Melek Mosso: 'Sanatçı, halktan uzak olmamalı'
Öğretmenlikten müzisyenliğe geçen Melek Mosso ile öğretmenliği neden bıraktığı ve müziğin hayatında nasıl yer ettiğiyle ilgili hoş bir sohbet ettik...
Sokak, düğün salonları, vapurlar pek çok yerde şarkı söylediniz. Hepsinin ruhu farklı. Düğünlerde söylerken kendinizi nasıl hissediyordunuz, vapurda söylerken hissiyatınız ne yöndeydi?
Her yerde şarkı söylerken ayrı hissediyorsunuz aslında. Ama tümünün duygusu da bir yerde yaptığınız işten zevk almakla ilgili. Düğünlerde söylerken de, vapurda söylerken de çok eğleniyordum. Önemli olan yaptığınız işten keyif almak diye düşünüyorum. Sadece ortam farklı oluyor. Düğünlerde insanların en güzel günlerinden birinde şarkı söylemiş, o günü paylaşmış oluyorsunuz. Vapurda ise insanların Anadolu’dan Avrupa’ya yolculuklarına eşlik ediyorsunuz. Ayrıca İstanbul’un muhteşem manzarasına müziğinizle eşlik ediyorsunuz. Ben ne zaman şarkı söylesem hep mutluydum, hep keyifliydim. İşimden her zaman zevk aldım.
İçten, samimi ve dobra birisiniz, açık sözlü bir tavrınız var. Bu tavrın size kaybettirdiği oldu mu hiç?
İçten, samimi ve dobra olmanın bana kaybettirdiği çok şey oldu. Ama kazandırdığı çok daha fazla şey oldu.
Ben zaten samimiyetimin ve açık sözlülüğümün karşısında kaybettiğim şeylerden pişmanlık duymam.
Hatta iyi ki kaybetmişim diye sevinirim. Çünkü sahnelerimde de söylüyorum bunu, günümüzde artık hiçbir şeyi görmemiş gibi davranıyoruz. Yani yalanlara inanmış gibi yapıyoruz. Ben bunu reddediyorum. O yüzden açık sözlüyüm, samimiyim ve doğrucu bir insanım.
Elektronik, punk, halk müziği, heavy metal, caz gibi türlerle bir dinleyici olarak aranız hep iyi olmuş. Peki, bu aralar neler dinliyorsunuz?
Hâlâ her tarz müziği dinliyorum. Neyi dinlediğim günün saatine göre ya da günlük psikolojime göre değişiyor. Şu günlerde mesela Nil İpek’in son albümünü çok dinliyorum.Duman grubunun bas gitaristi Ari Barokas’ın çıkardığı albümü dinliyorum. Onun dışında elektro müzik de dinliyorum akşamları. Sakin olduğum anlarda yine Ella Fitzgerald, jazz dinliyorum. Ya da Joe Pass çok severim. Joe Pass’i gitarını dinliyorum. Yine ruh halime göre daha arabesk istiyorsam oturup Yıldız Tilbe dinliyorum. Ya da Orhan Gencebay da dinliyorum. Dinlediğim isimler her gün değişiyor diyebilirim.
Aileniz müzikle içli dışlı. Dayınız ozan, anneniz şarkı söylemek istiyormuş. Onlar şarkılarınızı nasıl buluyorlar, artan popülaritenizle ilgili neler söylüyorlar?
Ailemde ben ve annem müzikle daha çok içli dışlıyız. Gerçi kardeşim de rap müzik yapıyor, o da var. Babamın da şiirsel dile yatkınlığı vardır. Ama dayılarımda ozanlık var.
Şiir yazıyorlar, çalıp söylüyorlar.
Genelde ben şarkılarımı ilk anneme ve kardeşime dinletirim nasıl olduğunu ilk önce onların fikrini sorarım. Ve genelde olumlu ya da olumsuz bütün eleştirilerini net bir şekilde söylerler. Bazı şarkıları tabi ki beğeniyorlar. Bazılarını da eleştirdikleri noktalar oluyor. Ama vurucu olup olmadığını ya da “Melek, evet bu şarkı çok güzel, bu şarkıyı herkes dinler” gibi yorumları direkt onlardan alıp ona göre de bir yol izliyorum.
Sizin öğretmenlik geçmişiniz de var. Peki, öğretmenliği neden bıraktınız?
Ben vicdanlı bir öğretmendim. Öğrencilerin almaları gereken her şeyi haftada bir saatte vermeye çalışıyorsunuz. Okul çıkışlarında okulda kalıyordum. Yetenekli öğrencileri hazırlamak, daha çok şey öğretmek, onları bir level daha yukarıya taşımak için. Ama bu da yetmiyor.
İşimi yapamadığım an rahatsız olmaya başladım.
Çocuklara daha çok şey öğretebilecekken öğretemiyor olmak vicdanımı rahatsız etti.