İzmir'in Balkanlar'daki ikiz kardeşi: Selanik
Türkiye’de yaşayanlara “Bize bir Balkan şehri söyler misiniz?” diye sorsanız, belki de en çok alacağınız cevap Selanik olacaktır. Çünkü Selanik; 1912’ye kadar çeşitli millet ve dinlerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir Osmanlı şehriydi. Bunun yanında Jön Türk hareketinin beşiği olan kent, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu şehir olarak ilkokuldan beri birçoğumuzun hafızasındadır. Görenler bu kenti, İzmir Kordonboyu’na çok benzetir. Pazarkule sınır kapımızdan 347 km. mesafelik bir yoldan Selanik’e 4 saatte gidebilirsiniz. Çok az Türk, İstanbul-Selanik havayolunu kullanır. Bunun sebebi: Batı Trakya bölgesinde Türklerin yaşadığı Dedeağaç, İskeçe ve Gümülcine vb. şehirleri geçerek birçok güzelliği keşfetme fırsatı veren karayolu.
Biz ise Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten 237 km. yolu 3 saatte geçerek bu şehre ulaştık. Şehir, Yunanistan’da “Thessaloniki” olarak isimlendiriliyor. Arabamızla Yunan sınır kapısına geldiğimizde pasaport polisi, yolculuk nereye deyince Türkçe olarak “Selanik” diyor ve ilk potumu kırıyorum. Oysa, Yunanlılar şehirlerini Türkçe adlandırmaktan hiç hoşlanmaz. Balkanları ve orada yaşayanların hassasiyetlerini, neye sinirlendiklerini iyi bilmeme rağmen bazen böyle durumlar olabiliyor. İkinci potumu ise Selanik’in merkezindeki otoparkta kırıyorum. Yunanlı görevli İngilizce olarak “Nereden geliyorsunuz?” diye sorunca “Makedonya” diyorum. O da biraz sinirli bir biçimde “Burası Makedonya, siz Kuzey Makedonya’dan olmalısınız.” diyor. Bu sinirin sebebi ise komşusu Makedonya Cumhuriyeti’nin ismini Kuzey Makedonya olarak değiştirme gücüne sahip, Avrupa Birliği’nin şımarık çocuğu olarak istediğini yaptırabilen bir Yunanistan olma gerçeğidir.
Selanik tarihinden kısaca bahsederek devam edelim. Şehir, Makedon Kralı Kassander tarafından karısı Thessalonike’nin adına M.Ö. 316’da kuruldu. M.Ö. 168’de Roma İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. IV. yüzyılın son on yıllarına doğru İmparator Theodosios tarafından etrafı surlarla çevrildi. XIII ve XIV. yüzyıllarda ise şehirde Bizans kültürünün olgunluk çağları yaşandı.
29 Mart 1430’da Sultan II. Murad kumandasındaki Osmanlı ordusu şehri Venediklilerin elinden aldı. 1478’de Müslümanların nüfusu 4.300, Hıristiyanların nüfusu 6.000 civarındaydı. 1492 sonrasında İspanya’dan kovulan Yahudiler, Selanik’in sur içi kısmına yerleştirildi. Burada küçük çaplı dokuma sanayi kuruldu. Yahudilerin, Osmanlı idaresinin ilk iki yüzyılı sakin ve barışçıl bir ortamda geçti. 1645-1669 Girit Savaşları ve Sabatay Sevi’nin ortaya çıkmasıyla Selanik’in sakin hayatına düzensizlik hâkim oldu. Musevilerin büyük çoğunluğu Sabatay Sevi’yi yeni Mesih olarak kabul etti. Sabatay, Osmanlı padişahı huzurunda İslâm’ı kabul etmek zorunda kalınca Selanikli birçok Musevi onu izledi ve Dönme olarak tarihe geçtiler. Osmanlı idaresinin son yıllarında da bu grup kentin iktisadî hayatında ve uluslararası ticaretinde nüfuz sahibi olmayı sürdürdü. Selanik’ten Almanya’ya pamuk ve yün ipliği, İtalya’ya da Selanik ipeği ve tütün ihracatı yapılıyordu.
1900 yılı istatistiklerinde Selanik’te 55.000 Musevi, 26.000 Türk, 16.000 Rum, 10.000 Bulgar olmak üzere toplam 118.000 nüfus kaydedilmiştir. Ancak Selanik vilayetine bağlı 98 köyün 47’si Türkçe ad taşımaktaydı ve bunlar XV. yüzyılda iskân edilmişti. 1910’da şehir nüfusu 150.000 kişiye çıktı. Osmanlı Osmanlı'daki Selanik'in kültürel çeşitliliği; birçok kitap, dergi ve gazetenin Türkçe, İbranice, Rumca, Fransızca ve Bulgarca basılmasında da görülebilir bir nokta.
