Zayende nehri'nin tacı: Siosepol Köprüsü

Allahverdi Han Köprüsü olarakta bilinir.
Allahverdi Han Köprüsü olarakta bilinir.

Farsca'da 33 anlamına gelen Siosepol (Si-E-Se) köprüsü Zayende Nehri üzerine 33 sutunla kurularak yaşıyla beni tarihin o gizemli raflarına taşıdı...

İçinden nehir geçen şehirleri hep sevmişimdir. Suyun getirdiği bereket şehrin her yanında kendini hissettirir. Nehirle birlikte etrafındaki parklar, üzerindeki köprüler hep bir cazibe merkezi oluşturur. Şehrin kalbinin oralarda attığını hissedersiniz.

Zagros Dağları’ndan doğan nehir, yaklaşık 400 kilometre yol yaparak İsfahan’a uzanıyor.
Zagros Dağları’ndan doğan nehir, yaklaşık 400 kilometre yol yaparak İsfahan’a uzanıyor.

Tarihi, kültürü, mimarisi ve sosyal hayatıyla hayran olduğum şehirden biri olan İsfahan’a, Zayende Nehri de böyle bir bereket taşıyor işte… Zagros Dağları’ndan doğan nehir yaklaşık 400 kilometre yol yaparak, İsfahan’a bolluk ve bereket ulaştırıyor, ruhlara dinginlik veren bir zarafetle…

Nehrin üzeri köprülerle oya gibi işlenmiş, yüzyıllardır nehre komşu olan köprüler, sosyal hayatın da önemli bir parçası. Zayende Nehri üzerinde yer alan 11 köprüden en gözde olanı Siosepol Köprüsü.33 kemerli olan bu köprü neredeyse 400 yaşında. Yaşına rağmen büyüleyici bir güzelliğe sahip.

Köprü, İsfahan'daki 11 köprüden biri olup, 297.76 metre uzunluğu ile Zayenderud'un en uzun köprüsüdür.
Köprü, İsfahan'daki 11 köprüden biri olup, 297.76 metre uzunluğu ile Zayenderud'un en uzun köprüsüdür.
Gün batımında gökyüzü lacivertten siyaha dönerken, turuncu ışıklarıyla birlikte nehre yansıyan görüntünün verdiği lezzetin tarifi mümkün değil.

Fotoğrafçının fotoğraf karesinden...
Fotoğrafçının fotoğraf karesinden...

Ama ben yine de pek çok yerde görebileceğiniz o fotoğraf karesi yerine köprüyle ilgili şu an baktığınız fotoğrafı paylaşmak istedim. Çünkü köprünün zarafeti kadar, gizemli bir şekilde hayatın içinde oynadığı rol etkiledi beni. Özellikle akşam üstleri suyun iki yanında insanlar yollarda oturuyorlar, sohbet ediyorlar. Tek başlarına hayallere dalanlar, suyun aksinde ruhlarını dinlendirenler de göze çarpıyor. Gençler neşeyle koşturuyor, gülüp eğleniyorlar. Kimileri aile olmanın tekrar tekrar tadına varıyor.

Köprünün üzerinde bir ileri bir geri kolkola gezenler, köprü kemerlerinden nehrin üzerinde şehri seyredenler; tanışanlar, buluşanlar…

Bir zamanlar köprünün altında su şırıltısı eşliğinde çay ve nargile de içilirmiş. Açık alanlardaki nargile yasağından sonra, çay keyfinden mahrum kalmış insanlar. Çay içemeselerde hala köprü altında fotoğraf çektirenler var. Zayende nehri kıyısında, Siosepol üzerinde geçirdiğim zamanları düşünüyorum da, gördüğüm hiçbir şehirde hiçbir köprü bu kadar anlam taşımamıştı hayata dair.