydalandı.
Acem aklı iflas etti
7. Yüz yıllardır "Acem aklı" diye yücelttiğimiz aklın artık eskisi gibi çalışmadığını son 3 aylık süreçte daha iyi gözlemleme imkânı bulduk. İran'ın bu süreçteki Türk/Türkiye karşıtı çıkışları belki içerideki Fars milliyetçiliğini konsolide etmeye ve belirli kişilerin siyasi hesaplarına hizmet etmiş olabilir. Ama bu çıkışların hem Güney’de hem de Kuzey’deki Türk Şiilerin Milliyetçi/Türkçü duygularını da bir o kadar ateşlediği de bir gerçek.
İran, verdiği tepkilerle bölgedeki Türklerin "Etnik kimlik mi, İran Şiiliği mi?" noktasında seçim yapmalarına imkân tanıyor.
- Etnik kimlik kolay kolay vazgeçilir veya yokmuş gibi davranılır bir olgu olmadığı için, Türk milliyetçiliğinin yükselmesine istemese de bizzat kendi eliyle yardım etmiş oluyor.
İran’da binlerce kişinin “Ay Lâçin” şiirini söyleyerek Erdoğan’a ve Türkiye’ye destek kampanyası başlatması bunun bir tezahürü olarak görülebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kafkasya'da Türkiye, Rusya, İran, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan'ın yer alacağı bir platform üzerine çalıştıklarını duyurması, bölgede oluşan yeni durumun ilanıdır aslında. İran ve Ermenistan’ın Erdoğan’ın bu girişimine vereceği cevap bölgenin yeniden şekillenmesinde önemli rol oynayacak. Ya onlarsız ya onlarla! Her iki durumda da ana aktör olarak Türkiye ile anlaşmak zorunda kaldıklarını anlamaları uzun sürmeyecek.