Zamanda saklı bir mekan: Sirkeci Garı
Sultan Abdülaziz‘in Topkapı Sarayı’nın bahçesinden tren geçmesine izin vermesi ile raylar 1872’de Sirkeci'ye getirilir. Sirkeci'de deniz kıyısına küçük bir istasyon yapılır ve iki katlı gar binası hizmete girer. Sirkeci Garı’nı Berlin Üniversitesi mezunu mimar ve mühendis Alman Jasmund tasarlar; inşaatı ise demiryolunu işleten şirket tarafından yapılır.
Mekân üzerine yazılmış belki de en güzel metinlerden birisi olan bu başyapıtı hafızamızda tutarak, İstanbul’un kalbine, Sirkeci Garı’na, denizi arkamıza alarak adım atıyoruz. Dünya açılan, sefere başlayan ilk trenin dönemin emperyal gücü İngilizler tarafından bulunması şaşırtıcı bir durum olmasa gerek. George Stephenson, yalnızca yolcu ve yük taşıyan dünyanın ilk demiryolu taşımacılığını, İskoçya’daki Darlingthon ile Stockton arasında gerçekleştirdiğinde tarihler 27 Eylül 1825’i gösteriyordu. Bu, dönemin belki de en önemli "buluş"larından, gelişmişliğin simgelerinden birisi olan buharlı lokomotifin de habercisi olmuştur. İş bu trenlerin evi, barınağı, soluk aldığı yerler olan garların ilki isi, yine güneşin batmadığı ülke olan İngiltere’nin Manchester "kasabası"nda (Manchester’ın kasaba olmaktan kurtularak "büyükşehir" olması 1853’te mümkün olabilmişti),1830’da açılan Liverpool Road Tren Garı’dır.
İstanbul'u Avrupa'ya bağlayan demir yolu
İstanbul’u Avrupa’ya bağlayacak olan "Şark Rumeli Demiryolu" ise, Yedikule’ye kadar gelir ve orada son bulur. Çünkü Yedikule’den sonrasında İstanbul’un kadim surları başlamaktadır. Demiryolunun tamamlanıp Sirkeci’ye ulaşması için, hem surların bir kısmını yıkmak hem de Sarayburnu civarında Topkapı Sarayı’na girmek gerekmektedir. Sultan Abdülaziz ‘in artık oturmadığı Topkapı Sarayı’nın bahçesinden tren geçmesine izin vermesi ile raylar 1872’de Sirkeci'ye kadar getirilir. Sirkeci'de deniz kıyısına küçük bir istasyon yapılır ve iki katlı gar binası hizmete girer.
Sirkeci Garı’nı Berlin Üniversitesi mezunu mimar ve mühendis Alman Jasmund tasarlar; inşaatı ise demiryolunu işleten şirket tarafından yapılır. Jasmund, şark mimarisi üzerine incelemeler yapmak üzere İstanbul’a gelir; Sultan’ın güvenini kazanınca da sarayın danışman mimarı olarak görev yapmaya başlar. Açılış töreninde hazirun önce trenle Sirkeci’den Ahırkapı Feneri’ne götürülür, sonra düdük çala çala Sirkeci’ye geri gelir. Garın kurdelesini Abdülhamit namıma Müşir Hamdi Paşa keserken, Serasker Muhtar Efendi de ana kapının üstüne, şimdi yerinde olmayan tuğralı bir tabela koydurur Bu tabelada ise şunlar yazıyor: "Hakanı âli himmetin hükmü bedayi perveri demiryol için eyledi inşa, bu dükeş mevkifi. Tarihini ilan için muhtar çıktı bir katar. Sultan Hamid bina zıbu bu dükeş mevkifi."
Savaşın sonlandığı vagon
4 yıl süren (1914-1918) I. Dünya Savaşı sırasında Şark Ekspresi seferleri yapılamaz. Tren, savaş sırasında istasyonda kalır. I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren mütareke İtilaf Devletleri ile Almanya arasında Paris yakınlarında Sirkeci Garı’nın müdavimi olan bu Şark Ekspresi’nin 2419 numaralı vagonunda imzalanır…
Şark Ekspresi'nin yolcularını ağırlayan Repa Palas
Şark Ekspresi’nin seferlerinin başlamasından sonra İstanbul’a gelenler şehirdeki çeşitli otellerde kalıyordu. 1895’ten itibaren ise İstanbul’a gelen yolcular treni işleten Vagon-Li Şirketi’nin satın aldığı Pera Palas’ta kalmaya başlarlar.
Paris'ten Sirkeci'ye ilk yolculuk
Sirkeci Garı’nda gezmek için bilmemiz gerekenlerin konuların başında ise elbette "oryantalizm" gelmekte. Mimar Jasmund gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu: İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerdi. Bu şu demekti: İstanbul, Doğu ile Batı’nın birleştiği noktaydı. Bu nedenle bina oryantalist bir üslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi. Bu üslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanılmıştı. Sivri kemerli pencereler, ortaya ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yaptırıldı. Vitraylar bu üslubu tamamlıyordu. Binanın kaidesi granit, cephesi mermer ve Marsilya Arden’den getirilmiş taşlarla yapıldı. Bekleme salonlarına, Avusturya’dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu. Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı.
Gardaki oryantalist hikâyenin izleri sadece mekânla sınırlı değil elbette…
Yataklı ve yemekli vagonları bulunan Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li (Wagons-Lits) Şirketi’ne ait olan Şark Ekspresi, (orijinal ismi ile Orient-Express) 1883 yılında Paris’ten kalkarak Sirkeci’ye doğru ilk seferine başlar. Her eşik, biz faniler için kutsal bir anlam taşır. Sirkeci Garı, mekânın içinde saklanan zamanın izlerini sürmek için bütün ihtişamıyla, yalnızca trenlere, raylara değil bizlere de ev sahipliği yapmaya devam ediyor; kendine gerçek bir sığınak bulmak isteyen herkes için…