Tuna nehri'ndeki son Osmanlı: Adakale
Osmanlı’nın Balkanlar’dahâkim olduğu her şehirdebıraktığımız insanımız,akrabamız ve komşularımızhâlen yaşamaktadır.Bununla birlikte yılların verejimlerin bütün tahribatınarağmen, Rumeli şehirlerindecamii, medrese,tekke gibi dini yapılarınyanı sıra köprü, çeşme, han, hamam saat kulesi gibi tüm din vemezheplerin hizmetine sunulan eserlerimiz bütün ihtişam vegüzelliğiyle hâlen mevcuttur. Ancak bu şehirlerden bir tanesiistisnadır ki o da Adakale’dir. Neden mi? Anlatalım.
Yahya Kemal'in "Türkün gönlünde dağ varsa Balkan’dır, nehir varsa Tuna’dır" sözlerini birazcık edebiyat okuyan herkes duymuştur. Ama nehrin üzerindeki Adakale ismini taşıyan adamız ise çoğunlukla bilinmez. Adakale, Romanya ile eski Yugoslavya arasında yaklaşık 1.500 metre uzunluğunda 400 metre genişliğinde bir adaydı. İşte bu sebeple, Adakale'yi anlatmak istedim. Ama ne kadar anlatsam da artık dünya üzerinde gidebileceğiniz bir Adakale yok. Çünkü Adakale, 1970 yılında Romanya ile Yugoslavya’nın Tuna nehri üzerinde ortaklaşa inşa ettiği hidroelektrik santralinin tamamlanmasıyla, Tuna nehrinin yükselen suları altında kaldı.
Osmanlı, Tuna nehri kıyılarında 1923’de kaybettiği son toprağı Adakale ile 1390’da Yıldırım Bayezid zamanında ilk kez karşılaşmıştı. Bu adaya 1690'lardan, itibaren tam olarak hâkim oldu. Ada 1793'e kadar ise kâh Avusturyalıların oldu kâh Osmanlıların. Bu tarihten 1923'e kadar ise hukuken Türk toprağıydı. Bir Osmanlı arşiv belgesinde adanın kısa tarihi ve içinde oturanların kimler olduğu şöyle anlatılmaktadır: “Tahminî olarak 1770’li yıllardan sonra Tuna nehri üzerinde hiçbir vapurun geçmediği, Adakale’de bir Osmanlı paşasının kumandasında bulunan büyük ve küçük subaylar ailelerini Adakale’ye getirmişlerdir. Burada bulunan ahali hep bu asker ailelerinin nesillerindendir… Ahalinin anadilinin sırf Türkçe olması da bundan kaynaklanmaktadır.”
1877-1878 Osmanlı Rus-Harbi’nde Türk’ün idaresinden Tuna şehir ve kasabalarını kopardılar. Osmanlı Devleti’nin Tuna nehrine kıyısı olan Adakale hariç başka bir toprağı kalmadı. Berlin Anlaşması’nda her şeyi hesaplayan büyük devletler, adanın kime ait olması meselesini maddelere geçirmeyi unuttuklarından, Adakale hukuki olarak 1923’e kadar, 45 sene daha Devlet-i Aliyye’de kalmıştı. Askeri birliğimiz 1878 sonrasında Adakale’yi boşalttıktan sonra, Osmanlı’nın tayin ettiği bir nahiye müdürü, imam, muallim ve dört jandarma ile idare ediliyordu. 1913 yılında yapılan ilk ve tek nüfus sayımında Adakale’de 171 hanede 637 kişinin yaşadığı arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Bunlardan 458 kişi, adanın evlerinde oturan yerleşik nüfustu. Savaşlar dolayısıyla Belgrad, Bosna, Fethülislam gibi 1878 sonrası kaybettiğimiz son kalelerimizden gelen ve bir çatısı bile olmayıp, kale kemerlerinin altında yaşayan 179 kişilik muhacir kitlesi ise fakirliğiyle adanın sosyal hayatında görülen en büyük problemdi.
1918 yılına kadar Sırbistan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Romanya’nın tam kesiştiği stratejik bir noktada bulunan Adakale gelirini turistlerden temin ediyordu.
1880’li yıllardan 1967’ye kadar Tuna nehri üzerinde gezi düzenleyen turist vapurları adaya çok sık uğruyordu. Turistler küçük çarşıdaki kahvecilerde kızgın kumda pişirilmiş Türk kahvesini içerken, hediyelik şeker, lokum, sigara ve Türk tütünü alıyorlardı. İskelesine yanaşan vapurlardan inenler, yaklaşık 1.000 km uzakta olan Türkiye’nin küçük bir kasabasının âdeta aynısını, adada görebiliyordu. Tarihi kalesi, belediye binası, cami ve mektebi, küçük dükkânların sıralandığı ana caddesi, çarşısı, kahvehaneleri ve pazar yeriyle Adakale’de bir küçük kasaba dokusu hâkimdi.
Tuna üzerinde Türk bayrağının son dalgalandığı yer Adakale’nin, kendinden koparılmasına Osmanlı, hukuki olarak hiçbir zaman imza atmadı. Romanya’ya bırakılması Lozan Anlaşması’nda, Türk delegasyonu tarafından kabul edilmek zorunda kalınmıştı.
Adada yaşayan Türklerin kaderi hep göç olmuştu. Gitmemek için direnen ada sakinleri gönüllerinin bir köşesinde hiç kimseye söyleyemedikleri göç korkusunu hep içlerinde taşımıştı. Ada halkı Romanya Krallığı döneminde kısmen rahat, ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Sosyalist Romanya döneminde nispeten zor yıllar geçirmişti. Elektrik santrali projesinde yapılacak barajı öğrenen Adakale Türkleri, Türkiye'ye göç etmek için Bükreş büyükelçimize dilekçelerini ulaştırdı. 13 Eylül 1967’de Başbakan Süleyman Demirel, Türk soydaşlarımızı almak üzere Romanya’ya gitti. Yaklaşık 60 hane İstanbul'a göç etti. 30-40 hane ise alıştıkları iklim ve ülkede kalmayı seçerek, Romanya şehirlerine yerleştiler.
Adakale’den göç eden Türklerden yaklaşık 60-70 kişi hâlen hayattadır. Geriye, adada söylenen türküler, havasının latifliği, adada yetişen meyvelerin nefaseti, Tuna suyunun ve tuttukları balıkların lezzetinin anlatıldığı hikâyeler ile damla damla gözyaşlarındaki hatıralar kaldı. Birkaç belgesel film, bolca fotoğraf, kartpostal ve arşiv belgesi, birkaç kitap ve gönüllerdeki tatlı bir hatıra da cabası…