Yer ile gök arasında: Merdivenin tarihi
Merdiven denildiğinde akla sadece bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi gelmez. Sembollerle çevrelediğimiz dünyamızda pek çok anlama gelir merdiven. Elbette mitler ve dinler bu anlam zenginliğine büyük katkısı olan faktörlerin başında gelir. İnsanoğlunun merdivene yüklediği sayısız anlam belki de düşünce dünyasının garip bir yansımasıdır.
Öncelikle birçok uygarlığın mitolojisi incelendiğinde merdivenin genellikle yer ile gök arasındaki bağlantıyı sağlayan simgeler olduğu görülür. Ölülerini yer altına gömen Sümer ve Babil gibi uygarlıklarda merdiven, yer üstünde yaşayanlar ve yer altındaki ölüler arasındaki iletişimi sağlayan bir nesne olarak görülür.
- Ziggurat
- Antik Mezopotamya Vadisi'nde ve İran'da terası bulunan piramitlere benzeyen tapınak kulesidir.
M.Ö. 2200'lü yıllardan itibaren Mezopotamya’da inşa edilen Zigguratlar da merdivenle özdeşleşir. Nitekim piramit şeklinde olan bu basamaklı tapınakların en üstünde o şehrin baş tanrısı için yapılan türbeler bulunur ve bu türbelere dışarıda ve içeride bulunan merdivenler sayesinde ulaşılır. Basamaklı piramit şeklindeki Babil ve Sümer Zigguratları ise yedi basamaktan oluşur. Her basamak yükselişi simgeleyen önemli bir motiftir ve gökte olanın kutsallığına varmak amaçlanır. Kısacası Mezopotamya uygarlıkları için merdiven, hakikate ulaşmak için kullanılan bir yükselme aracıdır.
Japon mitolojisinde ise merdivenin, cennetin yüzen köprüsü üzerinde olduğu düşünülür. İzanagi ve İznami adlı iki tanrı, “Kutsal Merdivenler” aracılığıyla dengesi bozulan ve sürüklenen dünyayı sağlamlaştırmak için gökten gelirler. Yani merdiven, tanrıların iniş ve çıkışlarına yardımcı olan önemli bir araç olarak görülür.
Maya ve Aztekler’deki inanca göreyse dünyanın merkezinden gökyüzüne yükselen bir merdiven, piramit ve asılı bir halat bulunur. Düzenledikleri törenlerde gökyüzüne bu araçlardan biriyle çıkılır. Çünkü göğe yükselmek ve orayla iletişim kurmak ancak bu şekilde mümkündür. Aynı şekilde bazı toplulukların şamanları da göğe yolculuk sırasında merdiven kullanır. Örneğin Tunguz şamanları “Dünya Ağacı” adını verdikleri kutsal ağaçlarının gövdesini merdiven biçiminde oyar. Bu kutsal ağacın gövdesine oyulan her bir basamak göğün katlarını sembolize eder. Şaman, göğün katlarını sembol etmesi için genellikle yedi basamaktan oluşan bu merdiveni ayinlerinde kullanır. Merdivende son basamağa ulaşılmasıyla ayin biter. Daha ilerisi yoktur.
Budizm’e göre Buda’nın yedi göğü geçip kozmosu aşması da sembolik bir merdiven sayesinde gerçekleşir. Yükseliş aracı yine merdivendir.
Eski Mısır inancına göre Firavun’un, Tanrı Re ve Horus’un yardımıyla göğe bir merdivenle çıktığına ve burada tanrılarla konuştuğuna inanılır.
Antik Yunan ve Roma dünyasının mistik kültü olan Mitraizm’de rahip adayları yedi basamaklı bir merdivenden yavaş yavaş tırmanarak göğe ulaşmak zorundadır. Bu ruhsal ve sembolik yükseliş merdiveninin basamakları 2. yüzyılda yaşamış Yunan filozof Kelsus’un aktardığı bilgiye göre farklı madenlerden yapılır ve farklı gezegenleri temsil eder. İlk basamak kurşundan olup Satürn gezegenini temsil eder. Son basamak ise tahmin edileceği gibi altındandır ve Güneş’le ilişkilendirilir.
Semavi dinlere geldiğimizde Yahudilikte de merdivenin yükselişi simgelediğini görürüz. Eski Ahit’in “Tekvin” bölümünde Yakup peygamber rüyasında yere dikili hâlde göğe uzanan bir merdiven görür. Melekler bu merdivenden inip çıkmaktadır. Aynı zamanda Tanrı Yehova’nın da bu merdivenin üzerinde durduğu görülür. Merdiven, cennetle yeryüzü arasındaki temsili bir geçiş sembolüdür. Yakup peygamberin rüyasında merdiveni gördüğü yer olan Beytel, kutsal kabul edilerek buraya “Cennetin Kapısı” adı verilir.
İslam inancında ise merdiven göğe yükselişi simgeler. Kur’an’da geçen “Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yeri yarıp inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mûcize getiresin!” (En’âm/35) ayetiyle peygambere seslenmesi bunun en bariz örneklerindendir.
Pozitif bilimler penceresinden baktığımızdaysa merdivenlerin Neolitik dönemden beri kullanıldığını görürüz. Bu dönemde kolaylıkla çıkarılıp takılabilen bir biçimde yapılan merdivenler diğer insanlardan ve vahşi hayvanlardan saklanabilmek için kullanılır. Üst katlara ulaşımın sağlanması için yapılan merdivenler ise ilk defa Mezopotamya ve Mısır’da görülür. Sonrasında ise spiral, zikzak, çift destekli merdivenler icat edilir. Geçmişi M.Ö. 5. yüzyıla dayanan spiral merdivenler Roma mimarisinin vazgeçilmezlerinden olur. Karanlık geçen Ortaçağ’dan sonra Rönesans mimarları merdiven tasarımlarını başka bir boyuta taşır. Görkemli ve abartılı barok merdivenler oldukça hacimli bir şekilde oluşturulur. Ve merdivenler 19. yüzyıla kadar hep daha yüksek noktalara ulaşmak için inşa edilir. Günümüzde asansörün sahneye çıkmasıyla merdiven, acil durumlarda güvenli bir kaçış için kullanılmayı bekler.