Hayat senden ne istiyor
‘‘Hayat istediklerimi vermedi, hak ettiklerimi alamadım.’’ diye mızmızlanmayı bırak, bir de sen hayata kulak ver. Şikâyet ede ede bir hâl oldun, kaskatı kesildin de kulakların duymaz, gözlerin görmez oldu. Dur bir dinle. Hayata kulak kesil. Dinle ne söylüyor. Bir bak o senden ne talep ediyor.
Hayat sana el edip yanına çağırıyor. Haydi yanına var. Diyor ki sana: ‘‘Öncelikle bilmelisin ki, ben sana emanetim.’’ Her hayat emanettir. Bir vazife için verilmiştir tüm varlıklara bilhassa da insana.
Hayatın senin üzerinde hukuku olduğunu düşündün mü hiç? Düşünen biri (Sid Nursi) diyor ki: “Hayatın hakiki hukukuna baktım, gördüm ki: Hayatım Rabbanî bir mektuptur; kardeşlerim olan zîşuur mahlûkata kendini okutturur, yaratanı bildirir bir mütalaagâhtır.”
Hiç böyle baktın mı hayata? Bir kere bile “Hayatım Rabbani bir mektuptur.” demeden geçip gitme bu dünyadan. Rabbani bir mektup olarak hayatına baktın mı bir kere, hayatın sonsuz değerliliğine ulaşacaksın. Öyle böyle değil, sonsuz değerli gelecek hayatın. Bir amaç uğruna, bir gayeye binaen sana hayatın verildiğini idrak edeceksin düşündükçe ve dinledikçe; bu gayenin Rabbani mektup olduğu gerçeği yüreğini ısıtacak. “Yaratanı bildirir mütalaagâhtır.” cümlesi hele. Ne sırlar taşıyor bağrında.
‘‘Ben, ben, ben,’’ diye söylenirken hayatının sana bakan yönü dışında yönleri olduğunu düşün mü hiç? Hiç aklına geldi mi, ‘‘Bu hayatı ben çalışarak ederek bir yerden edinmedim, bana verildi bu hayat.’’.
Hiç verene sordun mu ‘‘Niye verdin hayatı diye?’’ Yoksa, ‘‘Hayat istediklerimi vermedi.’’ diye sızlanarak bir ömürü heba mı ettin? Soranlar çıkıyor Allahtan da bize de ilham oluyorlar: “Hâlık’ımın kemalâtını teşhir eden bir ilannameliktir.” İşte hayata böyle derin bakılır. İşte hayata böyle değer biçilir. Bir ‘‘Ye, iç, yat, gez, eğlen, her an mutlu ol.’’ sığlığına bak bir de buradaki derinliğe.
‘‘Ben ben ben’’ diye diye kendi çevrende fır fır dönüp kendinden başka bir varlığı göremeyip sarhoş sarhoş gezerken, bir dur da sor kendine. Hayatın benden istediği ne? Hep istemek, talep etmek bencillik değil mi? Ben ne katacağım hayata? Mesela bir ağaca vereceğim bir şey var mı? Mesela bir bardak suyun benden talep ettiği nedir? Elmadan bir ısırık alınca ağzımdaki tat hissiyatı benden ne ister? Bir elmayı yiyen bir inekten farkım nedir?
Hayatın kendi adıma bakan bir yönü varsa yaratıcıma bakan bin yönü de vardır, sonucuna varan âlim -Sid Nursi- bak ne diyor, kulak ver: “Hem hadsiz zîhayatların hâlıklarına vasıfane tahiyyatlarını ve şâkirane tesbihat hediyelerini anlamak, müşahede etmek ve şehadetle ilan etmektir.”
Ne zaman bir varlığın yaratıcısına yaptığı tahiyyatı, tesbihatı müşahede edip anladın da şahitliğini ilan ettin? En son ne zaman insana ‘‘Çok güzel yaratılmış.’’ demekten başka bir söz bırakmayan bir renk cümbüşü gördün de tefekküre daldın? Tefekküre daldın da Maşaallah, Barekallah diyerek şahitliğini ilan ettin. Şahitliğini ilan ettin de bu güzel yaratılmış renk cümbüşüne görevini yerine getirdin.
Dinle de senden ne talep ediyor kâinat, kâinattaki hayatlar. Benim dilim var, her daim onu anarım, onu teşbih eder, ona hamd ederim, diyor. Ama diyor, benim dilim seninki kadar gelişmiş değil. Benim ağzımdan çıkan kelimeler seninkiyle boy ölçüşemez. Kısıtlı cümlelerimi anlamlı sözcüklere dök. Şiirler yaz, hikâyeler yaz, uzun cümleler kur onu anlatan. Benim konuşmamı ona sun benim adıma. Benim bilmediğim cümleler kur benim adıma. Bilemediğim tarifler yap, tasvirler yap. Kendi dar varlığımdan çıkar beni, dualarının, düşüncelerinin içine kat. Yürürken benim görevlerimi de anlat. Otururken benden de bahset. Susarken benim yüksek görevlerimi de sun ona. Koşarken beni unutma. Yürürken beni aklında tut.
Hayat istediğimi vermedi, diye şikâyeti bırak da sana verilenlerin hakkını öde önce. Sana verilenlerin hukukunu gözet. Etrafını saran varlıkların halifesi ol, vekili ol. Onların adına insan diliyle, insan aklıyla, insan duygularıyla varlıkların vazifesini ona anlat. Bir işe yara.
‘‘İstediklerim verilmedi ama!’’ diye kendine acıdıkça acıyorsan şunu derim: Sana kim dedi tüm istediklerin burada verilecek diye? Ama her istediğin şeyin ahirette, o sonsuz âlemde sana verileceğinin sözünü vermiş Mutlak Varlık. Çatlama. Bekle. Ne kaldı ki?