Mezopotamya denizine kıyısı olan şehir: Mardin
Medeniyetler ve kültürler beşiği, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en gözde kentlerinden Mardin. Tarih sayfalarından fırlamış şehirde otantik ve bambaşka bir atmosfer hâkim. Farklı pek çok kültürü barındıran il, dar sokaklarında gezip evlerin mimarisini incelerken sizi o farklı havasının içine alıveriyor. Mimari ve kültürel açıdan zengin pek çok özelliği taşıyan camiler, türbeler, kiliseler ve manastırlar da sizi büyülüyor. Yukarı Mezopotamya’nın en eski kentlerinden olan Mardin, pek çok önemli ticaret yolunun da kavşak noktasında bulunmuş. Biz de Mardin yazımızla sizleri tarih kokan şehrin sokaklarına götürüyoruz.
Şehir ismini nereden alıyor?
Mardin adı Arapça kaynaklarda "Mâridîn", Süryanice kaynaklarda "Marde" olarak geçmektedir. Kelimenin kökeni hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşlere göre Mardin kelimesi, savaşçı bir kavim olan ve Ardeşir tarafından 3. yüzyılda buraya yerleştirilen Mardeler'den gelmektedir. Bazı görüşlere göre de "Kaleler" anlamına gelen Merdin'den gelmektedir. Günümüzde kullanılan adı, Arapça kaynaklarda geçen "Mâridîn"den gelmiştir.
Tarihçe
Mardin’den ilk kez 4. yüzyıl Roma tarihçilerinden Ammianus Marcellinus tarafından bahsedilmiştir. I. Justinianus dönemi tarihçisi Prokopius, şehirden Margdis adıyla ikinci derece önemde bir kale olarak bahsetmiştir. Kale, 640 yılında İyâz bin Ganm komutasındaki İslam ordularınca ele geçirildi. Bu dönemde bölgeye yoğun bir Arap nüfusu yerleşimi başladı. Emevî ve Abbâsî döneminde El Cezire valiliğinin toprakları içerisinde yer aldı. 750-751 yıllarında Mardin’e hâkim olan Hariciler’in Harûriyye koluna mensup Benî Rebîa kabilesi reisi Büreyke'nin isyanına sahne oldu. Mardin kalesi, Hamdani hanedanlığının kurucusu Hamdân bin Hamdûn tarafından 885 yılında ele geçirildi. Abbasi Halifesi Mutezid tarafından 894 yılında geri alındı. Daha sonra yeniden Hamdani egemenliğine giren bölge, 10. yüzyılın sonundan 11. yüzyıl sonlarına kadar Mervaniler ile Ukayliler arasında sıklıkla el değiştirdi. 1085 yılında Mardin'in de olduğu bölge Selçuklu egemenliğine geçti. Bu tarihten itibaren bölge yoğun bir Türkmen iskânı yaşandı.
1103 yılında Artuklu Beyliği hâkimiyetine giren Mardin, daha sonra İlgazi Bey liderliğinde kurulan ve yaklaşık üç yüzyıl kadar hüküm süren Mardin Artukluları'nın hakimiyetine geçti. Mardin Artuklular'ı, I. Alâeddin Keykubad zamanında Anadolu Selçuklularına tâbi oldu. 1394 ve 1401 yıllarında şehir Timur'un kuvvetlerince tahrip edildi. 1409 yılında Mardin Artukluları'nın yıkılmasıyla Mardin, Karakoyunlular'ın kontrolüne geçti. 1432 yılında Mardin kalesi Akkoyunlular'a teslim oldu. 1451 yılında Karakoyunlular kaleyi kuşatsa da, şehri tahrip ederek geri çekildiler. 1507 yılında Şah İsmail tarafından Mardin şehri ve kalesi ele geçirildi. 1515 yılında şehir Osmanlı kuvvetlerine teslim olsa da kale ele geçirilemedi. 1516 yılında yeniden kuşatılan kale, 1517 yılında Osmanlı kuvvetlerince ele geçirildi.
Mardin nerededir?
Mardin ili Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümü'nde yer alır. Suriye ile sınır komşusudur. Güneyinde Suriye, batısında Şanlıurfa ili, kuzeyinde Diyarbakır ve Batman illeri, kuzeydoğusunda Siirt ili ve doğusunda Şırnak ili bulunur.
Mardin’e ne zaman gidilmeli?
Karasal iklim şartları nedeniyle yazın çok sıcak ve kurak, kışın ise çok soğuk günler geçiren şehre gitmek için en uygun zaman ilkbahar ve sonbahar aylarıdır.
