Varlığı kaçınılmaz canavar: Ejderha
Ejderhaların, aslında hiç yaşamadıklarını söylemenin hükmü nedir? Gökyüzü ejderhaya şahit olmamış mıdır? Ben mezkûr ihtimalin varlığı karşısında fena hâlde ürperiyorum mesela. Dört deniz, yedi iklim, beş bucak boyunca kâinatın bütün masallarına eşlik eden bu görkemli imgenin, yalan acunun mavi göğünde ağzında alevlerle o devasa kanatlarını savurup, şöyle arzı titreterek hiç uçmadığını söyleyebilmek o kadar kolay değil galiba.
- “Evrenin anlamına değin cahilliğimiz, kendisini ejderhanın anlamında da aynen gösteriyor; ancak ejderha imgesinde insanın düş gücüne yatkın bir yan var ve işte bu yüzden bambaşka yer ve zamanlarda ejderhayla karşılaşıyoruz. Yani ejderha, bir anlamda varlığı kaçınılmaz bir canavardır, üç başlı Khimaira ya da Katoblepas gibi gelip geçici ya da rastlantısal değildir.”
- Borges
Evet, evrendeki herhangi bir anın içinde, tanınmayan bir zaman diliminde, en gizemli yıllarda ve bilinen / bilinmeyen kara parçalarında şimdiye kadar yaşayan gerçek bir ejderha "gören" olmadı. Yaşadıklarına/ var olduklarına dair elimizde somut bir kanıt, bulgu ya da fosil yok. Ama yine de uzak coğrafyalardaki farklı kültürlerin birbirleriyle hiç etkileşime girmeden aynı anda ürettikleri ortak bir imge olması yeterince garip ve mühim. Ejderhanın rastlantısallıkla açıklanamayacak görkemli hayatını buralardan başlatabiliriz.
Ağzından cehennem taşıran bu dev ateş kuşunun, insanın ilkel çağlardan beri ruhunda taşıdığı korkuları ve kaygılarıyla -nihayetinde- zihninde inşa ettiği evrensel bir bilinç hayvanı olduğu tezinin dayanak noktalarını işaretlediğimizde, karşımıza gerçeğin hemen üstünde duran sürdürülebilir bir anlam çıkıyor. Sonuç olarak kâinata dağılmış farklı coğrafyalardaki insanlar temelde aynı şeylerden korkuyorlardı; gökten gelenler, dev yılanlar, uzaktaki canavarlar, karanlığı aydınlatan ateş ve pençesiyle öldüren acımasız yırtıcılar. Ejderhayı, bütün kadim korkuların toplamını temsil eden, kolektif hafızanın ürünü evrensel bir canavar/ cezalandırıcı/kötü/ olarak görmek mümkün bu yüzden. Yani yaşamamış olması, öleceğine dalalet değildir. Korkularımız -biçim değiştirse de- ejderhayı yaşatacak kadar güçlü hâlâ.
Görkemli ateşinde eski bir dünya
Yarasa kanatlı, yılan boyunlu, kartal pençeli, geyik boynuzlu, dikenli kuyruklu, sazan pullu ve iblis gözlü bir hayvan. Üstelik ağzından ateşler çıkarabiliyor. Bu dehşetli tasvirin insana ait bütün kültürel alanlarda kendine yer bulabilmesi zaten kaçınılmazdı. Ejderhaların hikâyesi, tesir gücü ve etki sahasıyla mitolojiyi aşan bir kudrete sahip oldu her zaman. Efsanevilik parantezinde ama gökyüzünde uçarken görülebilecek yakınlıkta. Antik dönemdeki ejderha figürleriyle başlayan ilk anlatıların, semavi dinlerin yaygınlaştığı dönemlerde doğrudan kutsal metinlerdeki tasvirlerle olgunlaştığını söyleyebiliriz. İncil’deki (Eyüp Kitabı / Bölüm 41) ayrıntılı tasvirler buna örnek gösterilebilir. Evet, insanlar çok eski sayılmayacak bir zamana kadar (takriben 16. yüzyıl) ejderhaların yaşadığına tüm kalpleriyle inanıyorlardı. Belki bu yüzden Shakespeare bazen ejderhaya benzeyen bir bulut görürdü.
Ejderha bütün dehşeti ve görkemiyle beş bin yıldır yeryüzünü dolaşıyor. Fantastik hayvanların en şöhretlisi, zamana karşı en dirençlisi ve en uzun yaşayanı. Doğu anlatılarında ve tasavvufta ejderhanın uzun yaşamı, sabrı, nefsi ve tevekkülü simgelemesinde derin bir anlam var. Ejderha yaşıyor! Babil'in ünlü İştar Kapısı’nda, Cizre Ulu Camii’nin kapı tokmağında ya da Azteklerin Quetzalcoatl (Tüylü yılan) Tapınağı’nda görürüz onu. Viking pruvalarında, Agamemnon'un kalkanında, Romalıların piyade taburunda simgesiyle yaşar. Yesevi dervişlerinin kerametlerinde, Sakson krallarının sancağında, Ahi Evran’ın dostluğunda, Kâbe’nin muhafızlığında o görkemli ateşinden bahsedilir. Mezopotamya’da Muşuşu olur, eski Mısır’da ışığın rakibi Apep, İncil’de canavar Leviathan, Türk Mitolojisinde Bükrek, Sangal, Yelbegen, Büke. Homeros’un İlyada’sında Yunan Kralının amblemidir, Firdevsi'nin Şehname'sinde İsfendeyar’ın yendiği düşman, Apollon tarafından öldürülen Python, Dede Korkut’ta yedi başlısına bile kılıç üşürür Salur Kazan.
Dragon, Ejder, Evreğen. Ağzında cehennem taşıyan o dev ateş kuşu. Ejderhanın yüzlerce yıldır devam eden güçlü varlığı, hayatın içinden; fantastik romanlara, sinema filmlerine ve dev prodüksiyonlu dizilere doğru kanatlandı. Evet, hâlâ yaşıyor, hâlâ revaçta. Anlam’ı geriye çekilse de imge yerli yerinde duruyor. Ama itibarını kaybetti. Zaman çok yordu onu. Muhafızlığını yapacağı bütün hazineler keşfedildi.
Efsunlu zamanların içinde değiliz buna şüphe yok, ateşin şarkısını çoktan unuttuk ve savaş uçaklarının ejderhayı yeneceğini biliyoruz artık. Hayâlî’yle bitirelim; "Pay-i mal etme bizi mur sanıp ey gafil / Mur iken mar oluruz mar iken ejderhayız."