Hiçliğin görkemli heykelleri: Alberto Giacometti

 Alberto Giacometti.
Alberto Giacometti.

Alberto Giacometti, avangart sanatçıların gerçeklikten uzaklaşma çabalarıyla Kübizm ve Gerçeküstücülüğe yöneldiği bir dönemde, ulaşılamaz bir hedef olarak gördüğü "gerçeklik" üzerine çalıştı. Savaş sonrası yaşadığı yabancılaşmayla yaptığı, neredeyse yok olup gidecek gibi görünen heykelleri onu 20. yüzyılın en ünlü heykeltıraşlarından birine dönüştürdü.

  • Gazing Head, 1928-29
  • İlk yıllarında modelden gerçekçi heykeller yapmakta sık sık zorluklar yaşayan Giacometti, bu umutsuzluk içinde ezberden çalışmaya başladı. Sanatçının erken dönemlerinde bile problem çözmedeki yeteneğini ve deneysel tavrını gördüğümüz bu çalışması, mermer kütlenin yapısını koruyarak küçük dokunuşlarla bile insan başı izlenimini vermedeki başarısını gösteriyor.

İlk yıllar

Alberto Giacometti, 10 Ekim 1901'de İsviçre'nin Stampa yakınlarındaki Borgonovo köyünde doğdu. Annesi Annetta Stampa, bölgede toprak sahibi olan bir aileden gelmekteydi ve babası Giovanni Giacometti (1868-1933), İsviçre Post-Empresyonist resminin önde gelen temsilcilerinden biriydi. Sanatsal geçmişe sahip olan bu ailenin dört çocuğundan en büyüğü olan Alberto’nun yeteneği erken yaşlarda keşfedildi. 1915'te ilk yağlı boya tablosu “Elmalı Natürmort”u, 1914'te ise ilk heykeli olan kardeşi Diego'nun büstünü babasının atölyesinde yaptı.

Çok geçmeden ailesinin yolundan giderek sanatçı olmaya karar vererek 1919'da güzel sanatlar okumak için Cenevre'ye taşındı. 1920’lerin başında babasına eşlik ettiği İtalya gezisinde gördüğü Mısır sanatının zengin koleksiyonları ilerleyen yıllarda sanatı üzerinde kalıcı bir etki bıraktı.

  • Spoon Woman, 1926
  • İlk yıllarında gördüğü şeylerin resim ve heykellerini yapamadığına yönelik saplantılı düşünceleri onu model çalışmaktan uzaklaştırdı. Bu nedenle 1925-29 dönemindeki çalışmalarında gerçekçiliği bir kenara bırakarak soyutlama üzerine çalıştı. Giacometti'nin Kaşık Kadın ve benzeri heykelleri “Düz Heykeller” dönemi olarak yorumlanır.

Paris

Giacometti, 1922'de kendini geliştirmek için sanatın merkezi olan Paris'e yerleşmeye karar verdi. Burada dünyanın dört bir yanından gelen yetenekli öğrencileri kabul eden Académie de la Grande Chaumière'de Antoine Bourdelle'in (1861-1929) derslerine katıldı.

Ustasının figüratif üslubunu takip etmek yerine Kübizm’den ve Louvre’da gördüğü ilkel sanat eserlerinden ilham alarak ilk bronz heykellerini yapmaya başladı. 1925 yılında Salon des Tuileries'de yapılan sergideki ilk çıkışının ardından sanat çevresinde popülerlik kazanması uzun sürmedi. Georges Bataille'ın editörlüğünü yaptığı ünlü sanat dergisi Documents’ta hakkında yazılan övgü dolu makale ise kariyerinin dönüm noktası oldu. Galerie Pierre ile önemli bir sözleşme imzalayan Giacometti kısa sürede Paris avangardının önemli bir ismi hâline geldi. 1927’de asistanlığını üstlenen ağabeyi Diego ile birlikte hayatının son gününe kadar yaşayacağı Paris’teki ünlü stüdyosuna taşındı.

  • Suspended Ball, 1930-31
  • Kaşık Kadın gibi heykelleriyle Gerçeküstücülerin dikkatini çekse de André Breton tarafından resmi olarak gruba davet edilmesi 1930'da Galerie Pierre'de sergilenen Asılı Balon sayesinde oldu.

Kriz yılları

Giacometti 1930'ların başında Man Ray, Joan Miró, André Masson ve Max Ernst gibi isimlerin yer aldığı Gerçeküstücüler içinde sıcak bir şekilde karşılanarak hareketin en önemli heykeltıraşı konumuna ulaştı. 1933'te babasının ölümüyle Stampa'da geçirdiği birkaç ayın ardından Paris'e döndüğünde, kendi deyimiyle “hayatın bütünlüğü” olarak adlandırdığı gerçeğin varoluşunu ortaya çıkaracak sanatsal formlar üretebilmek derdine düştü. Tekrar modelden çalışmaya başlayarak gerçekçiliğe dönüşü, Gerçeküstücülerle arasının açılmasına ve gruptan dışlanmasına neden oldu. 1935 yılından itibaren gerçeklik ve varoluş üzerine deneyler yaptığı, kendisiyle birlikte anılacak efsanevi figüratif çalışmalarını yapmaya başladı. Sadece bir deney olarak başlamış olduğu çalışmaları kısa sürede bütün yaşamına yayılan bir serüvene dönüştü.

