Göksel:“Kusurlarımız bir renk, karakter kazandırıyor”

Göksel
Göksel

Göksel’in yeni single’ı “Tam da şu an” her yerde bangır bangır çalıyor. Büyük ihtimalle şarkıyı dinlemişsinizdir. Ama henüz dinlemediyseniz klasikleşecek bir Göksel şarkısı diyebiliriz. Çünkü o yaptığı şarkılarla dinleyicilerinin kalbine dokunan, anlık değil ömürlük şarkıların kadını. Göksel’le yeni single’ının ardından müziğini ve hayata bakışını konuştuk.

Geçtiğimiz ayın başında dinleyicilerinizle buluşturduğunuz şarkınız oldukça beğenildi. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Paylaşmak, anlaşılmak, beğeni kazanmak çok güzel duygular. Tam da yeni albümün hazırlıkları içindeyken motivasyonum yükseldi, iyi hissediyorum.

Yeni bir albüm yaptığınızda ya da yeni klip çektiğinizde onun kalitesi “Göksel Standartlarının” altına düşmüyor. Yani siz yeni bir şey yaptığınızda dinleyiciniz hayal kırıklığı yaşamayacağını, onu iyi ve uzun yıllar dinleyebileceği bir şarkının beklediğini biliyor. Müzik yaparken, yeni bir şeyler üzerinde çalışırken çok mu mükemmeliyetçisiniz?

Müziğe başladığım ilk yıllardaki heyecanımı ve tutkumu hiç kaybetmedim. Evet, mükemmeliyetçi bir tarafım var. Fakat bir yandan da biliyorum ki gerçek hayatta kusursuz hiçbir şey yok. Kusurlarımız bize renk, karakter kazandırıyor. Ben sadece elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Müziğe ve dinleyiciye karşı sorumlu hissediyorum kendimi.

"Fırtına Deresi’nde yüzdüm"
"Fırtına Deresi’nde yüzdüm"

Bestelerinizi genellikle şehir dışına çıktığınızda yaptığınızı okumuştum. Bunun özel bir sebebi var mı?

Yabancı bir şehirde ya da doğaya yakın olduğum yerlerde daha özgürüm, çocuk gibi heyecanlı ve meraklıyım. Günlük yaşamın koşturmacasından uzak kalmak içime dönmemi sağlıyor. Seyahatlerim düşünmek, hayatıma dışarıdan bakmak, duygularımla yüzleşmek ve yazmak için harika bir fırsata dönüşüyor. Uzun uçak yolculuklarında yanımda bir defterim olur mutlaka bir şeyler karaladığım. Çoğu insanın aksine uzun uçuşları seviyorum.

“Tam da Şu An” sonrası albüm ya da yeni şarkılar için hazırlıklar var mı?

“Tam da Şu An”, yeni albümümün sizlerle paylaştığım ilk şarkısı. Ozan Çolakoğlu ile beraber 10. albümümün demo kayıtlarına başladık. Kışa doğru stüdyo çalışmamız bitmiş olur diye tahmin ediyorum.

“Tam da Şu An”da “Bu Mudur Hayatım” diyorsunuz ya Göksel’in nasıl bir hayatı var?

Şarkıyı yazdığım vakitlerde, hepimizin her şeyden şikâyet ettiği zor bir dönemden geçiyorduk. Şarkıda hayata sitem var ama yine de umutlu bir his bırakıyor. Benim hayatımsa hareketli, renkli ve bir o kadar da düzen içinde. Spor yapıyorum, sağlıklı besleniyorum, sıkça seyahat ediyorum. Sinema, müzikten sonraki merakım.

"Hayatım hareketli ve renkli"
"Hayatım hareketli ve renkli"

Bir de son çalışmanızı dinledikten ve açıklamalarınızı okuduktan sonra hayatınızda çok pozitif bir dönemde olduğunuz hissine kapıldım. Yanılıyor muyum?

Evet, gerçekten de bardağın dolu tarafına bakmayı öğrenmeye çalışıyorum. Doğu kültürlerinde insanlar acıya meyilli, ben de biraz öyleyim. Bakış açımı değiştirebildiğimde hayatı daha farklı görebildiğimi fark ettim. Günlük hayatın içinde çok ufak şeyleri büyütüyoruz. Oysa şükretmemiz gereken öyle çok şey var ki...

Boğaziçi Üniversitesi’nde felsefe okurken en çok sevdiğiniz şey olan müzik için okulunuzu bırakmanızla büyük bir maceraya atıldınız. Aynı zamanda büyük risk de aldınız. Pek çok insan sevmediği işleri yapmak zorunda kalıyor ve sevdiği iş için kendisine fırsat vermiyor. Bu konuda arafta kalanlara nasıl tavsiyeler vermek istersiniz?

Halil Cibran “İş gözle görünür kılınmış aşktır” demiş. Sevdiğimiz iş ruhumuza iyi gelendir. Görev gibi olmaz keyifle zamanın nasıl geçtiğini anlamayız, daha üretken daha mutlu hissederiz. Doğru işi seçmek, doğru eşi seçmek kadar önemli. Mücadele etmeye değer. Kalbimiz hep en doğrusunu söylüyor aslında. İnandığım, uğruna risk aldığım hiçbir şeyden pişman olmadım.

"Sevdiğimiz iş ruhumuza iyi gelendir."
"Sevdiğimiz iş ruhumuza iyi gelendir."

Biz aynı zamanda bir gezi dergisiyiz. Sizin kaçış rotalarınız var mı? Dinlenmek, kendinizi şarj etmek için nerelere gidersiniz?

Ben tam bir seyahat insanıyım. Türkiye'de en çok Ege kıyılarında tatil yaptım. Fazla turistik tesisin olmadığı, küçük sahil köylerimiz muhteşemler. Çoğunlukla 3-4 günlük kaçamaklar yapıyorum. Karadeniz'e de bayılırım, birkaç yıl önce Rize Çamlıhemşin'de bir köy evinde kalma fırsatım olmuştu. Benim için harika bir deneyimdi. Fırtına Deresi’nde yüzdüm, yaylaları dolaştım, köy düğününe katıldım. Tekrar gitmeyi Karadeniz'de daha uzun vakit geçirmeyi arzu ediyorum.

Sizin için ideal tatil kaç gündür?

Konserlerim sebebiyle ülkemin hemen her şehrini dolaştım. Bazen 1-2 gün uzun kalıp etrafı dolaşıyorum. Doğu ve Güney Doğu Anadolu da insanıyla, doğasıyla beni çok etkiliyor.

Birkaç günlük tatiller mi yoksa daha uzun tatilleri mi seversiniz?

Bugüne kadar yaptığım en uzun tatil, 3 hafta kadar kaldığım Güney Amerika seyahatimdi. Küçük kaçamakların da uzun tatillerin de keyfi, öğrettikleri ayrı ayrı güzel.