İstanbul'da oryantalist mimari örneği: Sirkeci Garı
Dünya’da ilk olarak 1825yılında İngiltere’de başlayandemiryolu ulaşımınıntohumları Osmanlı’da 1856yılında atılmaya başlandı.Söz konusu tarihte başlayançalışmalarla İzmir-Aydındemiryolu hattı üzerineçalışıldı. Bir süre bu konudasessiz kalan Osmanlılar 1871yılında Sultan Abdülaziz’infermanıyla İstanbul(Haydarpaşa’dan) ile Bağdat’ıkavuşturacak demiryoluhattını inşa etme serüveninebaşladı. 1872 yılındabaşlanan ve Konya’ya kadartamamlanan demiryolu hattıI. Dünya Savaşı’nın patlakvermesi üzerine sekteyeuğramışsa da daha sonrakiyıllarda tamamlanabildi.
Balkanları İstanbul’a yakınlaştıracak Rumeli Demiryolu ise yine Sultan Abdülaziz döneminde 1860’ların sonunda yapılan çalışmalarla şekillendi. Bu şekillenme sırasında tren raylarının Topkapı Sarayı bahçesinden geçecek olması üzerine Sultan Abdülaziz "Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin, razıyım" ifadelerini kullanmış ve böylece demiryoluna verdiği önemi göstermiştir. Sultan Abdülaziz döneminde başlayan çalışmalar Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1888 yılında nihayete erdi. Hattın son durağı İstanbul İstasyonu yani günümüzdeki adıyla Sirkeci Garı’ydı. Günümüze gelen Sirkeci Garı 1888-1890 yılları arasında inşa edilmişse de bölgede inşa edilen ilk gar değildir. İnşa edilen ilk İstanbul İstasyonu’nu eski fotoğraflardan takip edebilmekteyiz.
İstanbul istasyonu
Sultan Abülaziz devrinde, 1870-1875 yıllarına tarihlenen ilk istasyon binası üçgen alınlıklara sahip çatısıyla neoklasik üslup yansıtan istasyon pencerelerdeki perdeleriyle müstakil bir ev görüntüsü sergilemektedir. Alt katı bekleme salonu ile gişe işlemleri için ayrıldığı düşünülen binanın üst katları herhâlde yönetim için ayrılmış olmalıydı. Tren rayına bakan cephesinde, üçüncü katta yer alan iki pencere arasında Eski Türkçe ile yazılmış "İstanbul" kelimesi ile hemen altında "Constantinople" ifadesi yer almaktadır.
Arkada ise minaresiyle birlikte görülen ancak günümüze ulaşamayan Elvan Çelebi Camii görülmektedir.
Sultan Abdülaziz döneminde inşa edilen bina artan ihtiyaca cevap vermemiş olacak ki Sultan II. Abdülhamid’in iradesiyle Alman Mimar August Jachmund tarafından Sirkeci Garı Oryantalist mimari üslubun hâkim olduğu bir düzende 1888-1890 yılları arasında inşa edilmiştir. Garın inşa edildiği tarihten itibaren Paris’ten kalkan "Şark Ekspresi" adlı tren ile İstanbul’a gelmek isteyen binlerce kişi İstanbul’u gezmeye yeni inşa edilen gardan başlamıştır.
Sirkeci Garı’nın cephesi simetrinin hâkim olduğu bir düzene sahiptir. Cephenin merkezinde yer alan ana giriş köşelerde minare biçimli saat kuleleri ile sınırlandırılmıştır.
Saat kulelerini örten külah örtü sonraki dönemlerde yerini sadece köşk düzenlemesine bırakmıştır. Girişin üstü yüksek tonoz biçimli bir çatıyla örtülmüştür. Yapıda kullanılan geniş saçaklar, at nalı kemerli pencereler ve yuvarlak pencereler dönem mimarisi için dikkat çekicidir. Cephenin tepelik bölümünde, merkeze yerleştirilen elips biçimli alan tuğra yeri için ayrılmıştır.
Bu alana kırmızı zemin üzerine altın yaldızlı düzende Sultan II. Abdülhamid’in tuğrası yerleştirilmiştir.
Sirkeci Garı Osmanlı aydınları tarafından çağdaşlığa, modernliğe açılış olarak yorumlanmıştır. Batılılar tarafından ise Doğu’nun Kapısı olarak değerlendirilmiştir.
Sirkeci Garı’nın günümüzde restorasyon çalışmaları devam etmektedir. İstanbul’da Osmanlı’nın son dönemine ait yapılardan biri olması nedeniyle ayrıca önemli Sirkeci Garı’nı herkesin ziyaret etmesini tavsiye ederiz.