Olimpos Rehberi
Bundan yaklaşık 5 yıl önce, bir arkadaşımın tavsiyesiyle Olimpos’ta bir hafta tatili yapmıştım. İster inanın, ister inanmayın 5 yıl önce Olimpos’ta geçirdiğim bir haftadan sonra her yıl birkaç gün dahi olsa oraya giderim. Yazın hemen ayında Olimpos’u yaşamışlığım var. Hatta hızımı alamayıp mayısın 1’inde gittiğim bile oldu. Dört bir yanı sarmış portakal çiçeklerinin kokusu şu an bile burnumda… Eğer siz de hem denizi hem güneşi yaşamak ve üstüne bir de antik kentin atmosferini solumak istiyorsanız rotanızı Olimpos’a doğrultun. Zira dünyada müze kartı ile sahiline girebileceğiniz kaç yer vardır?
MÜTEVAZİ VE SALAŞ OLİMPOS
Çünkü Olimpos, mütevazı kahvaltıların, salaş mekânların, taşın üzerine serilmiş havlunuza uzanırken öğle sıcağında ısımasın diye ıslatılmış tişörte sardığınız soğuk suyun adresi. Eğer ikinci kategoriye girebilecek kadar konforunuzdan feragat edebiliyorsanız ve “Neden Olimpos?” diyorsanız size uzun uzadıya anlatabilirim.
AĞAÇ EVLER VE BUNGALOVLAR
Kadir’in Ağaç Evleri’nden sonra peşi sıra benzer pansiyonlar açılmış Olimpos’ta. Bugün Olimpos’a ilk adımı attığınız yerden, ören yeri girişine kadar pansiyonlar sıralı. Ancak böylesi bir doluluk içinde bile hiçbir gürültü ve görüntü kirliliği yok. Çünkü turizme hizmet veren herkes Olimpos’un doğal yapısına uygun hareket etmiş. Yani Olimpos’ta konaklamak istiyorsanız, ya ağaç evlerde ya da bungalovlarda konaklamanız gerekmekte. Bu iki seçenek dışında, kamping meraklıları için kamp alanları da mevcut tabii.
OLİMPOS ANTİK KENTİ
Olimpos bir vadi içinde yer alıyor…
Vadinin ortasından geçen nehir yolunun iki yanında pansiyonlar mevcut. Müze girişi de bu yol üzerinde. Müze girişinin ardından adımladığınız antik kent de aynı yolun iki yakasına kurulmuş. Nehir antik kentte beslendiği çeşitli kaynaklarla büyüyor. Fırsat bulursanız bu kaynaklara girmenizi yahut en azından ayak sokmanızı tavsiye ederim. Buz gibi su yaz sıcağında muazzam bir ferahlık veriyor. Ve mutlaka Olimpos’tan ayrılmadan antik kenti gezebildiğiniz kadar gezin. Amfi tiyatrosundan lahitlerine, köprülerinden hamamına bir şehrin tarihine tanıklık edeceksiniz.
Antik kente ise müze kartıyla giriş yapabilirsiniz. Eğer müze kartınız veya İş Bankası Maksimum kartınız yoksa tek girişlik bilet almanız gerekiyor. Ancak birkaç gün kalacaksanız, kesinlikle çoklu giriş kartı almanızı tavsiye ederim. Çoklu giriş kartı toplamda20 giriş için 15 lira gibi uygun bir ücrete satılıyor. Böylece ören yerine girmiş oluyorsunuz.
OLİMPOS’TAN ÇIRALI’YA UZANAN SAHİL
Antik kentin bittiği yerde, nehirle birlikte sahile kavuşuyor ve kendinizi uzunca bir koyun ortasında buluyorsunuz. Sahilin Olimpos tarafı taşlık ancak su oldukça temiz ve berrak. Öyle ki 10 metre derinlikte dahi yer yer zemini görebiliyorsunuz. Hatta doğru zamanda giderseniz, aysız, yıldızlı bir gecede denize girip yakamoz keyfini yaşayabilirsiniz. Ben bunu sadece bir defa yakalayabildim ki aylardan ağustostu, yanlış hatırlamıyorsam sonlarına doğruydu.
