Yönetilemeyen kaygılar yeme bozukluğuna yol açıyor

AZİZ GÖRKEM ÇETİN
Abone Ol

Kaygının binbir türü var. Ancak gençlerde giderek artan gelecek kaygısı, kişinin enerji seviyelerini azaltıyor ve fiziksel aktivite eksikliğine sebep oluyor. Bu durumlar da kilo artışına ya da kaybına yol açıyor.

Gelecek kaygısının yüksek olması ile kendine zarar verme davranışları arasında karmaşık bir psikolojik ilişki var. Öncelikle buna işaret etmemizde yarar var. Duygusal stres, kaygı veya üzüntü gibi negatif duygular, gençlerde aşırı yeme davranışlarına neden olabilir. Çünkü yemek yeme bireye bir tür rahatlama ve duygusal tatmin sağlar. Uzun süre devam eden ve önlenemeyen endişeler, özellikle de gelecek kaygısı, zamanla fiziksel sağlığı gözle görülür şekilde bozar. Örneğin kendini cezalandırma veya suçluluk gibi nedenlerle gerçekleştirilen aşırı yeme davranışları, düşük benlik değeri ile ilişkilendirilir ve obezite riskini artırır. Bu noktada zekâ becerilerini geliştirmek, kaygıyla ve stresle daha iyi başa çıkmayı, buna bağlı olarak da duygusal yemeyi kontrol edebilmeyi sağlar.

Nedenleri farklı olabilir

Özellikle uzun süren gelecek endişesi, obezite, depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları ve diğer psikolojik rahatsızlıkları tetikleyebiliyor. Gelecek endişesinin ucu, genellikle yeme bozukluklarına çıkıyor diyebiliriz. Duyusal yeme, gençlerin yaşam kalitesini, özsaygısını, zihinsel sağlığını ve genel refahını etkiliyor. Yeme bozukluğunun derecesi, gençler arasında keskin farklılıklar gösterebilir. Yemek yemenin giderek azalması anoreksi ile giderek artması ise obezite ile sonuçlanabilir. Her ikisi de ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Endişelerin engellenememesi, kişinin yaşadığı duygusal sorunlardan, sosyal dışlanma kaygısından, tenkit korkusundan, özsaygı eksikliğinden ya da farklı psikolojik nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Bu eğilimleri, basit birer psikolojik rahatsızlık olarak tanımlamak yerine hem tıbbi hem de psikolojik birçok boyutunu dikkate almak daha doğru olacaktır.

Olumsuz düşünceler obeziteye çıkıyor

ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinde çok yaygın olarak obezitenin altında yatan en önemli nedenlerden birini kaygı bozukluğu oluşturuyor. Bu kaygıların başında ise gelecek kaygısı geliyor. Burada obeziteye neden olan psikolojik faktörlere dikkat çekmemiz lazım. Obezitenin çok farklı psikolojik yönleri olabilir. Ana faktörleri şu şekilde açıklayabilirim: Duygusal yeme, stres, kaygı, üzüntü veya sıkıntı gibi olumsuz duygusal durumlar, bazı insanların yeme alışkanlıklarını farklılaştırabiliyor. Anksiyete bozukluklarında sıklıkla aşırı yeme davranışı görülür. Düşük benlik saygısı, olumsuz vücut imajı, obeziteye yol açabilir. Bu durum kişinin enerji seviyelerini azaltır ve fiziksel aktivite eksikliğine sebep olabilir. Kısa sürede kilo artışı ortaya çıkar.

Kaygı yönetimi, bireylerin diğer psikolojik faktörlerle başa çıkmasını sağlayan bir tür kontrol mekanizmasıdır. Kendi düşünce ve davranışlarınızı fark etmek, duygusal yeme ataklarının tetikleyicilerini belirlemek ve çözüm yolları oluşturmak, kilo yönetimine destek sağlayabilir. Sağlıklı yaşam tarzı, beslenme ve fiziksel faaliyetleri dengeleyerek obezitenin fiziksel etkileriyle başa çıkmada ve psikolojik sağlığı iyileştirmede son derece etkilidir. Kaygının her türlüsüyle baş etmek, fiziksel sağlıkla birlikte psikolojik sağlık açısından da önemlidir. Bu süreçte dengeli bir kilo yönetimi de daha sağlıklı bir yaşam tarzına kavuşmayı sağlar.