Saadettin Acar ile "18 Soruda Nasılsın?"
Halep. Hazret-i Zekeriya Camii’nde namaz kılmış, hemen yanı başındaki tarihi çarşıyı baştan sona gezmiştim. Tarihin ve zamanın dışına çıkmıştım sanki. O kadar sıcak, o kadar kendimden ve fıtri bulmuştum ki... Ah, ah Halep!
1- Çocukluğunuzdan hatırladığınız ilk şey nedir?
Çocukluğuma dair anı biriktirecek kadar yerleşik bir hayatımız olmadı. Babam fahri bir köy hocasıydı ve her birkaç yılda bir köy değiştiriyorduk.
On yaşıma kadar tam beş köy değiştirdiğimizi hatırlıyorum hayal-meyal. Çocukluğumdan bana kalan en önemli hatıra bu taşınma telaşeleri ve yeni köye alışma evreleridir. Bu bende yerleşik olma ve mülkiyet duygusunu da zayıflattı tabi. İyi de oldu.
2- Müfredat dışında okuduğunuz ve “çok iyiymiş” dediğiniz ilk kitap neydi?
1988 ya da 89 yılıydı. 4-5 yıllık medrese öğrencisiydim. Bir gün bir ağabey bir kitap verdi bana. İsmi; Yitik Cennet’ti. Sezai Karakoç adını ilk o gün gördüm, duydum. Sarstı beni. O güne kadar okuduğum kitaplardan farklıydı. Üslubuna hayran kaldım. Bildiğim kıssaları anlatıyordu ama bambaşka sonuçlar çıkarıyordu. Zamanla o kitap beni başka kitaplara ve yazarlara götürdü ama o kitabı ve o yazarı asla unutmadım.
3- Doğa mı şehir mi? Şehirse neden, doğaysa neden?
Doğası korunmuş şehri tercih ederim ama nerde o şehirler. Özellikle modern insanın elinin değdiği yerleri fıtratıma uzak buluyorum. Maalesef şehirlerimizi yaşanamaz hale getirdik. Biraz Bursa, belki.
4- En beğendiğiniz mimari eser, neden?
Süleymaniye Camii. Neden olarak bir sürü şey
Doğu ve batı Allah’ındır, büyük harfle yazdığımız Doğu ve Batı da. Allah’a ait olması O’nun muradına uygun olduğu anlamına gelmez.
sıralayabilirim ama doğrusu onu ilk gördüğümde nedensiz sevmiş ve hayran kalmıştım. Zamanla nedenler biriktirdiysem de o ilk duygumu muhafaza ettim daima.
5- Neydi o şarkının adı?
Mihriban. Masum, saf, berrak ve temiz. Her dinleyişimde (hele Musa Eroğlu okuyorsa) beni kendi dünyasına götürür, nerede olursam olayım. Aşk Mihriban’dır bence.
6- Biri vardı değil mi “bu insan” olmanızı sağlayan, kimdi o?
Rahmetli babam. Çok düşkündü çocuklarına. Sağa-sola savuruluruz diye çok endişe ederdi. Zaman zaman bu düşkünlüğü baskıya da dönüşürdü. Özellikle beni yetiştirmek için çok uğraştı, çabaladı. (Biz olmadık tabi, o ayrı mesele.) Onun ihlası ve duası bugün bizi ayakta tutuyor. “Bu insan”dan daha iyi olmamızı istedi kuşkusuz ama bu kadarcık olduysak da sayesindedir. Rahmet olsun ona.
7- “Şimdi onsuz olmuyor” dediğiniz en iyi arkadaşınız vardır, kimdir o? Niçin dostunuzdur?
Dostlarım var, çok şükür, onlarsız olmaz diyebileceğim arkadaşlarım var. Bu konuda –ve her konuda- Rabbime ne kadar hamd etsem az. Yanlarında kendimi güvende hissettiğim, ellerinden ve dillerinden emin olduğum kardeşlerim var. Sonsuz şükürler olsun Allah’a.
