Orta Asya'da keşfedilmemiş bir başkent: Duşanbe
Tarihte pek çok imparatorluğa ev sahipliği yapmış, ipek yolunun üzerinde, Afganistan ve Özbekistan’a komşu önemli bir kültür başkenti Tacikistan. Renkli kültürünün yanı sıra dünyanın en dağlık ve yüksek ülkelerinden biri olması ve zengin su kaynaklarıyla ziyaretçilerine unutulmaz bir tecrübe sunuyor. Buna rağmen turistlerce henüz keşfedilmemiş ve ülkemizden de çok az ziyaretçi alan bir ülke burası. Üstelik ilk on gün için vize gerekmiyor ve pahalı bir ülke de değil. Tacikistan’ın en güzel şehri ve başkenti olan Duşanbe’yi kısaca keşfetmeye çalışacağız.
İsmail Somoni Anıtı
Eski Sovyet başkentlerinin tamamında olduğu gibi Duşanbe’nin merkezinde de bir anıt ve etrafında devasa kamu binaları bulunuyor. Tacikistan’ın para birimi olan Somon’a da adını veren İsmail Somoni’nin heykeli ise meydanın tam ortasında yerini almış. 10. yüzyılda yaşamış ve Samani İmparatorluğu’nun kurucusu olan Emir İsmail, Tacikistan’ın da kurucusu olarak kabul ediliyor. Hemen anıtın karşısında bulunan devlet binalarında ise 1992’de iç savaşı bitirerek o günden beri ülkeyi yöneten İmamali Rahman’ın devasa resimleri asılı. Ülke siyasetini ve gündelik yaşamı anlamak için Devlet Başkanı’ndan da uzun uzadıya bahsetmek gerekir. Ama bu konuyu farklı bir platforma saklayarak Tacikistan’ın geleneksel yapısını ve milli değerlerini muhafaza eden bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Bunu sokakta geleneksel kıyafetleri ile gezen kadınlardan, aile yapılarından ve şehrin her yanında bulunan anıtlardan anlamak mümkün.
Rudaki Park
Duşanbe’de güllerle bezenmiş mis kokulu harika bir park, parkın tam ortasında da ünlü şair Rudaki’nin heykeli var. Kendisi hakkında biraz araştırma yapınca şairin hayatının son dönemlerinde oldukça melankolik bir ruh haline sahip olduğunu ve bunun şiirlerine yansıdığını görüyoruz. “Bu sarayda nice günler mutlu yaşadım. Öyle ki makamım emirden de krallardan da üstündü. Şimdi de aynıyım, ev de aynı şehir de aynı. Bana ‘neden mutluluk yasa dönüştü’ demezsin.” dizelerinin sahibi ünlü şair Tacikistan’ın milli değerlerinden bir diğeri olarak kabul ediyor ve adı günümüzde de yaşatılıyor.
Parktan 10-15 dakika yürüme mesafesinde olan Tacikistan Milli Müzesi’nde ise antik çağlardan beri bölgede hüküm süren farklı imparatorluk ve medeniyetlere ait tarihi eserler sergileniyor. Budizm, Şamanizm ve İslamiyet’ten farklı dönemlerde etkilenen ülkenin kültürel olarak ise Pers İmparatorluğu’nun izlerini taşıdığını söylemek mümkün. Zira günlük kıyafetleri ile Pakistanlıları andırsalar da Tacikler Farsça konuşuyor.
Mehergon Pazar
Geleneksel takı, kıyafet ve lezzetleri keşfetmek için şehirde bulunan devasa pazarlara yolumuzu düşürüyoruz. Bunlardan biri Mehergon Pazarı. Dört katlı dev binanın hemen girişinde envaı çeşit baharat satılıyor. Biraz gerisinde ise birbirinden lezzetli kuru ve yaş meyveler, Tacik ekmekleri ve süt ürünleri bulunuyor. Değerli taşlardan yapılmış takılar, ahşap oymalı ve çini tabaklar yine pazarda bulabileceğiniz diğer geleneksel ürünler. Özellikle çini tabak ve kuru meyveler favorim. Geleneksel lezzetlere merakınız varsa mutlaka tatmanız gereken yemekler “Samsa” ve “Tacik Pilavı”. Bazı lokantalarda akşam saatlerinde yemek servisi geleneksel müzik eşliğinde yapılıyor. Böylece leziz Tacik yemeklerini tadarken geleneksel müzik ve dans gösterilerine şahitlik edebiliyorsunuz.
Nevruz Saray
Hem doğası hem mimarisi ile Duşanbe gerçekten çok estetik ve ruha dokunan bir şehir. Ziyaret edilmesi gereken sanat harikası yerlerden biri şehrin en büyük camisi olan Hacı Yakup Cami bir diğeri ise Nevruz Sarayı. Hacı Yakup Camii yaklaşık 200 yıllık ve Orta Asya mimarisine has çini renkleri ve desenler ile bezenmiş. Oldukça kalabalık bir cemaati olan camiye ise kadınlar ve çocuklar giremiyor. Mimari olarak muazzam bir diğer yapı ise Nevruz Saray.
Ülkenin iş adamları tarafından yaptırılıp devlete armağan edilen Sarayın içinde her biri birbirinden farklı 6 adet salon bulunuyor. Resmi toplantılar ve davetler için kullanılan Saray bilet alınarak ziyaret edilebiliyor. Her bir oda birbirinden farklı duvar işlemeleri ile ziyaretçileri büyülüyor. Duvarların tamamı ahşap oymalı ya da mine kakmalı, koltuk döşemeleri son derece özenle seçilmiş olan odaları ziyaret ettikten sonra Sarayın bahçesinde bir düğüne rast geliyoruz. Alıştığımız beyaz gelinliğin aksine gelin ve damat geleneksel kaftanlar içinde evleniyor. Her şeyi ile bölge kültürünü ve doğayı iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayacak bu şehri ziyaret etmenizi öneririm.