Yeşilin ana vatanı: Rize
Her mevsim ayrı güzel ormanları, masmavi denizi, derin vadileri, coşkun dereleri, akarsuları, tarihi köprü ve kaleleri, yemyeşil yaylaları, buzul gölleri, çayı, bezi, peyniri ve tabii ki rengârenk insanlarıyla İpek Yolu’nun kadim şehirlerinden Rize, Türkiye’nin eşsiz köşelerinden biri.
Rize’yi gezmek deyince birçok kişinin aklına gelen ilk şey “yayla turizmi” oluyor. Elbette yaylaları gezmek bir Rize gezisinin olmazsa olmazıdır. Ancak Rize’ye gidenler bilir ki, Rize sadece yaylalarıyla değil, bütünüyle bambaşka bir coğrafyadır. Bunu Rize’nin henüz Merkez ilçesine girerken fark ediyorsunuz. Arabanızın içinde olsanız dahi, soluduğunuz havada buram buram taze çay kokusunu alıyorsunuz.
Yol boyunca bir tarafınızda hırçın dalgalarıyla kayaları döven Karadeniz; diğer tarafınızda yükseldikçe yükselen, adeta peşi sıra sıklet arttıran dağlar. Rize, yüzünüzü denizden başka nereye dönerseniz dönün, yeşilin bin bir tonuna şahit olacağınız, üstelik bunu dört mevsim yaşayabileceğiniz bir yer.
Rize tabiri caizse yeşilin ana vatanı…
Uzun lafım kısası henüz Rize’ye gitmediyseniz, Rize’nin o bol oksijenli havasını solumak, tereyağını ekmeğine sürmek, peynirinden tatmak, demli çayını içmek, buz gibi akan sularına ayak sokmak, yaylalarında gezinmek, kaplıcalarında şifa bulmak ve yeşiline doymak için daha fazla beklemeyin derim.
BİR ŞEHİR ÜÇ KALE
Rize’nin tarihi dokusunu solumak isteyenler için, şehrin içinde üç kale bulunuyor. Bunlardan ilki şehir merkezine hemen hemen 10 dakika uzaklıktaki Rize Kalesi.Kalenin Bizans İmparatorluğu döneminde yapıldığı tahmin ediliyor, ilerleyen dönemlerde Osmanlı Devleti tarafından da kullanılan Rize Kalesi, tüm şehri hâkim bir noktadan görüyor.
Rize’nin diğer bir tarihi değeri olan Zilkale, Çamlıhemşin ilçesindeki Fırtına Vadisi’nde… Sekiz burcu ve bir de gözetleme kulesi olan Zilkale Kaçkarlar’a çıkanları tüm heybetiyle selamlıyor. Şehrin üçüncü kalesi ise denizin içinden bir yumruk gibi yükselen Kız Kalesi…
Rize sadece yaylalariyla değil, bütünüyle bambaşka bir coğrafya.
Tüm Karadeniz’de, denizin ortasındaki tek kale olma özelliğini taşıyan Kız Kalesi, aynı zamanda bir deniz feneri.
AYDER, ZİYARETÇİLERİNE UÇSUZ BUCAKSIZ ÇAM ORMANLARININ İÇİNDE MASALSI BİR ATMOSFER SUNUYOR
Rize’ye gelip de Ayder’e oradan da en azından Kavrun’a çıkmadan dönmek olmaz. Şehir merkezine arabayla yaklaşık 1 buçuk saat uzaklıktaki Ayder, 1350 metre rakımda olması sebebiyle bilindiğinin aksine yayla değil. Çünkü Rize’de yüksek ağaçlardan oluşan ormanlar 1800 metre rakıma kadar ulaşıyor ve Rize’nin baharda o rengârenk çiçeklerle süslü yaylaları ancak o rakımdan sonra başlıyor.
Ayder’de aralarında damkoruğu, çançiçeği, balkaymak ve turnagagası gibi endemik çiçeklerin de yer aldığı 500’e yakın çiçek çeşidi bulunuyor. Bununla birlikte Ayder, ziyaretçilerine uçsuz bucaksız çam ormanlarının içinde masalsı bir atmosfer sunuyor. İster ormanlarında trekking yapın, ister termal sularından faydalanın, isterseniz de gürül gürül akan Fırtına Deresi’nin sesini dinleyip huzur bulun ama Rize’ye geldiyseniz Ayder’i mutlaka yaşayın.
HA BU AKAN DERELER, DENİZLERE DOLACAK
Kaçkar Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçlarındaki akarsuların birleşmesiyle doğar Fırtına Deresi. Vadiler boyunca akar durur, ta ki Karadeniz ile kucaklaşıncaya kadar. Çay bahçelerinin arasından kemerli köprülerin altından geçer… Gerçek bir rafting tutkunuysanız, Fırtına Deresi’ni zaten ziyaret etmişsinizdir ama biz, yine de hatırlatalım. Rafting tutkunları ve adrenalin sevdalıları için Fırtına Deresi doğru adres.
“ANZER” KALSUN SEVDALUK
Ayder ve Kavrun gibi Anzer Yaylası da Rize’ye yolu düşenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden biri. Balıyla meşhur yayla, çok sayıda endemik türde çiçeğe de ev sahipliği yapmaktadır. Anzer Yaylası, 3000 metreyi aşan doruklarıyla, zirve tırmanışı ve yamaç paraşütü yapmak isteyen doğa sporcularının da uğrak noktası…
RİZE’DE NE YENİLİR, NE ALINIR?
Rize’ye gelmişken şehrin lokantalarını es geçmeyin. Yayla tereyağıyla yapılmış yörenin yemeklerinden mutlaka denemelisiniz, özellikle tereyağı, mısır unu ve bölgeye has peynirden yapılan “muhlamayı” yerinde tadın. Dönüş yolunda, yanınızda götürmek için, çay fabrikalarından çay alabilirsiniz. Başka yerde kolay kolay bulamayacağınız “elek altı” çayı, burada yani çayın kendi memleketinde kolaylıkla bulabilirsiniz. Rize’ye özgü peynir ve diğer süt ürünlerindense fazla fazla götürmek isteyeceksiniz.
Muhlama yapımında kullanılan “Koleti” peynirini, yayla tereyağını ve kahvaltıda tereyağı sürülmüş ekmeği banmalık “Minci”peynirini özellikle tavsiye ediyoruz.
Ve tabii ki bal…
Bu kadar endemik çiçeğin olduğu bir coğrafyada, her damağa uygun bal bulabilirsiniz. Balı, yaylalarda bulabileceğiniz gibi şehrin çarşısında da temin edebilirsiniz. Son olarak, Hint kenevirinden yapılma Rize’ye özgü Rize bezi de Rize’den ayrılmadan alınacaklar listesinde.
- Her biri birbirinden güzel onlarca yaylaya sahip Kaçkar Dağları Milli Parkı, endemik türlerinin çeşitliliği ve fazlalığıyla dünyadaki 25 önemli ekonomik bölgeden birisi.