İtalya'da huzur adımları
İtalya’nın Toskana Bölgesi özellikle doğanın içinde tarihin izini sürmek isteyenlere güzel şeyler vaat ediyor. Yeşillikler arasında yürümek, özenle korunmuş Ortaçağ’a ait binalarla geçmişe dönmek ve Rönesans’ı anlatan kusursuz eserleri seyre dalmak isteyenlere en güzel rota. Leziz İtalyan yemekleri de cabası…
Eğer bir metropolde yaşıyorsanız günlük hayatın hızı sizi kendinize bile yabancı kılabilir. İşte bu gibi durumlarda soluğu daha sakin ve doğal güzelliklerle bezeli yerlerde almak en iyisidir. Toskana da yavaşlamak ve doğallığın tadını çıkartmak için ideal yerlerden birisi. Baştan söyleyelim, Toskana ve İtalya için yılın her mevsimi uygun, her anı ideal. Öyle ki soğuğun ve sıcağın bu coğrafyada farklı ve ılımlı bir tınısı var. O nedenle eğer gitmeyi planlıyorsanız bunu her an yapabilirsiniz.
Çok havalı
Yemyeşil Toskana sizi önce bol oksijeni ile karşılıyor. Çok havalı olması sadece oksijene bağlı değil elbette. Eğriliği dünyaca ünlü Pisa Kulesi, ödüllü üzüm bağlarıyla Chianti, Rönesans’ın muhteşem eserleriyle dolu Floransa ile estetik harikası Siena’nın bölgeye kattığı hoş havadan da söz ediyorum. Kimileri açık hava müzesi diyor ama herkesi mutlu edecek bir keyfin beş yıldızlı başkenti Toskana.
İtalya’nın tam ortası
Toskana Bölgesi, İtalya’nın tam merkezinde duruyor. Bir yanını Tiren Denizi’nin sularına bırakmış diğer yanı ise komşu bölgelerle çevrelenmiş yeşil ve güzel bir vadi. İtalya’nın en sakin bölgelerinden birisi. Toskana’nın bağrında 10 şehir ve bunlara bağlı merkezleri var. Yaklaşık 3,5 milyon kişi yaşıyor ve yüzölçümü ise 23 bin km².
Sanatın başkenti Floransa
Toskana denilince akla ilk gelen Floransa bölgenin hem idari hem de sanat başkenti. Tarih kitaplarından anımsarsınız, estetik ve güzellik kavramlarını borçlu olduğumuz Rönesans, Floransa’nın dünyaya armağanı. Bunda Medici ailesinin büyük katkısı var. Şehir, dünya güzel sanatlar tarihinde hâlâ önüne geçilmemiş bir üne sahip. Leonardo da Vinci, Michelangelo bu tarihi şehirde yetişmiş ünlü sanatçılardan sadece ikisi. Yine Dante hem burada yaşamış ve hem de eserlerine buradan ilham almış. Geçmiş böyle olunca şehirde çok önemli sanat eseri, üniversiteler, kütüphaneler ve müzeler de gururla ziyaretçilerini bekliyor. Şehrin tarihi Gaius Iulius Caesar’a dek uzanıyor. Kısacası Floransa, sadece gezilmeyi değil üstüne yazılmış kitapları ile okunmayı da ayrıca hak ediyor.
Rönesansı yeniden yaşayın
Floransa’nın kent merkezinde Piazza della Signoria Meydanı etrafında tarihi binalar, heykeller bulunuyor. Ortasındaki Neptün Çeşmesi’nde mitolojik tanrı Neptün’ün 1565 tarihli heykeli var. Davud’un kopya heykeli de yine burayı güzelleştiriyor. Şehir, ortasında yer alan Floransa Katedrali’nin etrafında konumlanmış. Lokantalar, kafeler, hediyelik eşya dükkânları ile yaşam ve enerji buradan yayılıyor. Floransa sadece kültür şehri değil. Sanatın başka bir kolu olan moda da burada çok etkin. İtalya’nın dünya moda endüstrisini yöneten markaları şehirde butikleriyle alışveriş tutkunlarının gözdesi. Öyle ki şehre indirim zamanı düzenlenen turlarla ziyaretçiler akın ediyor.
