İmkânsız gerçeklik: Mağara

SERDAR BİLİR
Abone Ol

Kişiyi özgürleştirecek olan hakikatin, ilahi olandan bağımsız olması mümkün değildir. Bu bağlamda özgürlüğe meyil, Tanrı'ya meyildir. Bu sebeptendir ki modern insan özgürlük, adalet, bilgi gibi kavramları duyunca sanki ilahi bir ses duymuş da ona secde eder gibi bir coşkunlukla savunur bu kavramları.

  • "Veritas Vos Liberabit"
  • "Hakikat, Seni Özgür Kılacak"

Hakikat, sizi özgür kılacaktır. Hristiyan dünyasında oldukça benimsenen ve John Hopkins University'nin de mottosu olan bu cümle, aynı zamanda Yuhanna kitabının sekizinci babında da ayet olarak geçer. İsa kavmine, gerçeğin onları özgür kılacağını müjdeler. Hakikat, insanı bir tutuma ve karara zorlayan bir şeydir. Kişi hakikatle yüzleştiği andan itibaren artık bir tercih yapmak zorunda kalır. İşte ilahi solukla bezenmiş bu hakikatler karşısında aldığı tutumdur insanı özgür ya da bağımlı kılan. İnsan hakikat karşısında alacağı tavrı, inancı doğrultusunda sergiler. İnanç ve kutsal, insanın tercihlerinin rehberidir.

Kişiyi özgürleştirecek olan hakikatin, ilahi olandan bağımsız olması mümkün değildir. Bu bağlamda özgürlüğe meyil, Tanrı'ya meyildir. Bu sebeptendir ki modern insan özgürlük, adalet, bilgi gibi kavramları duyunca sanki ilahi bir ses duymuş da ona secde eder gibi bir coşkunlukla savunur bu kavramları. Kıymetini Tanrısallıktan alan hakikat, kadim ve inançlı topluluklar tarafından benimsenip yüceltilirken modern dünyada yerini kıymetini tutarlılığından ve bilimsel ispatından alan gerçeklik kavramına bırakmıştır. Gerçek ise bilgi aracılığıyla taşınan ve korunandır. Modern dünyada gerçeğin korunduğu ve taşındığı kurumlar ise genel itibariyle okullardır. Okullar modern skolastik bilgiyi korur ve yayar.

Platon düşüncesinin iki temel yapıtaşını simgeleyen o meşhur mağara alegorisine bir gidelim: Karanlık bir mağarada ellerinden bağlanmış insanlar. Yüzleri mağaranın duvarına dönüktür ve başlarını çeviremezler. Mağaradaki insanlar sadece mağaranın önünden geçen nesnelerin baktıkları duvardaki yansımasını görebilirler. İnsanlar bu gördükleri gölgeleri gerçeklik olarak algılarlar. Bir zaman içinde mağaradakilerden biri zincirlerinden kurtulur ve mağaranın dışına çıkar ve mağarada gördüklerinin tamamını birer gölge olduğunun farkına varır. Her şey silik ve uçucu olmaktan çıkmıştır. Artık hakiki olanla karşı karşıyadır. Mağaradayken gölgelerle muhatapken artık gördüğü şey doğrudan güneşin kendisidir. Kurtulan kişi geri dönmeye ve mağaradakilere gördükleri gölgelerin gerçek olmadığını aktarmaya karar verir. Fakat mağaradakiler söylenenlere aldırış etmezler. Zaten Platon'a göre de bu insanlara bu mağaranın dışına çıkmadıkları sürece gerçeği anlatmak mümkün değildir.

Okullar işte bu mağaradır. Elleri bağlanmış çocuklar kafalarını kaldırmadan, sağa sola çeviremeden gölgelere baktırılmaktadır. Doğrulanmış olmak ve tutarlı olmak dışında pek de bir marifeti olmayan bilgilerin hamallığını yüklenen modern insan tam bir zihin amelesi olarak kullanılmaktadır. Bu insanlar okullarda her gün gördükleri gölgeleri gerçek sanmakta ve mağaranın dışında hakikatin olduğunun hayalini bile kuramamaktadır. İnsanı özgürleştirecek olan hakikatse eğer mağaradan dışarı çıkamayan bu çocukların özgür bir birey olmaları nasıl mümkün olacaktır? Okul diye bir yer eğer var olacaksa, orası akıntıyla beraber savrulmayı değil akıntıya karşı kürek çekmeyi ve her şeye rağmen ilerleyebilmeyi aşılamalıdır.

Okul, bir mağara olsa bile mağaradakilere her zaman mağaradan çıkışı öğütlemeli ve bir gün oradan çıkmaya teşvik etmelidir. Okullarımız ve okullarımızdaki eğitimimiz mağaradan çıkışı asla tanımıyor, tasvip etmiyor. Bu da okullara, öğrencilerin hakikate temas etmesine mani olan ve bu sayede de onları özgür olmaktan uzaklaştıran bir özellik kazandırıyor. Eğitimimizin merkezi yapısında güneşi görmek isteyen kişinin yeri yok. Bu tutumuyla tüm dünyada yaygın olarak kabul görmüş eğitim biçimi, birbirine benzemeyen insanlara aynı bedende, aynı renkte ve dokuda elbise giydirmekten başka bir şey değil.

Son olarak Platon'un mağara alegorisine bir başka düzeyde katkı ve görüş sunmak adına şöyle bir ek yapabiliriz: Mağaranın içi madde, mağaranın dışı ise manadır. Hem mağaranın içinde maddeyi öğrenen, maddeyle iç içe olan hem de mağaranın dışını da arzulayan, mağaranın dışındaki mana denizini de kavrayan ve onun için çabalayan ve tıpkı Platon'un meselinde olduğu gibi mağara dışına çıkıp aydınlandıktan sonra yine mağaraya dönen bir insan düşünelim. Mağaranın içi ile dışı arasında köprüler kuran. Kendisini her iki alemde de mücadele ve mücahede eden bir birey olarak yetiştiren bir insan. İnsanımıza bu imkânı sunacak, kınayıcıların kınamasından korkmadan kararlar almasını bilen insan yetiştirecek bir eğitim düzeni kurabilmek için kınayıcıların kınamasından korkmayacak bir iradenin var olduğu günlerin özlemiyle, diyerek burada kalmakta yarar var.

  • 1. Bu yazıda bazen "gerçek" bazen de "hakikat" kelimelerini arka arkaya kullanmak zorunda kaldım. Hakikat kelimesi, aynı zamanda hak katından da gerçek olduğu bildirilen gerçekler. Gerçek kelimesi ise halk katında gerçek olan, Hak katında ise gerçek olması umulan ama 'kesin böyledir' demeye cüret edilemeyen gerçek anlamında kullanılmıştır.