Mitler şehri: Tiwanaku
Bolivya’nın La Paz şehri yakınlarında 4000metre yükseklikte bulunan Tiwanaku,bugüne kadar inşa edilen en eski ve yüksekşehirlerden biri. Ancak İnka mitolojisindeinsanlığın doğduğu yer olarak bilinen Tiwanaku’nunne zaman, nasıl ve kim tarafından inşaedildiği hala büyük bir muamma.
Blok taşlarıyla Tiwanaku
Tiwanaku’daki kalıntılar arasında saraylar, tapınaklar ve piramitler gibi etkileyici mimari yapıların yanında devasa tek bloklar ve figüratif yapılar da var. Antik şehirdeki 25 tonluk taş blokların taşınmasını sağlayacak teknolojinin Kolomb öncesi dönemde kullanılmış olması arkeologlar tarafından hala açıklanamıyor. Tiwanaku halkının bu taşlarla gelişmiş bir sulama sistemi tasarladığı, güneşin işleyişi ve astronomi konusunda da o dönemdeki medeniyetlere nazaran büyük bir ilerleme sağladığı belirtiliyor.
Şehrin bilinmeyen tarihi
Son arkeolojik araştırmalar ise şehrin uzandığı Titicaca Gölü çevresinde ilk kalıcı yerleşimlerin 4 bin yıl önce kurulduğunu söylüyor. Ancak M.S. 500 ve 1000 yılları arasında organize bir şehir planıyla büyümesini sürdüren Tiwanakuluların bir yazı sistemi geliştirememesi nedeniyle şehrin eski adı ve tarihi açıklığa kavuşturulabilmiş değil. Tiwanaku toplumunun 600 ile 800 yılları arasında büyüdüğü ve 20 bin nüfusuna ulaştığı vurgulanırken, hem kültürel hem de siyasi nüfuz anlamında da dikkat çeken bu büyümenin etkilerinin kuzey Arjantin ve Şili'nin yanı sıra Bolivya ve güney Peru’da da hissedildiği belirtiliyor.
10. yüzyılın sonunda şehir tümüyle terkedilir.
Şehrin çöküşüyse M.S. 950 yılında yaşanan iklim değişikliği ile başlar. Titicaca havzasında baş gösteren kuraklık, tarımsal üretimde büyük bir düşüşe yol açar. Böylece imparatorluğun güç ve otorite kaynağını da kurutur. Bölgedeki insanlar, kuraklık nedeniyle farklı bölgelere kaçmaya başlarlar ve Tiwanaku 1000 yılında tümüyle terk edilir.
Kutsal şehir
Tiwanaku terk edildikten sonra bile hatırası, And Dağları çevresindeki halk tarafından, mitlerde yaşatılmaya devam ediyor. Çünkü Tiwanaku güçlü bir imparatorluğun ana karargâhı olmasının yanı sıra And Dağları bölgesinin kutsal merkezidir. Bölgedeki halk, terk ettikleri günden bugüne tanrılara ibadet için Tiwanaku’yu ziyaret etmiş ve hâlâ etmeye devam ediyor.
Farklı allemlere açılan kapı
Güney Amerika’daki And Dağları’nın yaylaları, mitlerde ve efsanelerde gizli dünyadaki varlıkların nüfuz ettiği yeraltı şehirlerine ulaşım noktaları olarak bilinir. Bu eski efsaneler, uçsuz bucaksız ağlarıyla çapraz geçişli tünellerin tüm dünyaya uzandığını anlatır. İnka kehanetleri de dünyada hem fiziksel hem de astral ve eterik formlarda diğer gerçekliklerin bulunduğunu söyler. And Dağları’ndaki bazı bölgelerde giriş ve çıkışın mümkün olduğu bu âlemlere kapıların aralandığına inanılıyor. Tiwanaku şehri de bu meşhur kapılardan biri olarak anlatılageliyor.
Devlerin şehri
Tiwanaku, 1549 yılında İnka başkenti Qullasuyu’yu ararken kalıntılarla karşılaşan İspanyol istilacı Pedro Cieza de Leon tarafından yeniden keşfedilir. Ancak İspanyollar da şehrin nasıl inşa edildiğini anlam veremez. İspanyolların ilk tarihi kayıtlarına göre, Tiwanaku devler tarafından inşa edilmiş ancak tanrının elçisini kabul etmedikleri için agnostik yerli toplum taşa dönüşmüştür.
Günümüzde Tiwanaku
Antik arkeolojik alan olarak 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne eklenen Tiwanaku, İnka İmparatorluğu öncesi en önemli medeniyetlerden biri olarak isimlendiriliyor. Tiwanaku kalıntılı hala tam olarak ortaya çıkarılamamış olsa da Akapana ve Pumapunku gibi basamaklı platformlar, Güneş Kapısı, Ay Kapısı, Kalasaya, Kheri Kala ve Putuni Duvarları ve Yeraltı Tapınağı ziyaretçilere açılmış durumda. Kalıntılar arasında Latin Amerika’da Kolomb öncesi medeniyetin anlamlandırılabilmesi için iyi bir çerçeve sunan küçük kapalı bir müze de bulunuyor.
Latin Amerika kültürü ve tarihi için önemli bir dönüm noktası olan Tiwanaku, aynı zamanda da başka âlemlere ve gerçekliklere açılan kapıların bulunduğu, terkedilmiş gizemli bir şehir.