Şili'yi görmek için makbul gerekçeler
Büyük Okyanus kıyısı boyunca uzanan, kuzeyden güneye yılan gibi serilmiş, haritaların en ucundaki o güzel ülke. İnka uyarlığının izleri hâlâ taze. Her şeyin sonu, kelimenin gerçek anlamıyla böyle: Şili. And Dağları’nın tam ortasından geçtiği, 4.000 kilometrelik sahil şeridiyle mavilikleri selamlayan, dünyaya sırtını dönmüş gibi duran bu ilginç coğrafya, tarihi, mimarisi, doğal güzellikleri ve modern-geleneksel havasıyla Güney Amerika rotasının olmazsa olmaz durakları arasında yerini alır. Şili’yi görmeden Güney Amerika’dan dönülmez.
Şili mevsimsiz bir ülke, ne zaman ziyaret ederseniz edin, her seferinde cömert bir ev sahibiyle karşılaşıyorsunuz ve seyahat ettiğinize değecek farklı alternatifler/rotalar sunuyor hemen size. Bozkır, buzul, yağmur ormanları ve çöl manzaralarına aynı anda şahit olabileceğiniz bir memleket burası. Lama ve penguenleri bir arada görebilmenizin mümkün olduğu o yer. Sürprizler ülkesi, evet. Her gezginin rüyası, Patagonya ve Paskalya Adası’nı içinde barındırıyor mesela. Misafirlerine 6 farklı iklimi yaşatıyor. İki zamansız efsane Zamorano ve Salas’ın golleriyle hatırladığım Şili’ye ayak bastığımda aklımda bunlar vardı. Paskalya Adası’na gitmenin oldukça meşakkatli bir iş olduğunu öğrenince, bu rüyayı başka bir seyahate erteleyerek Şili’yi adımlamaya -tam kalbinden- Santiago’dan başladım bile.
Santiago modern bir başkent. Otantik değil, biraz Amerikan. Atmosferiyle hiç İnka değil, fazlasıyla Avrupai. Fenikülerle çıkılan Cerro Cristobal’dan başlayarak, Plaza de Armas meydanı, Pablo Neruda’nın müze yapılan evi La Chascona, askeri cunta döneminin karanlığını anlatan Hafıza Müzesi, Santa Lucia tepesi ve Güzel Sanatlar Müzesi Santiago’nun önemli ziyaret noktaları. Santiago’dan otobüsle ulaşılabilecek mesafedeki, adı Neruda’yla birlikte anılan Valparaiso, tüm sokakları denize çıkan, rengârenk evleriyle Dünya Kültür Miras listesine eklenmiş çok yokuşlu bir şair şehri. Bu iki şehrin Şili tarihindeki önemi büyük.
Santiago ve Valparaiso’nun ardından Şili seyahatlerinin şahikası sayılan meşhur Atacama Çölü’ne ulaşmak için ülkenin en kuzey ucunda bulunan, San Pedro de Atacama kasabasına doğru yol alıyoruz. Heyecan verici bir yer burası. Dünyanın en kurak/ sıcak çöllerinden birinde zamansızlık/ıssızlık hissiyle bisiklet sürmek gerçekten paha biçilemez bir tecrübe. En kuzeyden en güneye doğru yol alıyoruz. Şurası kesin, yalnızca Patagonya’yı görmek için bile Şili’ye gelinir. Evet Şili Patagonya’sı iddiasını karşılayacak bir yer. Patagonya deyince akla fantastik manzaralarıyla Torres del Paine Millî Parkı (Paine’nin Kuleleri) geliyor. Buzulların, yürüyüş yollarının, beyaz-mavi suların, görkemli doğal güzelliklerin mekânında, 2 günlük bir kamp atma fikri; çılgınca, güzel.
Buzullar ve çöller arasında. Şili sürprizler rotası. Güney Amerika’nın bu mevsimsiz ülkesine veda vakti şimdi. Kim bilir? Paskalya Adası’nı görmek için belki yine geliriz.
- Şili beşlisi
- 1. Sokak satıcılarından buz gibi bir Mote con Huesillo iç!
- 2. Moai heykellerinin minyatürlerinden al!
- 3. Ay Vadisi’nde (Valle de la Luna) gökyüzüne teleskopla bak
- 4. Vina del Mar’da okyanusa dal!
- 5. Mapuçe köylerini ziyaret et!