Fetih günlerinin saf neşesi: Bursa Ulu Camii

Bursa Ulu Camii’nin 1399-1400 yıllarında tamamlandığı tahmin ediliyor.
Bursa Ulu Camii’nin 1399-1400 yıllarında tamamlandığı tahmin ediliyor.

Şair ve müfessir İsmail Hakkı Bursevî’ye göre Bursa Ulu Camii; Kâbe (Mekke), Mescid-i Nebevi (Medine), Mescid-i Aksa (Kudüs), Mescid-i Emeviyye (Şam)’den sonra İslam dininin beşinci kutsal makamıdır. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinin tüm zarafetini yansıtan bu yapının hikâyesi ise en az kendisi kadar ilginçtir.

Bir rivayete göre Yıldırım Bayezid, Niğbolu Zaferi’nden elde ettiği ganimetlerle Bursa'ya 20 cami yaptırmak ister. Bursa’nın alimlerinden olan Emir Sultan'a da bu düşüncesini açar. Fakat Emir Sultan, padişaha 20 cami yerine 20 kubbeli büyük bir cami yaptırmasını ve caminin yerini de rüyasında gördüğünü söyler. Caminin yapımına başlanır ancak inşaat alanındaki mülk sahiplerinden yaşlı bir kadın arsasını satmayı kabul etmez. Arsanın zorla alınması da İslam hukukuna uygun düşmeyeceği için kadının arsası camiye dahil edilmez ve caminin tam ortasına denk gelen arsa boş bırakılır. Sonraki yıllarda da Şeyhülislam Karaçelebizade Abdulaziz Efendi buraya havuzlu bir şadırvan yaptırır. Evliya Çelebi de Seyahatname'sinde bu şadırvanın suyunun Uludağ’dan geldiğini ve içinde alabalıkların yüzdüğünü belirtir. Şadırvanın suyunun tek yerden çıkması Allah’ın birliğini, çıkan suyun 33 ayrı kola ayrılması ise Allah’ı tesbih etmeyi temsil eder.

Bursa Ulu Camii’nin 1399-1400 yıllarında tamamlandığı tahmin ediliyor. Mimarlığını Ali Neccâr yahut Hacı İvaz Paşa’nın üstlendiği tahmin edilen yapı; ilk olarak cami, medrese, hamam, bedesten, dükkânlar ve lojmanlardan müteşekkil bir külliye şeklinde inşa edilmiş olsa da günümüze bu yapılardan cami, bedesten, dükkânlar ve hamam ulaşır. Ancak hamam günümüzde gümüşçüler çarşısı olarak işlev görmekte.

Rivayete göre Bursa Ulu Cami’nin açılışındaki ilk Cuma namazı için Yıldırım Bayezid, Emir Sultan’dan hutbe vermesini ister. Fakat Somuncu Baba’nın ilmî gücüne vâkıf olan Emir Sultan, “Gavs-ı a‘zam şu anda bu şehirdedir, onların mübarek varlığı varken halka nasihat ve hitap etmeyi bize teklif etmek münasip değildir” diyerek padişahın teklifini kabul etmez. Bunun üzerine ilk Cuma namazında hutbeyi Somuncu Baba verir ve hutbede ulemanın Fatiha suresinin tefsirinde zorlandığını söyleyerek, Fatiha suresini yedi değişik biçimde tefsir eder. Dolayısıyla tefsir ilmindeki derinliği ortaya çıkan Somuncu Baba’nın ne kadar mübarek bir zat olduğunu tüm Bursa halkı öğrenmiş olur. Cuma namazı sonrası hutbeden etkilenen cemaat, Somuncu Baba’nın elini öpüp duasını almak için caminin kapılarında dizilir. Somuncu Baba da cemaati küstürmemek için herkesle selamlaşır fakat caminin üç kapısının herhangi birinden çıkan herkes Somuncu Baba’nın elini öptüğünü iddia etmektedir. Somuncu Baba ise sırrının aşikâr olmasından sonra mütevazı yaşamına devam edebilmek için Bursa’dan ayrılır.

Bursa Ulu Camii, mimari plan olarak ilk dönem Osmanlı mimarisinin mütevazı bir örneği olsa da iç mekândaki hat ve süslemeler göz önüne alındığında neredeyse bir İslam sanatları müzesidir. Caminin çatısını taşıyan 12 adet filayaklarına nakşedilmiş hat yazıları; bu sanatın usta sanatçılarından Abdülfettah Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Sâmi Efendi, Mehmed Şefik Bey gibi isimler tarafından yapılır. Tahrir ve konturlar da ise Mücellid Mehmed Efendi’ye aittir. Ayrıca camide Osmanlı'nın en iyi üç "hattat padişah"ından biri olan II. Mahmud’a ait bir levha da yer alıyor.

Caminin kıble yönündeki duvarında yer alan üç boyutlu Kâbe resmi ilginç iç mekân süslemelerinden biridir. Bu resme hangi yönden bakılırsa bakılsın Kâbe’nin kapısı o yöne dönük gözükür. Halk arasında yayılan söylentiye göre ise bu resme bakanlar muhakkak Kabe’yi yaşarken de göreceklerdir. O yüzden Bursa Ulu Camii, hacca veya umreye gitmek isteyenlerin de uğrak noktasıdır. Kâbe resminin hemen altında yer alan vav hattının önü ise yine rivayetlere göre Hızır'ın beş vakit namazın mutlaka bir vaktini kıldığı yerdir. Dolayısıyla burası ziyaretçilerin Hızır’la karşılaşabilmek için namaz kılmaya özen gösterdiği bir konumdur. Caminin doğu tarafında bir camekânda sergilenen saf altından dokunmuş Kâbe örtüsü ise Mısır seferi sonrasında bizzat Yavuz Sultan Selim tarafından getirilip camiye konulmuştur.

Bursa Ulu Cami’nin eşsiz güzelliklerinden biri de Antepli Hacı Mehmed b. Abdülazîz İbnü'd-Dakkī tarafından ceviz ağacından ve “hakiki kündekâri” tekniğiyle yapılan minberdir. Minber, çivi veya tutkal ile değil, birbirine geçip bir arada tutunabilecek parçalar ile yapılmıştır. Minberi eşsiz kılan özelliklerden bir diğeri ise Kur’ân-ı Kerîm’deki âyet sayısını temsil eden 6666 parçadan teşekkül etmesidir.