Görice’yi gördünüz mü?
Göriceli Müslümanlar ve Ortodokslar, bu şehrin Osmanlı toprağı olduğu 1440 yılından itibaren, beş asır boyunca huzur ve sükûnet içinde yaşadılar. 1912 yılındaki Yunan işgaliyle, bu tablo bozuldu. Sükûnetin yerini çatışma, huzurun yerini kan ve gözyaşı aldı.
Arnavutluk’un güneydoğusunda, Yunanistan sınırına yaklaşık 20 kilometre mesafedeyiz. Morava dağlarının kuzeybatı eteğindeki verimli bir yayladayız. Yunanlıların Koritsa, Arnavutların Korçe diye adlandırdığı Görice’deyiz.
Göriceli Müslümanlar ve Ortodokslar, bu şehrin Osmanlı toprağı olduğu 1440 yılından itibaren, beş asır boyunca huzur ve sükûnet içinde yaşadılar. 1912 yılındaki Yunan işgaliyle, bu tablo bozuldu. Sükûnetin yerini çatışma, huzurun yerini kan ve gözyaşı aldı.
Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte, durum daha da kötüleşti. Görice, Yunanlar ve Fransızlar arasında gidip gelen, bir pinpon topuna dönüştü. Ardından İtalya ve Almanya işgalleri geldi. Enver Hoca’nın komünist diktatörlüğü ve İkinci Dünya Savaşı, şartları daha da zorlaştırdı. 1992’de demokrasiye geçilmesiyle rahat bir nefes alındı.
Uzatmayalım. Tekrar fotoğrafa dönelim.
Görice, Yunanlar ve Fransızlar arasında gidip gelen, bir pinpon topuna dönüştü. Ardından İtalya ve Almanya işgalleri geldi.
Fotoğrafın çekildiği tarihi tam olarak bilemiyoruz. Fakat minarenin ve insanların hali, bazı ipuçları veriyor. Minare, bombardıman ya da top atışından payına düşeni almış. Çocukların yalın ayak halleri ise savaşın getirdiği yokluğun açık bir işareti.
Fransa Kültür ve İletişim Bakanlığı’nın web sitesinde, Görice’de işgalci olarak bulundukları 24-27 Ocak 1917 tarihli, benzer fotoğraflar var. Bu sebeple, fotoğrafın 1912-17 yılları arasında çekildiği söylenebilir. Geriye şu soru kalıyor: Bu İslam düşmanlığının failleri, Yunanlılar mı Fransızlar mı?
Şemseddin Sami, Kâmusü’l-a’lam isimli eserinde, 19’ncu yüzyılın son on yılında, bu şehirde 757 dükkân, yirmi üç han, iki cami, bir imaret, iki hamam, bir saat kulesi ve dört kilise bulunduğunu söyler. Osmanlı, kendi inşa ettiği Görice’de, camiden daha fazla kilise bulunmasına müsaade etmiştir. Bu hoşgörünün karşılığı olarak ilk fırsatta, minareyi hedefe oturtmuşlar. Ne derler bilirsiniz: Hiçbir iyilik cezasız kalmaz!
İmrahor (Mirahur) İlyas Bey Camii
Fotoğraftaki cami, Görice şehir merkezindeki tek Osmanlı eseri İslam mabedi olan İmrahor (Mirahur) İlyas Bey Camii’dir. Tamir kitabesine göre; 1495-96’da, İkinci Bayezid’in mirahuru (ahır sorumlusu) İlyas Bey tarafından inşa ettirilmiştir.
Tuğla gövdeli 32 metrelik minaresi, 1960 yılındaki depremde tamamen yıkılmıştır. 2014 yılında, TİKA’nın restorasyon çalışmaları kapsamında, yeniden bir Elif misali gökyüzüne uzanmıştır. Cami haziresinde, Sultan Dördüncü Murat ve kardeşi Sultan İbrâhim’e sunduğu risâlelerle meşhur, Koçi Bey’in eşi ve oğlu Sefer Şah’ın mezarları vardır. İmrahor İlyas Bey de bu caminin bahçesindeki türbede metfundur.
Osmanlı-Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu cami, yontulmuş kesme taş ve tuğladan karma teknikle örülmüştür. Giriş yapısında, üç kemer ve kubbeli, son cemaat yeri vardır. Sade ama heybetli bir görünüşe sahip olan İmrahor İlyas Bey Camii, kare plan üzerine inşa edilmiş. İç mimarisi ise bezeme ve duvar resimleri ile zenginleştirilmiş. Harim kısmında, kubbe ve eteklerinde, tromp köşelerinde; caminin inşasından hayli zaman sonra yapıldığı anlaşılan, barok tarzı kalem işi süslemeler bulunur.
Kubbeyi taşıyan dört duvarda ve üst sıradaki pencerelerin arasında; fotoğrafik bakış açısıyla yapılmış Ayasofya, Sultanahmet ve Pertevniyal Valide Sultan Camileri ile Galata Kulesi tasvirleri yer alıyor.
- Bu tasvirler, Balkanlardaki Türk kültür mirasının örneklerindendir. Islak sıva üzerine kalem işi tekniğiyle yapılan bu süslemelerde, Anadolu’daki örneklerinden farklı olarak, toprak ve kök boyalar kullanılmış.
Saat Kulesi
Görice’nin en önemli sembollerinden bir diğeri de fotoğrafta yer alan tarihi Saat Kulesi’dir. Müslüman Arnavutlar ve Voskopoyeli Ortodoksların anlaşması neticesinde, 1784 yılında inşa edilmiştir. Bugüne kadar birkaç kez yenilenmiştir.
Kulenin ilk hali kare tabanlı, dar ve yüksek taş yapılıdır. Tipik Osmanlı tarzındaki kule, Debreli Müslümanlar tarafından inşa edilir. Üst bölümün her cephesinde, ikişer kemerli açıklıklar bulunur. Onunda üzerinde de kare tabanlı piramit çatı bulunur. Kulenin hem saati hem de 40 okkalık bir çanı vardır.
1893 yılında Gorice Belediyesi, kuleyi yenilenir. Fransa’dan, 180 para karşılığında, yeni bir saat getirtilir. Voskopoyeli iş adamları da 50 okkalık yeni bir çan alırlar. Kuledeki kemerli açıklıklar kapatılır. Üst kısma, saat ve çan için, kuleden daha dar ahşap bir yapı eklenir. Sütunlar arasındaki boşluk ahşap çıtalar vasıtasıyla ayrılır.
Üst kısmın etrafı, demir korkuluk ve küpeştelerle sınırlandırılır. Çatı, kare tabanlı piramit şeklindedir. Üzeri kurşun levhalarla örtülür.
1933 yılında saat kulesi bir kez daha yenilenir. Kapatılan kemerli pencereler, tekrar açılır. Ne var ki, 21 Mayıs 1960’da meydana gelen depremde tamamen yıkılmıştır. 2016 yılında, yeniden inşa edilmiştir. Kulenin son hali, betonarme ve üzeri duvar karo taşı döşelidir. Diğer özellikleri, 1933’deki haline sadık kalarak inşa edilmiştir.
Özetle: Görice, başına örülen onca çoraba rağmen, alnına vurulan Osmanlı mührünü muhafaza eden ve görülmeyi hak eden bir şehirdir.