House of Performance: Sanatta sürdürülebilirlik en önemli şeydir
Son aylarda adını sıkça duyduğumuz Bakırköy'de yer alan House of Performance, bir anlamda sanat üssü. Yeni açılan sanat merkezinin hikâyesi, kuruluşu ve geleceğine dair pek çok şeyi ve HOP'un yönetim kurulu üyeleri Hakan Haksun, Bosna Altın ve mekânın sanat yönetmeni Özen Yula'yla konuştuk.
Son aylarda pek çok yerde House of Performance'ın adını görüyoruz. Buranın hikâyesini sizden dinleyerek başlayım mı?
Hakan Haksun: Burası 10 yılı aşkın süredir kapalı olan bir sinemaydı, Avşar Sineması. Tüm Bakırköylülerin ya da yolu buradan geçenlerin bildiği herkesin anılarının olduğu bir mekân. Sahibi mekânı kimseye vermiyordu, kapalı tutuyordu, kıyamıyordu ama Şükrü Avşar'la konuştuk, o da ikna oldu. Harun Türk'ün de girişimiyle burayı tiyatro ve kültür merkezine çevirdik. Sonra Bosna Altın'ın katılımı ve Özen hocanın katkılarıyla hızlı bir sürede burayı açtık.
Sanata dair bir girişimde bulunmak, yatırım yapmak günümüzde deli işi gibi görülüyor. Ekonomik şartlar, sizi endişelendirmedi mi?
Hakan: Endişelendirmedi. Buraya ilk olarak pandemi öncesinde bakmıştık. İki senelik pandemi sürecinde insanlar eve kapanınca “İyi ki bu işe girmedik” dedik ama pandemin ardından insanlar gerçekten sosyalleşmeye, tiyatroyla buluşmaya hasret kalmış bir şekilde salonlara koştular. Hâlen insanların ilgisinin bu konuda yoğun olduğunu düşünüyoruz.
Burası çok yönlü bir yer. HOP'da neler var?
Bosna Altın: Biz burayı kurarken sadece bir tiyatro salonu gibi düşünmedik. Akademik yanı olan eğitimlerin ve atölyelerin gerçekleşeceği, sektörden genç yeteneklerle temas ettiğimiz bir menajerlik kısmının da olacağı bir performans evi hayal ettik. Kısa bir süre sonra temel oyunculuk, yeni medya, temel senaryo atölyelerine de başlayacağız.
Siz aynı zamanda HOP'un sanat yönetmenisiniz. Burasıyla bu anlamda yolunuz nasıl kesişti?
Özen Yula: Önce Bosna'yla yolum kesişti, sevgili Hakan'la daha önce tanışıyordum. En son Harun Bey ile tanıştım. Ekiple ilk defa bir araya geldiğimizde mekânın bir kültür sanat politikası olması gerektiğini ve bunun için de bir genel sanat yönetmenine ihtiyaç olacağını konuştuk. Beraber karar verdik, ben de başladım. Çok yeniyiz. Ama hızlı başladık. Şu an oynanan oyunlarımız var, yeni oyunların da hazırlığı içindeyiz. Bosna'nın da dediği gibi seminerler ve eğitim programları olacak. Ayrıca bu konuda söz sahibi insanların da masterclass gibi dersler vereceği bir yapı düzenliyoruz.
Türkiye'de sanatı takip eden insanlar için House of Performance'ın nasıl bir iz bırakmasını hayal ediyorsunuz?
Özen: Ustalarla gençleri bir araya getiren, Bakırköy ve çevresine sanat açısından hizmet eden bir kurum olmayı düşünüyoruz. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sürdürülebilirlik büyük bir kavram. Bu kavram hem yaratıcı bir süreci gerektiriyor hem de bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik koşullar nedeniyle birtakım şeylerden ister istemez feragat etmek durumunda kalıyorsunuz. O sürdürülebilirlik için belirli sınırlar çizmek zorunda kalıyorsunuz. Zaten kültür sanat politikamızda hem şimdiki hâli hem de beş yıllık planda sürdürülebilirlik durumunu ele almayı gerektiriyor. Biz de arkadaşlarla bunu yapmaya çalışıyoruz.
Hakan: İnsanların ihtiyaçlarının çok hızlı değiştiği bir dönemdeyiz. İnsana ait olan her şey çok hızlı değişiyor. Tüm mesleklerin beş yıl içinde yeniden sorgulanacağını insanın tamamen tüketici hâle geçeceğini, para biriminin de 10 yıllık süreç içerisinde ortadan kalkacağını düşünüyorum. Dolayısıyla insan artık hizmet üretmeyecek. Daha fazla kültür sanatla ilgilenecek ya da daha fazla izleyici olacak. Haliyle de insana dair sanatsal üretimlerin daha fazla değer kazanacağını düşünüyorum.
Bir sanat merkezine hayat vermenin en zor kısmı nedir sizce?
Bosna: İlk olarak güzel kısmından başlayayım. Burayı açtığımız hafta kapının önünde oturuyorduk o sırada iki yaşlı insan geçti ve biri şöyle söyledi “Biz eşime ilk defa sinemaya buraya gelmiştik. İyi ki burayı açtınız, burada çok anılarımız var, içeriyi gezebilir miyiz?” Bu beni çok motive etmişti. Öte yandan riskli bir dönemde bu oluşama girdik. Biz insan psikolojisinin sosyal hayatın zorlu koşullarında sanatın besleyiciliğine ihtiyacı olduğunu düşünerek cesaretlendik. Ama açılan her yeni yer gibi oturması zaman alıyor.
Hakan: Sezon sonuna doğru açılmış olmamız, tadilat sürecinin kapsamlı ve masraflı olması ve bunu ayakta tutmak kolay değildi ama burası bir üretim üstü. Özen hocanın oyun seçimleri ve ekip olarak kurduğu kadromuzla ve bizle beraber çalışan herkes profesyonel anlamda sanata dokunan insanlar. Onlarla yaptığımız her iş üretim ve tiyatroya dair, bu da işi daha keyifli kılıyor.
Özen: Yeni açılan sıradan bir dükkânda bile çeşitli sorunlar çıkar. Her şey zamanla oturur. Kültür sanat politikası da dahil her şeyin oturması için zamana ihtiyaç var. İnsanların bütçelerini ellerinde tutma niyetinde olduğu dönemde gördüğünüz gibi buraya büyük bir yatırım yapıldı. 410 kişilik bir salon yukarıda, 110 kişilik bir salon aşağıda, 2 tane sinema salonu. 10 yıldır kapalı olan mekân sıfırdan elden geçirildi. Sonra bir araya gelerek burası için bir kadro oluşturduk, oyunları seçtik, eğitim programını gerçekleştirip bir yapı kurmaya çalışmak kolay değildi. Bunları kısa sürede gerçekleştirmek mucize gibi bir şeydi. Buradan insanlar mutlu ayrıldıklarında biz de çok mutlu oluyoruz. İnsanlara dertlerini unutturacak oyunlar, gösteriler, konserler sunmak bizim işimiz. Onlar mutlu olduğunda biz de görevimizi yerine getirmiş ve iyi enerji vermiş oluyoruz bu da bizi mutlu ediyor.