Mardin 7'lisi
Mardin Ulu Cami
Artuklular Dönemi’ne ait, Mardin’in sembollerinden biri olan Mardin Ulu Cami 1176 yılında yapılmıştır. Artuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan taş yapıda geniş bir avlu bulunuyor ve avlunun içerisinde de havuzlar yer alıyor. Mardin Ulu Cami’nin damla taşlarla bezenmiş minaresi ise eşsiz bir seyir zevki veriyor ziyaretçilerine.
Deyrulzafaran Manastırı
M.S. 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, Mardin Ovası’na nazır bir noktada, 3 katlı bir yapıdır. Kubbeleri, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekânlardaki taş nakışları ve kemerli sütunları ile dikkat çekici bir güzelliğe sahip olan Manastır; Süryani Kilise’si için önemli merkezlerden biridir.
Mardin Müzesi
Mardin Müzesi, hem bölge mimarisinin eşsiz bir örneği olan binası hem de içinde yer alan sayısız zenginlikteki eserle Mardin’e yolu düşenlerin uğramadan geçmek istemeyeceği bir gezi noktası.
Mor Gabriel Manastırı
Mardin Midyat yakınlarında bulunan manastır; meşe ağaçlarının çevrelediği yüksek bir tepede bulunmaktadır. 397 yılında inşa edilen manastır Mardin kesme taşlarından yapılmıştır. Bizans Dönemi mozaikleri, kubbeleri, taş işlemeleri ve kapılarıyla göz dolduran yapının en güzel yerlerinden birisi Theodora Kubbesi’dir.
Dara Mezopotamya Harabeleri
Tarih ve kültür turizmi açısından önemli yerlerden biri olan antik kentte; Pers ve Babil kral mezarları, saray, kilise, çarşı ve su bendine dair kalıntılar bulunmaktadır. Şehrin sembolik tarihi değerlerinden olan bu kalıntılar, Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü'nde yer almaktadır. Tarihte Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius'un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.
Zinciriye Medresesi
Artuklu Sultanı, Melik Necmettin İsa bin Muzaffer Davud bin El Melik Salih tarafından 1385 yılından yaptırılan medrese Sultan İsa Medresesi olarak da bilinmektedir. Mardin’in tarihi ve mimari yapılarını yansıtan estetik detayları ile görenleri kendisine hayran bırakıyor.
Eski Çarşılar
Mardin bir ucundan öbür ucuna kadar, tarihi ve mimarisi ile dikkat çeken öne çıkan şehirlerden birisi. Adeta açık hava müzesi gibi hissedeceğiniz Mardin Eski Çarşı’da gezerken, sevdiklerinize telkari gümüş hediyeler, bakır objeler, renkli sabun ve enfes kahveler alabilirsiniz. Bir yandan bölge esnafıyla hasbihal etme şansı yakalarken öte yandan da çarşının tarihi atmosferinin büyüsüne kapılacaksanız.
Beyazsu
Beyazsu, Mardin’in Midyat ile Nusaybin İlçeleri arasında yer almaktadır. Midyat’ın güneyinde kalan tepelerden akan sular burada bir dereye dökülmektedir. Güneydoğuya özgü ağaçlar ve bitkilerin sardığı Beyazsu Deresi, ziyaretçilerine ferah, keyifli, doğal güzelliklere sahip bir alan sunmaktadır. Dere boyunca balık yiyebileceğiniz yeme - içme yerleri bulunmaktadır.
Mardin'de ne yenir?
- Genadir Çorbası
- Kibbe Dolması
- Lebeniye Çorbası
- Haşlama İçli Köfte, İkbebet
- Soğan Kebabı - Soğanlı Mardin Kebabı
- Kaburga Dolması
- Çağla Yemeği
- Sembusek
Mardin'i gezerken çalma listesi
- Dalal-Bedri Ayseli
- Fincanın Etrafı-Kubat
- Ayrıldım Gülüm Senden-Nurettin Dadaloğlu
- Mardin Peşrevi-Tuncay Kemertaş
Mardin'in meşhuru
Aziz Sancar 1946’da Mardin’in Savur kasabasında, çiftçilikle uğraşan orta gelirli bir ailenin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini, Ankara’da okuduğu ilkokul ikinci sınıf hariç Savur’da tamamladı. Liseyi ise Mardin’de okudu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden birincilikle mezun oldu. TÜBİTAK bursuyla gittiği ABD’de birkaç yıl biyokimya eğitimi aldı daha sonra yurda döndü ve memleketi olan Savur’da bir süre hekimlik yaptı. Öte yandan da çalışmalarına orada da aynı hızla ve özenle devam etti ve yine önemli buluşlara imza attı. Yaklaşık kırk yıllık araştırma kariyeri boyunca pek çok ödül alan Aziz Sancar sonunda DNA onarım mekanizmaları konusunda yaptığı buluşlar nedeniyle 2015 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü.