'Şehit'in Ş'si 'Şeker'in Ş'siyle bir değildir
En son,”Babam bugün şehit oldu” yazdım. Şeker yazarken üzülmeyen elim, “Şehit” yazarken ağrıdı. Kalemi bıraktım. Babamı özlemiştim.Yüreciğim onu istiyordu. Biliyorum,babam evdeydi. Sadece başka odadaydı. Ama özlüyordum işte, napabilirdim? “Baba” dedim, beni duyduğunu bilerek. “Biraz da bu odaya gelsene.”
“Bu salı, Ulla akşam üzeri oturmuş defterine büyük harflerle yazıyordu: Savaşta bütün babalar asker olur. Savaşta bütün babalar asker olur. On defa yazdı bunu. Büyük harflerle. Ve savaş kelimesini de “ş” ile yazdı. Şeker derkenki gibi.”
Wolfgang Borchert, Salı
Alfabemizdeki yirmi dokuz harfi tek tek öğretti öğretmenimiz; fakat her kelimenin kendi alfabesi olduğunu öğretmedi. Galiba unuttu. Belki de bilmiyordu. Ben, okumayı söküp eve koşarak döndüğüm gün bildim. Annem mindere oturmuş, Kur’an okuyordu. Sol elinin ayasını göğsüne bastırıyordu. Mushafın sayfaları, annemin göz suyu ile ıslanmıştı.
Askerler gelmiş kapıya. Bayrağımızı ve babamın künyesini vermişler. “Yurdu uğruna şehit düştü.” demişler.
Duvara baktım. Babamın fotoğrafı inmiş, çerçevesinden çıkarılmıştı. Babamın şehit olduğunu o zaman anladım. Askerler gelmiş kapıya. Bayrağımızı ve babamın künyesini vermişler. “Yurdu uğruna şehit düştü.” demişler. Ben okumayı söktüğüm gün eve koşarak gelmiştim. Annem, ağlıyordu. Allah, babamı öldürmedi ki. Onu düşmanlar öldürdü.
Allah, babamın canını aldı yalnız. Çünkü Allah, babam için ölü demiyor; şehit diyor ve şehitler diridir diyor. Kur’an’da yazıyormuş. Anneme söyledim. Ağlaması sustu. Ak yüzü gülümsedi. Ölüm, şehitlerin canına dokunmaz. Biliyorum. Allah öğretti. Annem dediğimi biraz daha anlasın da üzülmesin diye başka odaya geçtim.
“Anneee” diye seslendim. “Bak, yanında değilim, beni göremiyorsun değil mi? Ama ben bir yere gitmedim. Burdayım. Babam da burda. Sadece başka odada.”Kur’an hocam belletti bu örneği. Ölümü anlatıyordu. “Aaaaaa anladııımmm!” demiştim öğrenince. Sonra da ölümden hiç korkmamıştım. Yanıma geldi annem. On dakika mı, yüz dakika mı ne, bir sürü dakika sarıldı. Az daha sarılsak, bebek olup annemin karnına girecektim. Babamın, Allah’a gittiği günün akşamıydı. Kalem defter alıp babamla ilgili bildiğim her şeyi yazmaya başladım:
- O, babadır. O, babadır. O, babadır. Üç kere yazdım bunu. “O cesur bir askerdir.” yazdım sonra. Bunu da üç kere yazdım. “Beni ‘Çiçek kızım’ diye sever.” “Annem kızar ama babam bana hep şeker alır” En son, "Babam bugün şehit oldu” yazdım. Şeker yazarken üzülmeyen elim, “Şehit” yazarken ağrıdı.
Kalemi bıraktım. Babamı özlemiştim.Yüreciğim onu istiyordu. Biliyorum, babam evdeydi. Sadece başka odadaydı. Ama özlüyordum işte, napabilirdim? “Baba” dedim, beni duyduğunu bilerek. “Biraz da bu odaya gelsene.”