Her şeye yetişmeye kalkmanın mahvettiği şeyler: Kol saati
İnsan güzelliği sever. Süslenmeyi ve kendisini o güzellik algısının içerisine dahil etmeyi sever. Güzellik kavramını genellikle bir yere oturtamayız. Büyüktür. Her zaman etkilidir aslında ama onu herkes kendi dağarcığı içerisinde değerlendirir. Güzellik bazılarınca bir sözdür. Bir insandır. Yahut süsle varılan o “şey”dir. Kol saati de biraz bununla ilintilidir. İnsan hem süslenir, kendine olumlu bir şey katmış hissiyatına bürünür. Hem de bir gerekliliği yani ihtiyaç gideren bir şeyi de yanında taşımış olur. Düşünsenize süs ama diğer yandan da elzem. Estetik ihtiyaç. Tam bir Türk işi.
Zaman. Onu ele geçiremiyoruz. Dağlarda güneşle gelen bir bilge gibi. Gece kaybolan. Gün içinde hızlı hızlı konuşan. Hemen anlayamadığımız konuşmaların sahibi. Vakti güneşle ve ezan vakitleriyle bilen Müslümanlar, ilk kol saati taktığında veya o köstekli saati taşıdığında ne hissetmişlerdi acaba? Tabii hemen hepimizin aklına Ahmet Haşim’in Müslüman Saati yazısı geliyor. Bir şair çıkmış ve adlandırmış zamanı. Hep bir yerlerde bir şair çıkar zaten. Onun çıkışını da bir hikâyeci veya romancı yazar. Bu böyledir.
Bir sürü duygudan, kavramdan veya histen bahsedebiliriz. Soyut; fakat bize çok fazla maddi tesiri olan kavramları sıralayabiliriz. Zaman da bunlardan birisi. Kafamızda yaratıcıyı düşünürken belki de onun otoritesini ileri derecede sağlamlaştıran şeylerden biri zaman. Onu yenemezsiniz. Telafi edemezsiniz. Geriye gidemezsiniz. İleriye anca onun istediği koşul ve sürelerde gidebilirsiniz. Zamanı durduramazsınız. Zaman, Yaratıcı dışında kimsenin otoritesini kabul etmeyen bir halife gibi. Kol saati de bütün modernliğine rağmen bunu hatırlatan o şey sanki…
Kol saatini yapandır kapitalizm. Ama zamanı yaralayamaz. İnsanlar zamana zarar veremez. Yalnızca zamandan payı olan canlıların, zamanla olan ilişkisini bozarlar. Kol saati kırılsa da dursa da devam eder zaman. Sürekliliği hatırlatır kol saati. Olmasa da bizi sarmalayan akışı, dünyaya nizam veren bilgiyi hatırlatır. Artık dünya uyumuyor. Ticaret 24 saat devam ediyor. Bütün bunlar zamana bir şey yapamaz. Ama canlılara etki eder. Kol saati çalınsa da vakit bizimdir. Saat bizimdir.
- “Ne içindeyim zamanın,
- Ne de büsbütün dışında;
- Yekpare, geniş bir ânın
- Parçalanmaz akışında.
- Bir garip rüya rengiyle
- Uyuşmuş gibi her şekil
- Rüzgârda uçan tüy bile
- Benim gibi hafif değil.”
- (Ahmed Hamdi Tanpınar – Ne İçindeyim Zamanın)