Sword of Destiny
Bugün Steam platformu üzerinden 2 lira 10 kuruşa çok keyifli1 saat satın aldım. Bu bir saatin ismi Sword of Destiny. Oyun,keşfet kuyruğunda gezerken karşıma çıktı. Ve oyunun pikselart dünyası, çizgileri görür görmez çok hoşuma gitti. Sanırımbendeki o eski Terraria nostaljisini ortaya çıkardı. Satın almayaniyetlendiğimdeyse fiyatının sadece 2 lira 10 kuruş gibi komikbir rakam olduğunu gördüm. Ardından bu indie oyunun geliştiricisininTürk olduğunu fark ettim.
Talha Emre Gülap, 22 yaşında yeni mezun bir bilgisayar mühendisi. Sword of Destiny ise ilk oyun denemesi. Oyunun büyük bir iddiası yok. Ama geliştirici nadir yakalanan ve piksel oyunlarda yakalaması kolay olmayan bir oynanış zevkini yakalamış. İnternette Gülap’ın verdiği bir röportajı okudum. Oyunun 1 saate bitecek bir oyun olduğunu söyledi ki öyle de oldu. Fakat fazlasıyla keyifli bir saatti. Oyunda bulmacalar, çözülmesi gereken gizemler, labirentler falan yok.
Bu platform oyununda en basit mantıkla ölmeden ilerlemen gerekiyor. Türlü saldırı teknikleri olması keyifli: Örneğin, sınırlı sayıda ateş topu fırlatabiliyor, kılıçla savaşabiliyor, tekme atabiliyor, yumruk savurabiliyorsun. Bunlar güzel ama bir noktada tekme ve yumruk ne işe yarıyor ki demedim değil. Çünkü tekme ve yumrukla yaptığım her şeyi ya da daha fazlasını ben kılıçla yapabiliyorum. Belki de ben keşfedemedim diyeceğim ama sanmıyorum. Çünkü oyun o kadar kompleks değil. Yani bir şeyi keşfedemeyecek kadar karmaşık değil.
Konusu bile öyle; "Masumları akılsız iskeletlere çeviren ve dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü Kral'ın hain planlarını bozmak ve dünyada barış ve adaleti yeniden sağlamak için savaş!"
Platform boyunca mini iskeletler ile savaşıyorsun. Genelde iki kılıç darbesine ölüyorlar. Ve saldırı yapmaları gecikmeli. Ama tüm rakipleri böyle zayıf sanmayın. Mesela aralara serpiştirilmiş mini boslar iskeletlere göre iddialı. Yine de 10-20 dakikaya onların da öngörülebilir mekanikleri çözülüyor.
Fakat bir final bosu var ki evlerden ırak. Tam bölüm sonu canavarı. O işte baya uğraştırdı, spoiler olmasın. Ama nihayetinde devrildi ve oyun bitti.
Ek olarak oyunun çok güzel düşünülmüş bir check point sistemi var. Oyunda sandıkları ve varilleri patlatarak yahut öldürdüğün yaratıklardan topladığın altınlarla tekrar dirilebiliyorsun. Yani sağı solu kurcalayayım bir şey kaçırmayayım diyen altın biriktiriyor ve yine o altınlar sayesinde öldüğünde dirilebiliyor. Böylece bölümü en baştan tekrar etmemiş oluyor. Üstelik emeği de böylece boşa gitmiyor.
Tatlı müzikler, keyifli mekanikler, kahveni ya da çayını al oyunu başla bitir. Sword of Destiny bu kadar. Talha Emre Gülap, oyunu geliştireceğini ve yeni bölümler eklemek istediğini söylüyor. Umarım dilediğini gerçekleştirir zira ben oyunun devamını çıkarırsa satın almak isterim.
Ha son olarak, oyunun main karakteri bildiğin Grealt. Evet, Witcher olan Geralt. Tabii onun piksel hâli… Ama nihayetinde o. Genç arkadaşımız, oyunun ismini Google Translate’te aranırken kulağa hoş geldiği için Sword of Destiny koydum diyor verdiği röportajda ama sanki birazcık The Witcher: Sword of Destiny esintisi var. Her neyse, demem o ki totalde yakaladığı oynanış gayet keyifliyken, bence bu esintiye ihtiyaç bile yok.