8- Koleksiyon yaptığınız bir şey var mı?
Maalesef yok. Bir iki kere denedim ama yürütemedim. Nesnelerle irtibatım sorunlu.
9- Şunu görmeden/yapmadan ölmek istemem dediğiniz şey nedir?
Kudüs’ü görmedim. Mescid-i Aksa’yı dünya gözüyle görmeden ölmek istemem doğrusu. Bir de Endülüs bakiyesini çok merak ediyorum. Buraları görmeden ölsem gözüm arkada kalır herhalde. Hac vazifesi de duruyor bu arada. Yapmadan ölmem inşallah. Bir de nasuh bir tevbe...
10- Bize şimdi bir şiir adı vermeniz gerekse…
Celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasındaki satırlar.
11- Hangi film? Niçin?
Cast away. Harika bir Tom Hanks filmi. İnsanın alışabilme kabiliyetini çok iyi anlattığı için. Bir de hapsolduğumuz bu hayatın dışında bir hayatın mümkün olduğunu gösterdiği için.
12- Batı’yı ve Doğu’yu nasıl tanımlarsınız?
Doğu ve batı Allah’ındır, büyük harfle yazdığımız Doğu ve Batı da. Allah’a ait olması O’nun muradına uygun olduğu anlamına gelmez. Cennet de cehennem de O’nundur nitekim. Şeytan da melek de O’nun mahlukudur hakeza. Tabi kimin ve nerenin doğusu ve batısı, sorusu da önemli bence.
13- Ejderha mı, Peri Padişahı’nın kızı mı?
Peri Padişahı’nın kızı tabi ki. Ejderhalara inanmam çünkü. Aslında Peri kızlarına da inanmıyorum. Onun yerine Simurg’u, Anka kuşunu daha sıcak, kendimden ve mümkün bulurum.
14- Uçakların uçtuğuna inanıyor musunuz?
Kuşlar gerçekten uçar, uçaklarsa havalanır sadece.
15- Dergide bir duvarımız var. Orası için bir cümle söyler misiniz?
Allah var, ölüm var, ahiret var, hesap var. Ve iyi ki ölüm var, ahiret var, hesap var. Bu ne büyük tesellidir.
16- Siz şimdi gittiğiniz o şehri çok sevmişsinizdir. Biraz anlatsanıza?
- Halep. Hazret-i Zekeriya Camii’nde namaz kılmış, hemen yanı başındaki tarihi çarşıyı baştan sona gezmiştim. Tarihin ve zamanın dışına çıkmıştım sanki. O kadar sıcak, o kadar kendimden ve fıtri bulmuştum ki... Ah, ah Halep!
17- Bize bir nasihat vermenizi istesek…
Aynı soruya İmam Gazzali şöyle cevap verir: “Nasihat zekattır, onunla amel etmek ise nisabıdır.” Yani: Belli bir zenginlik ölçüsüne ulaşmayan malın zekatının olmayacağı gibi, kendisiyle amel edilmeyen bilginin, vaazu nasihati da olmaz. Hem, der büyük İmam: “Çubuk yamukken gölgesi nasıl düz olsun!” Bizi anlatmış.
18- Nasılsınız?
Bir gün, Mescid-i Nebevi’ye bir adam girdi, der Hazret-i Ali. Üzerindeki kıyafetler vücudunu tam örtemediği için ona bakmaktan haya edip başımızı önümüze eğdik.
Resul-i Ekrem onu yanına çağırdı. Gitti yanına. Nasılsın Mus’ab, dedi Efendimiz. Elhamdulillah, dedi. Giyecek elbisesi olmadığı halde öyle bir hamd etti ki kendimizden, halimizden utandık.
Böyle bir cevabı verebilecek bir samimiyete ve imani olgunluğa erişmek isterdim.