Nostalji ve huzur dolu Mudurnu

Bir sonbahar hafta sonunda rotamızı Mudurnu’ya doğru çevirdik. Bolu’nun bir ilçesi olan Mudurnu, hem İstanbul, hem de Ankara’ya yakın konumu ile sakin bir hafta sonu tatili için iyi bir tercih. Otobandan Akyazı’dan çıktık ve dağların içinden giden bol inişli çıkışlı keyifli bir yolculuk sonrası Mudurnu’ya ulaştık.

Gezimiz öncesi, Mudurnu deyince pek çok kişi gibi bizim de aklımıza sadece tavuk çiftlikleri geliyordu. Ancak Mudurnu sokaklarında dolaştığımızda, düşündüğümüzden çok farklı bir ilçe ile karşılaştık.

Nostalji dolu, huzur dolu tarihi bir kasabaymış Mudurnu.

Çarşısında ve sokaklarında gezerken öyle şık yerler görmüyorsunuz, ancak eskinin halen çok güzel yaşatıldığı, sizlere geçmiş yılların nostaljisini yaşatan samimi bir yeri sonuna dek hissediyorsunuz. Son yıllarda Mudurnu’da tavukçuluk faaliyetlerine son verilmesi nedeniyle kasaba halkına istihdam sağlamak amacıyla turizm sektörüne ağırlık verilmiş. Birçok tarihi ev ve konak restore edilmiş, konaklama yerlerine dönüştürülmüş. Kültür, tarih ve doğaseverler için güzel bir kısa tatil alternatifi ortaya çıkmış.

Tarihi kasaba Mudurnu

Tarih boyunca Mudurnu, İpek ve Baharat yollarının güzergâhında yer alması ve alışveriş-konaklama hizmetleriyle de bu yolu kullananlara hizmet etmesi nedeniyle önemli bir kent olmuştur. Belki de bu yüzden kentin tarihi dokusu, Mudurnu sokaklarında dolaşırken halen çok iyi hissedilebiliyor. Bazıları restore edilmiş, pek çoğu da tarihin yorgunluğu ile hâlâ ayakta kalmayı başarmış asırlık ahşap evler çıkıyor sürekli karşınıza. Çarşının içindeki Yıldırım Beyazıt Camii (1374) erken dönem Osmanlı mimarisinin eşsiz örneklerinden biri. Camiiler, hamamlar, konaklar, saat kulesi ve daha birçoklarıyla Mudurnu’da tarihin izlerini taşıyan eserler var.

Mudurnu sokakları

Güzel bir sonbahar günü Mudurnu sokaklarını keşfe koyulduk. Bacaları tüten eski evler, tarihi konaklar ve betonarme evler, Mudurnu’nun kurulu olduğu iki tepe yamacında iç içe geçmişti. Bunların her biri birbirinin manzarasını örtmeyecek şekilde dizilmişti. Yeşil ormanlar arasındaki Mudurnu’da beton evler bile gözü çok fazla yormuyordu. Sokakların içine doğru uzanmış soba borularının süslediği daracık sokaklardan saat kulesinin bulunduğu tepeye doğru tırmandık. Tarihi çarşısına gittik, bizlere seksenli yıllardaymışız hissi uyandıran dükkânlar arasında dolaştık. Büyük şehirlerin soğukluğundan kaçıp, Mudurnu sokaklarında huzuru sonuna dek hissettik.

Tepeden inip pazar yerinde kışlık ürünlere göz attıktan sonra, ilçenin alt tarafındaki evlerin arasına daldık. Daracık sokaklar, bizi şırıl şırıl akan bir derenin yanına çıkardı. Her iki yamacında tarihi evlerin bulunduğu, altın renkli ağaçlarla süslü, seyrine doyum olmayan bir yere gelmiştik. Tarihi konakların restore edilmiş olanları ışıl ışıldı, hemen dikkat çekiyorlardı. Yolumuzun üstündeki restore edilmiş evlerden Keyvanlar Konağı gözümüze ilişince, gidip bahçesine oturduk. Bahçede ahşap masalar ve sandalyeler, bir de bir kuyu; her şey o kadar temiz o kadar sakin ki, her şey huzur dolu... Ortama hâkim olan eskiye ve huzura biz de uyduk. Kendimize çay, oğlumuza ise çocukluğumuzdan hatırladığımız, büyüklerimizin bize ısmarladığı oralet söyledik. Ve böylece hiçbir şey yapmadan oturup ortamın güzelliğinin keyfini çıkardık.

Mudurnu'da nerede konaklanır?

Mudurnu’da restore edilmiş birçok tarihi konakta konaklamak mümkün. Bizim bahçesinde soluklandığımız Keyvanlar Konağı’nın yanı sıra, Hacı Abdullahlar Konağı, Hacı Şakirler Konağı ve Fuatbeyler Konağı konaklayabileceğiniz yerlerin birkaç tanesi. Huzur dolu bir hafta sonu tatili ya da kısa süreli tatillerde Mudurnu içinde ve coğrafi sınırlarındaki Abant ve Sülüklü Göl’de dolaştıktan sonra akşamları tarihi konaklara misafir olabilir, konaklarda yöresel lezzetlerin tadına bakabilirsiniz.