Kubrıck sinemasına giriş
Stanley Kubrick şüphesiz sinemanın başına gelmiş en güzel şeylerden biri. 1951-1999 yılları arasında aktif olduğu dönemde sektöre eşi benzeri görülmemiş eserler, anlatım biçimleri ve izleyiciyi etkileme yolları getirmiştir. Fotoğrafçı geçmişinden gelen görüntüye hakimiyeti, kaleminin gücünü insanın suratına tokat gibi çarpan senaryoları, mükemmeliyetçiliğini tatmin etmek için aldığı sayısız tekrarları, sinema uğruna adanmış hayatı ile Kubrick filmografisinden 4 filmi sizlere sunmak isteriz.
Dr. Garipaşk veya: Nasıl Kaygılanmayı Bırakıp Bombayı Sevmeyi Öğrendim
General Jack D. Ripper’ın Sovyetler Birliğine akıl almaz güçte bir nükleer bomba göndermesi üzerine politikacılar, askeri yüzler ve kaos dolu bir oda bu olayı durdurmak için kafa patlatmaya başlar.
Kubrick’in kara mizaha attığı bir adım olan Dr. Garipaşk filmografideki izlenmesi en kolay filmlerden biri olması yanı sıra gayet dolu bir o kadar da yerinde bir hicivle dolu. Peter Sellers’ın usta oyunculuğu ve Kubrick’in kaleminin birleşmesiyle çarpıcı bir seyir bırakan eser dönemin Amerikası için yeni bir nefes, tarih için ise etkileyici bir taşlama örneği olarak kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
Otomatik Portakal
Yakın-gelecek Birleşik Krallığında arkadaşlarıyla yüksek şiddet ve kaos ile yaşayan Alex; çapkın, şiddet bağımlısı, Beethoven seven bir dönem gencidir. Yine eğlenmeye çıktıkları bir gün arkadaşlarının oyununa gelip polis tarafından yakalanan Alex hapishaneye atılır. Yeni bir kimyasal ehlileştirme yöntemi olduğunu, beraat edebileceğini öğrenir ve gönüllü olur. Artık şiddet ve etik dışı hareketler sergilemekte büyük sıkıntı yaşayan Alex dışarıdaki dünyada bir çok sıkıntıyla karşılaşacaktır.
Anthony Burgess’ın aynı adlı kitabından uyarlanan Otomatik Portakal, Kubrick’in göz ardı edilen filmlerinden biri olmasına rağmen en güçlü anlatılarından biri. Alex ile dönem gençlerinde hissedilen dejenerasyonu yansıtan ve saf kaostan güç alan bir karakter ortaya koyan Kubrick, oluşturduğu distopik dünyayı kadraja yansıtışı, kostümler ve dekorları kullanımı ile insanı geren fakat içini de ısıtan bir yapım oluşturuyor.
Cinnet
Kış ayları boyunca Overlook Otel’i ile ilgilenmek için işe alınan Jack, karısı Wendy ve oğlu Danny ile otele yerleşir. Önceki hizmetlisi trajik bir şekilde cinnet geçirip tüm ailesini öldürmüş olan otelin bakımı pek de kolay değildir. Yazım aşamasında olduğu kitabı da bitirmeye çalışan Jack, otelin işleri ve ailesiyle olan ilişkilerinin yanında oteldeki diğer kişilerle de boğuşmak zorunda kalacaktır.
Stephen King’in Medyum adlı kitabından uyarlanan Cinnet çoğu kişi için gelmiş geçmiş en iyi gerilim filmlerinden biri. Kubrick’in ince eleyip sık dokuyan direktörlük tarzı ile Shelley Duvall ve Jack Nicholson’ın dominant oyunculuğu ile sinema tarihinin en ürpertici hikaye anlatımı denebilecek bu eser, temelinde yatan aile ilişkisi ve maskülenliğin erkeğe verdiği yükü işleyişi ile korkarken kendinizden bir kaç parça bir şeyler de göreceğiniz bir film.
Eyes Wide Shut
Dr. Bill Harford, eşinin başka bir erkek ile fanteziler kurduğunu öğrenince cinsel bir ilişkiye girmek üzerine saplantılı hale gelir. Tesadüf eseri gizli bir kaltın ayiniyle karşı karşıya kalan Bill, bu gizli topluluk hakkında daha fazla şey öğrenmeye çalıştıkça işin kendisinden çok büyük olduğunu anlar.
Kubrick’in son filmi olan Eyes Wide Shut, filmografideki en sembolizm içeren film.
Listemizdeki okuması en zor olan film olmasına rağmen izlemesi gayet sürükleyici bir yapım olan Eyes Wide Shut kimisi için sürreal bir neo-noir kimisi için alt metin dolu bir gerilim. Kubric’in titizliiğini burda da konuşturduğu planların detayları ve hikaye içindeki diğer sahnelere yapılan göndermelerden belli oluyor. Listemizin son filmi olan Eyes Wide Shut; akıcılığı ve işlenişiyle, çekim süreci ve hala üstüne konuşula gizemi ile izlenmesi, analiz edilmesi gereken bir film.