Suyun heyecanını takip etmek: Cerbe Adası
Kuzey Afrika’nın en büyük adası olarak Tunus sınırları içerisindeyer alan, karadan sadece birkaç kilometre uzaklıkta bulunanCerbe, aynı zamanda Akdeniz’in de en büyük adalarından biri.Başkent Tunus’tan yaklaşık olarak 500 km uzaklıkta yer alanada, Akdeniz’in pırıl pırıl ılık sularına, bulunduğu mevki itibariylebu iklim tipinin hüküm sürdüğü; hurma, zeytin ağaçlarına sahipbir hüviyet arz ediyor.
Burası günümüzde her ne kadar yaz turizmi bakımından Tunus’un turistik noktalarından biri olsa da; tarihi bakımdan oldukça öneme sahip olan ada bu özelliğiyle de buraya ziyaretçi çekmeyi başarıyor. Zira adada görülmeye değer fazlasıyla şey mevcut... Özellikle, Akdeniz’de bulunan diğer akrabaları gibi tarih içerisinde çok sayıda hareketli olaya şahitlik eden ada, olayların ve tarihin tam da ortasında görülmeyi bekliyor.
Kartacalılar, Romalılar ve daha başka devletlerin hakimiyetine giren Cerbe, İslam kuvvetleri tarafından fethedildiği dönemde son olarak Bizans Devleti’nin elindeydi. Emevîler’in ilk yıllarında fethedilerek Bizans’tan alınan Cerbe, sonraki dönemlerde de Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında el değiştirmeye devam etti. Adanın aslında tarihî önemi Romalılar’dan da öncesine uzanıyor. Yahudilik tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahip olan adada günümüzde bile çok sayıda Yahudi yaşıyor. Bunların buradaki varlıkları ise, değil sadece adadaki, Kuzey Afrika’daki Müslümanların varlıklarından bile daha da kadim. Bilindiği gibi Babil Kralı Buhtunnasr, bugünkü Filistin topraklarındaki Yahuda Devleti’ni yıkmasının ardından büyük bir kitleyi Babil’e sürer. Fakat bu sürgün esnasında kaçanlar da olur. İşte günümüzde başta Cerbe olmak üzere Tunus’daki Yahudilerin varlığı da büyük oranda bununla izah edilir.
Buradaki Yahudilerin varlıkları ile aynı yaşta olduğuna inanılan el-Garîbe Sinagoğu dünya üzerinde yer alan sinagogların da en eskilerinden biri.
Efsaneye göre Babil Sürgünü’nden kaçarak buraya gelen ve burada bu yapıyı inşa eden kişiler Süleyman Mabedi’nden beraberinde getirdikleri parçaları da buraya koyarlar. Bu özelliği dolayısıyla olmalıdır ki Cerbe’deki bu sinagog günümüzde de Yahudiler için bir hac yeri olarak yılın belirli bir zamanında dünyanın çeşitli noktalarından pek çok sayıda kişiyi kendisine çeker.
Yahudiler açısından adanın önemi böyleyken, Türk-İslam medeniyeti açısından Cerbe’nin önemi ise, dünya denizcilik tarihinin en muhteşem zaferlerinden biri neticesinde hakimiyet altına alınmış ve epeyce uzun bir müddet böyle kalmış olması dolayısıyladır. Osmanlı’dan kalan çok sayıda eser bugün Cerbe’de hâlâ ayakta... Bu yapıların başında, yapılan tamir ve onarım faaliyetleriyle bir Osmanlı kalesi hâline gelen Cerbe Kalesi var. Murâdiye Medresesi ile Türk Camii de Cerbe’de yer alan ve Osmanlı döneminden kalma önemli eserlerden birkaçı.
Bunun dışında adada bulunan başka eserler de bulunuyor. 16. yüzyılın ikinci yarısında Cerbe’ye gönderilen Gazi Mustafa’nın veya Turgut Reis’in adını taşıyan sokaklar adanın sathına kazınmış tarihi geçmişinin günümüzdeki misallerinden sadece ikisi. Tabii Cerbe 1881 yılında Tunus’un Fransa tarafından işgal edildiği tarihe kadar, Osmanlı hakimiyetinde kaldığı uzun müddet boyunca çok sayıda olaya da şahitlik etmiş. Yüzyıllar boyunca devam eden Türk hakimiyetinin bıraktığı şirin sokaklar, güzel geçitler adanın tarihi kimliğini gösterir mahiyette. Kuzey Afrika’nın kadim bir kavmi olan Berberîler’in de yoğun bulundukları Cerbe Adası; Tunus’un diğer bölgelerinden farklılık arzeden bu kültüre ait yemekler, kıyafetler, kültürel ritüeller ile buraya gelen kişileri asla pişman etmiyor…