Kanserli şehirlerin son azizi: Müslüm Gürses

Müslüm Gürses ya da doğum adıyla Müslüm Akbaş, Türk arabesk ve halk müziği sanatçısı, besteci, söz yazarı ve oyuncu.
Müslüm Gürses ya da doğum adıyla Müslüm Akbaş, Türk arabesk ve halk müziği sanatçısı, besteci, söz yazarı ve oyuncu.

İlkokulu bitirdi, gerisi yok. Hayat böyle başlar bazen. Adana sıcağında attıkları damda kederli uzun havalar okurken, küçük çay bahçelerinde adım atacağı ilk sahne maceralarına çoktan hazır bir çocuk. 13 yaşında. Ses sanatının inceliklerini öğrenmek arzusuyla gittiği Halkevinde bağlamanın tellerine kalbini dayamasında derin bir sır vardır elbette...

Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen ses yarışmasında birinci olduktan sonra yeni soyadı Gürses’ tir artık. TRT-Çukurova Radyo sanatçısı olarak her cumartesi akşamı türküler söylemeye başladığında bütün gözler üstüne çevrilecekti. 15 yaşındaydı, ilk plağı Emmioğlu/Ovada Taşa Basma yayınlandı. Her şeyi geride bırakıp, İstanbul’a doğru, Müslüm Gürses olmak için gitmeye karar verdiğinde tarihler 1969’u gösteriyordu. Adana semalarından bir yıldız havalanmıştı. Çok kederli bir yıldız.

Müzik hayatıyla ilgili yapılan bir belgeselde, “Müslüm Gürses dinleyince ne hissediyorsunuz?” sorusuna, bir dolmuş şoförünün, o renkli fotoğrafı hemen ait olduğu renklere yani siyah-beyaza dönüştüren cevabı şöyleydi: “Onun sesini duyunca ürperiyorum.’’ Acıları dağlayan tarafıyla sesindeki isyan, en imkânsız tarafıyla; -dert babası olarak- dinleyicilerinin nezdinde onların delik deşik zamanlarına eşlik eden bir aziz, tedavi edici tarafıyla da çekilen acılar a rağmen mutlu olabilmeye karşılık geliyordu Müslüm Gürses. Ürpererek, ağlayarak, kızarak, isyan ederek, duvarları yumruklayarak sesine tutunan milyonların haykırışlarının, nihayetinde Baba imgesinin zihinlerde kapladığı alanı -manyetik açıdan- bir çıkmaz sokağa dönüştürdüğü de söylenebilir. Bu noktada sevenlerinin gönlünde “dertler i sesiyle eriten melankolik bariton’’dan ziyade “acıların şeyhi’’ olarak kodlanması da kaçınılmazdı.

Hayatın anlamı; insanın insanlığına insanca eğilmesidir.’’

Müslüm Gürses’in müzikal yolculuğundaki kilometre taşları sayılabilecek 6 önemli durak kronolojik olarak şöyle sıralanabilir: Sevda Yüklü Kervanlar (1969) ilk önemli çıkışını yaptığı albümdür (plak). Onu henüz 27 yaşındayken Baba yapacak kudrete sahip 1980 tarihli Esrarlı Gözler albümüdür -ki hâlâ arabesk kültürün en marjinal , en ağır, en dumanlı, en kült simgeleri arasında görülür bu albüm-. Burhan Bayar’ın büyük emekleriyle hazırlanan, ilk döneminin erken zirvesi, en baba klasik albümü 1986 tarihli Küskünüm, müzikal anlamda ilk kırılmayı yaşayarak başka sulara açıldığı 2001 çıkışlı Dünya Yalan. Yaptığı son klasik türdeki arabesk albüm 2004 tarihli Uyanma Zamanı ve yeni döneminin en sıkı en unutulmaz projesi, 2006 tarihli Aşk Tesadüfleri Sever albümüdür.

Spotify listesi için karekodu okutabilir ya da üzerine tıklayabilirsiniz!

Müslüm Gürses; sesiyle ürper ten, tüm acılara eşlik eden, derdiyle dertlendiren aziz, şehrin son azizi. Gözyaşlarını kendi elleriyle silenlerin türküsü. Kaybedenlerin kederli kalesi ve dahi dertler insanı. Tüm zamanların ebedi yorgunları onun sesine meftundu. Müslüm Gürses’in bütün duyguları aynı sesi gibi ağır yaralıydı. Mikrofonlara hiçbir zaman cilalı sözler ve fiyakalı cümleler söyleyememesinde, yani uzak bir köşede sigarasını içip, dertler ini rüzgâra savurmayı tercih etmesinde saklıydı kederi. Yaralıydı Müslüm Gürses, babalığı da en çok bu yaralara aitti.

Büyük imajlar çağında “dünyayı kur taran adamlar”ın eşkâline uymadı onun yüzü. İmajın ne olduğunu bilmeden söyledi şarkılarını zaten. Bitmeyen o dumanlı konser akşamlarının yıldızıydı ve ter içindeki sırtı sıvazlansa da “kimliğini’’ ucuz televizyon reklamlarında oynayan sıradan bir arabesk figür olarak betimlemekten asla vazgeçmeyecek o plastik insanların, o plastik düzenin adamı olmadı hiçbir zaman. Susanların ve susmak zorunda kal anların çığlığını temsil etti her zaman. Müziğine ve yorum tarzına karşı aşağılama mesafesini koruyanların, imajına yapılan entelijansiya aşısından sonra alkış sırasına geçtiğini elbette idrak etti.

Gürses'in ilk kez kendisinin seslendirdiği pop türündeki şarkı ise Müslümce'92 albümünde yayımlanan "Sen ve Ben" şarkısıdır.
Gürses'in ilk kez kendisinin seslendirdiği pop türündeki şarkı ise Müslümce'92 albümünde yayımlanan "Sen ve Ben" şarkısıdır.

Müslüm Gürses, en yakınındaki insanları birer birer toprağa uğurladığı o dertli günlerinde şöyle bir söz etmişti, şair makamında, en derundan: “Eskiden dedeler varmış, önce çilehaneye girer çile çeker, unvanlarını sonra alırlarmış. Biz de bu hayatın acısını çekmek için geldik, çekeceğiz.” 7 Mayıs 1953'te Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Fıstıközü köyünde Müslüm Akbaş ol arak başladığı hayatı, 3 Mart 2013’te İstanbul’da kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hit ama ermişti. Klasik musiki, halk müziği, alevi deyişleri, pop, caz, arabesk gibi geniş bir yelpazede tür ayırt etmeden kusursuz bir yorumla icra ettiği eserleriyle Türk müziğinin efsaneleri arasına adını yazdıran Müslüm Gürses, karakter istik sesi ve her gün yeniden keşfedilen ürpertici şarkılarıyla ruhumuzu mest etmeye devam ediyor. Herkesin acısı, sevgisi kadar.