Pinhani: Kendinden uzaklaşmak, kendini tekrar etmekten iyidir
Pinhani içten, samimi ve sözleriylekalplere dokunabilen bir grup. Busene yayınladıkları "On Türkü" ismiyleyayınladıkları albümlerinden sonrakonserler ve single çalışmalarıyla daoldukça yoğunlar. Grubun gündemi budenli hareketliyken Sinan Kaynakçı’ylabuluştuk ve Pinhani’ye dair merakettiklerimizi sorduk.
Web sitenizde günlük bölümü var. İçinizden gelenleri çok güzel bir şekilde kaleme alıyorsunuz. Bu seneyi anlatırken "çok yıprandığımı hissediyorum" demişsiniz. Sizi yıpratan, yoran şeyler nelerdi bu yıl?
Birçok şey var. Yeni bir albüm kaydettik, en çok o yıprattı. Albümün türkülerle ilgili olması işimizi çok zorlaştırdı. Farklı enstrümanlar ve farklı isimlerle çalıştık. Sürecin ortasında menajerimiz ayrıldı kendi isteğiyle, 11 yıldır birlikte çalışıyorduk. Sonrasında konserler başladı. Konserlerde yıllardır devam eden kara düzeni, yani yarı amatör durumu biraz toparlamak istedik, teknik ekibi kuvvetlendirmeye çalıştık. Ancak düşündüğümüzden daha zorlu gidiyor o durum da.
Pinhani'nin mevcut ekibinde bulunan herkes olağanüstü özverili insanlar.
Yeni birinin bu ayarda olması imkânsız gibi. Ancak bu defa da onlara haksızlık etmemek için dengeleri korumaya çalışıyoruz. Çoğu zaman arada kaldım diyebilirim. Konserlerde de Türkiye’nin daha doğrusu hayatın gerçekleriyle karşılaşıyoruz sürekli. İnsanlar çok bencil, hatta önemli bir kısmının ciddi anlamda ahlaki sorunları var. Sürekli yalan söyleyen insanlarla çalışmak zorunda olmak, bizim gibi yalanlara inanmayan insanlar için zor. İnşallah onlardan bize bulaşmıyordur ama her yerde o kadar çok yalan var ki.
Melis Danismend’le "Peki Madem" isimli bir şarkı yaptınız. Melis’le yollarınız nasıl kesişti beraber şarkı yapmak için?
Melis'le yıllardır çeşitli festivallerde ve tribute albümlerin kayıtlarında karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz baharda birlikte konserler de verdik. Bundan sonra da vermeyi planlıyoruz. Bu yüzden birlikte bir şarkımız olsun istedik. Bundan sonra birlikte verdiğimiz konserler daha anlamlı olacak.
"On türkü" albümünüzdeki şarkıları seçerken muhakkak zorlanmışsınızdır. Malum sayısız güzel türkü var. Türküleri yeniden yorumlama konusunda seçim yaparken kıstasınız nelerdi?
Ayrıca bu albümün devamı gelecek mi? Bir şey katabildiğimizi düşündüğümüz türküleri seçtik. Olabildiğince de birbirinden farklı türküler bulmaya çalıştık. Albümün devamı gelecek ama uzunca bir süre sonra. Öncelik her zaman kendi şarkılarımızda. Konserlerimize gelen insanlar zaten her seferinde farklı türküler duyuyor bizden. Tüm konserlerimiz farklı olsun diye uğraşıyoruz her zaman.
Türküleri yeniden yorumlamak bir yandan da riskli bir iş. Çünkü bu zamana kadar insanların duymaya alıştıkları halden daha farklı bir şekilde ele alıp insanların karsısına çıkartıyorsunuz. Bu bir baskı oluşturdu mu üzerinizde?
İnsanlar türküleri korumaya çalışıyorlar. Çok kötü türkü yorumları var. Bizi de kötülerden görenler var elbette. Ama neyse ki çoğunluk bizim yorumumuzun özenli olduğunun farkında. Türküler toplumun tanıklıkları olduğundan dolayı, onları korumaya dair gösterilen özeni anlıyoruz. Bu yüzden bir baskı var üzerimizde; ama bu baskı aynı zamanda bizim standardımızı yükseltiyor.
"On Türkü" albümünüzle ilgili olarak "Tecrübeli olmadığımız bir konu olduğu için süper bir iş çıkaramadık" diye bir açıklamanız var. Sizi tatmin etmeyen ne oldu?
Daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum. Yapacağız da (gülüyor). Albümde düzgün bir iş çıkardık, ama inşallah bir dahakine çok farklı bir iş de çıkarırız. Bu sefer baskının da etkisiyle çok cesur davranamadık.
İlk albümünüzden günümüze dek çizginizi bozmadınız aynı zamanda yaptığınız işlerde birbirini tekrar etmedi. Bu havayı nasıl muhafaza ediyorsunuz?
Bazen kendimizi tekrar etmemek adına kendimizden uzaklaşıyoruz ama bu yine de kendini tekrar etmekten iyidir. Bu bizim için en önemli konu diyebilirim.
Yirmi yıl sonra Pinhani denilince insanların sizi nasıl hatırlamasını istersiniz?
"Anadolu'nun Kayıp Şarkıları" belgeselinde Deli Sevki'ye soruyorlar, 'Neden size Deli Sevki diyorlar?' diye. Bu sorunun cevabı aynı zamanda sizin sorunuzun cevabı da olabilir. Bizi kimseye boyun bükmeyen, kimseye zararı olmayan insanlar olarak hatırlasınlar. Gerisi çok da önemli değil.
Bu ülkede düzgün bir iş yapıp takdir görmek çok az kişiye nasip oldu, biz düzgün bir iş yapalım da takdir görmesek de olur.
Pek çok şehirde konser verdiniz. Su ana kadar kaç ile gittiniz, henüz gitmediğiniz yerler kaldı mı, sizi en çok neresi, hangi il etkiledi?
81 ilin 75'inde konser verdik, Bilecik, Bitlis, Hakkari, Çankırı, Tunceli ve Gümüşhane var sadece çalmadığımız. Hepsiyle ilgili girişimlerimiz oldu ama şimdilik çalamadık. Son gittiğimiz Şırnak konserinde oradaki insanlara yaşattığımız duygular, onların da bize yaşattıkları anlatılamayacak kadar güzeldi. Trabzon konserlerimiz çok güzel geçiyor, bir anda bitiyor. Ankara ve İzmir seyircisi her konserimizi dolduruyor. Daha önce bir yıl öğrenci olarak kaldığım Viyana’ya 2010 yılında konser için gitmiştik. Oradaki arkadaşlarımın konsere gelmesi nedeniyle çok duygusal bir gece yaşamıştım. Sonrasında verdiğimiz tüm konserler bu konserin etkisinde geçti. Gurbet çok zor bir deneyim, Allah kimseyi mecbur etmesin.