Sadece yürüyün
Floransa uzun yürüyüşlerle keşfedilmeyi bekleyen bir şehir. Vaktiniz kısıtlıysa bu yürüyüşlerde zamanı iyi kollamanız gerekir. Çünkü görünce insanı etkileyen ve içine çeken güzel ayrıntılar zamanı su gibi içer. Ayrıca meydanlardaki kafeler ve lokantalarda dinlenirken doyumsuz lezzetlere de vakit ayırmalısınız. Şehirdeki, Duomo di Firenze, Ponte Vecchio Köprüsü, Galeria Della Accademia Müzesi ve Uffizi Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece bazıları. Ancak Piazzale Michelangelo denen Michelangelo Tepesi ise kesinlikle şehrin en güzel yeri. Merkezden yürüdüğünüzde 20 dakikada ulaşacağınız bu tepedeki manzara özellikle gün batımında efsane kareler sunuyor.
Floransa’da “aperitivo” olmazsa olmaz
Floransa sadece eşsiz görselliği ile keşfedilmez. Bu keşfi tamamen İtalyanlara özgü atıştırma geleneği olan ‘aperitivo’lar ile tatlandırmanız gerekir. Akşamüstü keyfi olarak da bilinen aperitivolar uzun yaz günlerinde geç akşam yemekleri öncesinde bir keyif ritüeli. Genellikle açık büfe olarak sunulan ve envai çeşit minik tatları içeren bu yemek geleneği mutlaka tadılması gereken bir deneyim olarak aklınızda bulunmalı. Ayrıca İtalyan mutfağının diğer tatlarını da es geçmeyin. Trüf mantarı, makarna, peynir, zeytinyağı, pizza ve salatalar her damağı etkiliyor.
Masalsı kırmızı şehir Siena
Toskana’nın diğer güzel şehirlerinden Siena masalsı haliyle görenleri etkiliyor. İşte bu nedenle en çok ziyaretçi çeken yerlerden birisi. Şehir ortaçağdan kalan etkileyici kırmızı binaları ve sokakları ile saatlerce gezilmeyi hak ediyor. Bütün şehir yürüyerek rahatlıkla geziliyor. İşe Piazza del Campo Meydanı’ndan başlayın derim. İtalya’nın beki de en güzel meydanının çevresinde Palazzo Pubblico (Belediye Sarayı) sanat şaheseri olarak duruyor. Yine Siena Duomo Katedrali kesinlikle birden çok gezilmeyi hak edecek ayrıntılarla dolu. Şehirde Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan at yarışları olan Palio ise çok ilgi çekiyor. Tahmin edeceğiniz gibi bu yarışlar Ortaçağ’a uzanan bir gelenek. UNESCO’nun koruma altına aldığı her bina, sokak kulak verdiğinizde sizinle sohbet ediyor. İtalyanca bilmenize gerek yok, kalbinizle dinlemeniz yeterli.
Pienza
Pienza minik ama insanın kendisini film setinde hissettiği yerlerden birisi. Siena’ya bağlı bu yerleşim yeri müze şehir olarak tanımlanabilir. Rönesans döneminde mimarisi ve anlayışı ile diğer şehirlere ilham veren Pienza içinde pek çok tarihi eseri barındırıyor. Pienza Katedrali, Palazzo Comunale ve Palazzo Piccolomini gibi pek çok şaheser görülmeyi bekliyor. Pienza yaklaşık üç bin kişilik nüfusu ile adeta küçük bir köy. Akşam karanlığı indiğinde ortalıkta hiç kimse kalmıyor. Şehrin ara sokakları dar ve labirent gibi. Yolu bilmeyenler için kaybolmak büyük keyif çünkü dönüp dolaşıp sonunda şehrin merkezine gelmekten başka şansınız yok. Karanlık indiğinde Orta Çağ’ın soluduğu bu şehirde çok güzel lokantalar da ilgiyi hak ediyor.
Val D’orcia yeşili
Pienza’nın biraz güneyine inerseniz Val D’orcia denilen yeşil vadinin keyfini yaşayabilirsiniz. Özellikle baharı çok güzel olan bu vadi; zeytin ağaçları, şatolar ve üzüm bağları ile dolu. Yeryüzünde sadece yeşilin hüküm sürdüğü, ufuk çizisinde ise maviye karıştığı Val D’orcia’da Gladyatör filminin çekildiği şato gibi pek çok şatoyu da ziyaret etmeniz mümkün. Doğal güzellikleri yaşamak ve huzurlu anlar geçirmek isteyenler için Toskana adeta terapi merkezi. Hem de sürekli gitmek isteyeceğiniz…