Ekim 1912’de I. Balkan Savaşı’nda Yunan ordusu güneyden, Bulgar ordusu ise kuzeyden Selanik’i kuşattı. Vali Hasan Tahsin Paşa, 26 Ekim 1912’de şehri Yunanlılara teslim etti. Türk ve Musevi nüfusun bir kısmı savaş döneminde kaçtı ya da Türkiye’ye göç etti. Trakya ve Batı Anadolu’dan 1922-1923’te gelen on binlerce Rum mülteci Selanik’e aktı. 100.000’den daha fazlası ise Lozan Antlaşması sonrası 1924’te gerçekleşen nüfus mübadelesi sonucu Selanik’e yerleştirildi. Aynı dönemde Türk nüfusunun tamamı Türkiye’ye göç etmeye mecbur bırakıldı.
1928’de Selanik’te 251.000 kişi yaşıyordu, bunların yüzde 81’i Rum’du. İkinci Dünya Savaşı’nda, 1941’de, şehir Alman ordusu tarafından işgal edildi. 1943’te Selanik’in Musevi halkının tamamı ya sürüldü ya da yok edildi. Çok önemli uluslararası bir fuar şehri, başlıca bir endüstri merkezi, Yunanistan’ın ikinci büyük şehri ve kültür merkezi olan Selanik’in nüfusu 1965’te 600.000’in, 2005’te 1 milyonun üzerine çıktı.
Sınırdan geçtiğimde, şehri gezerken internet kullanmak için sim kartı almakta acele etmediğime pişman oldum. Çünkü bu sim kart alma işlemi Selanik’te bana, en az 1 saat kaybettirdi. Google haritalara ulaşır ulaşmaz, 1460’lardan kalma altı kubbeli Osmanlı Bedesteni’ni bulduk. Sonra Rotunda Camii’ni (minaresi ayakta bırakılan tek Osmanlı camii) ve Ayasofya camilerini gezdik. Tabii ki günümüzde kilise olduklarını herhalde tahmin edebilirsiniz. Devamında yürüyerek yukarı şehirde, Türkiye Cumhuriyeti Selanik Konsolosluğu ile aynı bahçeyi paylaşan Gazi Mustafa Kemal’in evini ziyaret ettik. Maalesef son yıllarda mekânları; objelerden çok fotoğraflarla sergileme mantığı ve modern müzecilik anlayışı, bu evin de ruhunu ortadan kaldırmış. Oysa bu mekânın eski hâli, o dönem kullanılan eşyaları ve dönem evi olarak sergilendiğin zamanlar çok daha etkileyiciydi.
Sonraki hedefimiz Selanik’i kuşbakışı izleyebileceğimiz Yedikule semtiydi. Telefonumdaki haritalara baktığımda Türkçe olarak Yedikule yazıyor. Ben de sokakları karıştırınca, gördüğüm İngilizce bilen gençlere “Seven Towers ya da Yedikule” olarak sordum. Ama kimse bilemedi. Harita ekranının altında yazan semtin Yunancasını yani Heptapyrgion’u gösterince mesele çözüldü. Sultan II. Murad, tepedeki bu kaleyi de 1431’de yeniden inşa ettirmiş. Hakikaten çok güzel bir manzarası var bu tepedeki surların. Hava kararmasına yakın, sahilde bulunan ve şehrin sembolü olan Beyaz Kule’ye doğru devam ettik. Kanuni zamanında, 1536’da, Selanik’te deniz surlarının doğu ucunda inşa edilen Beyaz Kule (Lefkos Pyrgos) bütün turistlerin ilgi odağı olmayı başarıyor. Güneş batarken, Selanik’in harika manzarasını denizden izleyebileceğiniz turistik bir korsan gemisiyle 5 Euro’ya yaptığımız yolculuk, şehirdeki son etkinlik oldu. Oysa daha Alaca İmaret Camii (1484), Hamza Bey Camii, 1444’te yapılmış Bey Hamamı ve 1485’ten kalma Halil Paşa Hamamı’nı görememiştik. 1891’den kalma Hükûmet Konağı, II. Abdülhamid’in sürgün yıllarını yaşadığı Villa Alatini ve daha birçok yere gidememiştik. Bunlar bir sonraki seyahatimize kaldı. Neyse zaten hiçbir şehir bir seferde keşfedilemez. Selanik ise onlarca seferde belki…