Yine sahilin Olimpos tarafında, gece vakti herhangi bir ışıklandırma olmadığından yıldız çekimi yapabilir, Samanyolu’nu büsbütün görebilirsiniz. Ben ilk gittiğimde saat 22.00’den sonra sahile giriş yasaktı, son iki yıldır ise bu yasak kalkmış durumda. Bu bir bakıma iyi; çünkü akşam yemeğini yedikten sonra sahile girebilmek için koşturmaya gerek kalmıyor. Bir bakıma da kötü; çünkü sahil geceleri eskisi gibi tenha olmuyor. Ay ışığında antik kentin taş yollarında sahile yürürken birden gözünüze karşıdan gelen birinin cep telefonu feneri tutulabiliyor. Son gidişimde bu durum canımı oldukça sıktı.
Son olarak şunu da söylemeden sahil defterini kapatmayalım, koyun Olimpos yakası aynı zamanda Karetta Karettaların da yumurtlama alanı… Ben hiç rasgelmedim. Ancak bir defasında, sahilde ufak kafesler gördüğümü hatırlıyorum. O kafeslerin ne olduğunu sorduğum zaman “Yılın ilk Karetta Karetta yumurtalarının olduğu yerler” cevabını almıştım. Deniz kaplumbağaları çoktan yumurtalarını çatlatıp gitmişti ama onların yumurtalarından çıkıp sahile yürüdüğü yolu görmek bile güzeldi.
BAKIR KOYLAR, TARİHİ YAPILAR VE CHİMERA
Olimpos’ta hemen hemen her pansiyonun birlikte çalıştığı çeşitli turlar da mevcut. Bu turlarla günü birlik Akdeniz’in bakir koylarına gidebilirsiniz. Hamidiye Koyu, Sulu Ada ve Korsan Koyu bunlardan bazıları. Denizin ve güneşin tadını doya doya çıkarabilirsiniz.
Özellikle Sulu ada kumsalı ve turkuaz mavisi denizi ile Maldiv Adaları’na taş çıkarak cinsten.
Hamidiye Koyu ise oldukça küçük ve bir o kadar bakir bir koy. İsmini balkan savaşları sırasında, o koya saklanıp, onarımını yapan ve tamirinden sonra tekrar sefere geri dönen Hamidiye Zırhlısı’ndan alıyor. Korsan koyu ise masmavi suları ve derin korsan mağarası ile ilginizi çekebilir.
Koylar dışında Kaleköy ve Batık Kent de temiz denizinin yanı sıra tarihiyle keyifli saatler geçirmenizi sağlayabilir. Batık Kentte eski zamanlarda suların altına gömülmüş bir şehir devletinin kalıntılarını tekneden görme imkânına sahipsiniz. Kaleköy ise hem dağın sırtına kurulmuş kalesi hem de dört bir yanda yatan lahit mezarlarıyla görülmeye fazlasıyla değer. Kaleköy’e yolunuz düşerse, benden size bir de tavsiye; yerel halkın -ki çoğu Demre’den yaz için geliyor- kendi imal ettiği dondurmayı sakın es geçmeyin.
Ve tabii ki Chimera, Yanartaş…
Yine bir akşamüstü turuyla Olimpos’tan Çıralı’ya geçip Chimera’ya ya da bir diğer ismiyle Yanartaş’a gidebilirsiniz. Giriş ücreti 6 lira… Genelde bu ücret turla gittiğiniz zaman tur ücretinin içinde oluyor. Ayrıca müze kartın Yanartaş’ta geçmediğini bilmelisiniz. Chimera ise bir dağın tepesinde kurulu… Yani yürümeye başladıktan sonra yaklaşık 1 km’lik tırmanış sizi bekliyor. Her ne kadar merdiven çıkıyor olsanız da, bazı basamaklar öyle yüksek ki oldukça yorucu olabiliyor.
Nihayet dağın tepesine vardığınızda, mümkün olan her delikten dağın ateş püskürdüğünü görüyorsunuz. Bariz bir gaz çıkışı olduğu aşikâr olsa da, gitmeden önce mekânın mitolojideki hikâyesini bilen birinden dinlemenizi yahut okumanızı ve ondan sonra ziyaret etmenizi öneririm.