  • Woman with Her Throat Cut, 1932
  • 1932'deki ilk kişisel sergisiyle Gerçeküstücüler tarafından coşkuyla karşılanan Giacometti, hareketin en önemli heykeltıraşı konumuna ulaştı. Bu dönemde yaptığı eserlerinin çoğu, grubun diğer üyeleri gibi şiddet ve cinsellik çağrışımlarıyla dikkat çekmektedir.

İkinci Dünya Savaşı ve diğer meseleler

İkinci Dünya Savaşı patlak verdikten sonra Fransa'yı terk ederek İsviçre'ye sığınan Giacometti stüdyoya dönüştürdüğü bir otel odasında heykellerini yapmaya devam etti. Hafızasından çalışmaya geri döndüğü savaş yıllarında kafalardan ve ayakta duran figürlerden oluşan heykelleri neredeyse yok olma aşamasına gelecek kadar küçülmeye başladı. Bu dönemdeki çalışmalarının çoğunu yok etti ve savaştan sonra Cenevre'den ayrıldığında elinde kalan heykelleri birkaç kibrit kutusuna sığacak büyüklükteydi.

  • The Palace at 4 a.m., 1932
  • 1930'ların başlarında ahşap, alçı, metal ve mermer gibi malzemelerden yaptığı erken dönem Gerçeküstü heykelleri rüyalarında gördüğü “tamamlanmış” sahnelerden oluşuyordu. Bu heykellerin belki de en ünlüsü olan Sabahın Dördünde Saray, neredeyse hiç kimsenin uyanık olmadığı bir zaman diliminde havada asılı duran şeyler ile yerde duran şeyler arasındaki gerilimi temsil ediyor.

Olgunluk yılları

İkinci Dünya Savaşı sonrası Paris’e dönen Giacometti katliamın korkunçluğunu, insanların ve doğanın bir anda kolayca yok olabildiğini gördüğü için herkesin sadece bastığı yer kadar alan kapladığını düşünmeye başladı. Varoluşçu düşünceye doğan bu ilgisiyle sessiz bir boşlukta yaşayan, neredeyse yok olacak kadar inceltilmiş figürlerini ortaya çıkardı. Bu heykellerle 1950'de New York'ta Pierre Matisse Galerisi'nde ve bir yıl sonra Paris'teki Galerie Maeght'te açtığı sergiler uluslararası bir üne kavuşmasını sağladı. 1956’da Venedik Bienali'nde heykel dalında büyük ödüle layık görüldü; aynı yıl İsviçre, Kunsthalle Bern'de retrospektif sergilerle onurlandırıldı. Özellikle 1960'lı yıllar Giacometti'nin sanat çevreleri tarafından onurlandırıldığı ve yoğun takdirler aldığı yıllardı. Yıllar boyunca daha karmaşık hâle gelen bronz figürleri onu çağdaşlarının ve savaş sonrası kuşağının gözünde efsanevi bir sanatçıya dönüştürdü. Ancak 1963 yılında konulan kanser teşhisi sonucunda midesinin büyük bir bölümü alındı. Kanser tekrarlamamış olmasına rağmen 1965'te kalp hastalığı ve kronik bronşit teşhisi kondu. 11 Ocak 1966'da kalp zarı iltihabından dolayı hayatı aniden sona erdi.

  • Annette with Chariot, 1950
  • Giacometti başarılı bir heykeltıraş olmanın yanında iyi bir ressam ve desenciydi. 1950 tarihli bu çalışmasında özne, etrafındaki odayı betimlemek için kullanılan aynı çizgi ve konturlardan oluşan sanatçının karısı Annette'tir. Dönemin önde gelen Varoluşçu düşünürlerinden bazılarının da belirttiği gibi, Giacometti'nin olgunluk dönemi çalışmaları soyutlamanın panzehiridir.
  • Walking Man I, 1960
  • Yürüyen Adam, Giacometti'nin en ikonik eseri ve 20. yüzyılın en ünlü heykellerinden biridir. Yüzeyi kabaca dokulandırılmış bu sıska, anıtsal figür; insanoğlunun kırılganlığını ve ölümlü oluşunu vurguluyor. Giacometti'nin formu öze indirgediği özgün anlatım yöntemi onu İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişen resim ve heykel üsluplarından ayırır. Öyle ki olgunluk yıllarında yaptığı bir söyleşide amacının insan figürünü değil, onun gölgesinin heykelini yapmak olduğunu dile getirmiştir.
  • Studio of Alberto Giacometti, 1966
  • Giacometti hayatını 1927’den itibaren Paris'te 23 m2'lik ünlü stüdyosunda inziva içinde geçirdi. Devrinin en ünlü sanatçı ve entelektüellerinin sık sık ziyaret ettiği atölye Jean Genet'in söylemiyle “Sanatçının kendi krallığını sürdürdüğü bir mekândı.”