Dünyaya yeni açılmak: Myanmar
"Myanmar mı? Orası neresi? Oraya neden gidesin ki?Tehlikeli değil mi?" soruları karşısında, Myanmar’ın benibüyüleyeceğinden ve hayata bakışımı değiştireceğindenemin olduğumu açıklayacak cevabı bulamamıştımseyahatimin öncesinde. Aylar süren araştırma ve planlamasonrasında ülke sınırlarına giriş yaptığımda, gerçekten debambaşka bir evrenle karşılaştım.
Diğer adıyla Burma olan Myanmar’ı, dünyanın geri kalanına daha da benzer hale gelmeden görmek çok ama çok ayrıcalıklı bir deneyimdi. Uzun yıllar dünyaya "kapalı" kalmış olan Myanmar, kapılarını aralayalı henüz 20 yıl dahi olmadı. Ülkenin askeri yönetim sonrasında turist kabul etmeye ve vatandaşlarının yurt dışına seyahat etmesine izin vermeye başladığı yıl, 1992. Dünyadan habersiz, dünyanın kendisine erişim sağlamasına izin vermeden sessizce (ama kendi içerisinde çalkantılarla) haritalarda yer almaya devam eden Myanmar, hızlı bir dönüşüm geçirmeye devam ediyor.
Öncelerde küreselleşmenin seyir edemediği nadir ülkelerden olan Myanmar’ın dünyaya açılmasının üzerinden çok az bir süre geçmiş olmasına rağmen global markalar hızla pazardaki/sokaklardaki yerlerini almaya başlamış. O eşsiz kültüre ve dünya görüşüne sahip insanların ellerinde dünyanın geri kalanında olduğu gibi hepimizi birbirimize benzeyen hayatlar yaşamaya iten akıllı telefonlar bitivermiş. Belki de zaman içindeki yolculuğunda "sınırda" yakalayabilmek Myanmar’da gördüklerimi benim için eşsiz kılan…
Bir ülkeyi "görmek" ve bir ülkeyi "anlamak" birbirinden çok farklı kavramlar. Ben bu ülkeyi "anlamayı" çok istedim. Neden kapalı kaldığını, neden gitmek için daha fazla gecikilmemesi gerektiğini, kültürünü… Myanmar, bana dünyanın tanıklık etmeyi umduğumdan çok daha fazlasını sunabileceğini gösterdi. Zira ülke, muazzam özgün bir kültüre sahip.
Yüzleri Thanaka’lı Myanmarlılar
Myanmarlı kadın ve erkeklerin çoğu, Thanaka adlı ağacın kabuklarından elde ettikleri malzemeyi suyla bir macun haline getirerek bunu yüzlerine sürüyor. 2000 yıldır devam eden bu gelenek hem Myanmar’ın yakıcı güneşinden korunmak için güneş kremi hem de makyaj olarak kullanılıyor. Thanaka’yı kimileri yüzlerine gelişigüzel bir şekilde sürerken, kimileri de özenle yaprak gibi desenler çizerek uyguluyor. Thanaka’nın makyaj olarak kullanılması, güzellik anlayışının ne kadar göreceli olduğuna dair güzel bir örnek. Hoş bir sandal ağacı kokusu olan Thanaka’nın cilde faydalı da olduğu biliniyor. Belki de bu, Myanmarlıların yaşlarını asla göstermemesinin ve genç kalmasının bir sebebi olabilir.
Bizim bu Thanaka geleneğini özel bulduğumuz kadar Myanmarlılar da dünyanın geri kalanında geçerli güzellik standartlarını çok özel buluyor. Seyahatim süresince Myanmarlı birçok kadın benimle aynı dili konuşmamasına rağmen sürdüğüm rujumdan ve ojemden istedi, beden dilini kullanarak. Bir kadına ruj hediye ettiğim için karşılığında o da bana Thanaka’sından uyguladı. Başka bir kadın ise ruj verdiğim için kurutulmuş karpuz çekirdeklerinden yaptığı el üretimi çantanın ücretinde indirim yaptı. Myanmar seyahatinde yanınızda hediyelik birkaç makyaj malzemesi bulundurmak güzel bir jest olabilir.
Yasal bir uyuşturucu; Betel Nut
Myanmar’ın haritadaki yerini, vize konularını, nasıl gidileceğini az çok öğrendikten sonra bence bilinmesi gereken en önemli konu, Betel Nut’ın ne olduğu ve nasıl kullanıldığı. Zira Myanmar’a seyahat edenlerin Betel Nut ile Myanmar’a adım attıklarında karşılaşmaları şok edici ve travmatik olabilir. Betel Nut, bir uyuşturucu olarak anılmasa da etkili bir "uyarıcı".
Sokak satıcılarının her sokak başında, yiyecek pazarlarında ve tapınak girişlerinde hazırladığı yaprak sarması benzeri yeşil madde uzaktan görüldüğünde bir yiyecek sanılabilir ama konunun yiyecekle uzaktan yakından bir ilgisi yok.
Myanmar dilindeki karşılığı "kun-ya" olan Betel Nut, Betel veya diğer adıyla Areka palmiyesinin meyvesine ait bir çekirdek. Betel yapraklarının içerisine kalsiyum hidroksit serpiliyor, üzerine Betel Nut’lar yerleştiriliyor ve en sona da akasya ağacı özü geliyor. Bu malzemeler yaprak sarması gibi sarılıyor ve kullanıma hazır duruma geliyor. Farklı satıcılar ürünlerini Hindistan cevizi veya acı biber gibi tatlarla çeşitlendirebiliyor.
"Şok edici" olarak tanımlamamın sebebi ise şuydu: Myanmar’daki sokaklar ve kaldırımlar kan lekesi gibi görünen lekelerle dolu. Betel Nut kullananlar (ki buna halkın çoğu dahil) satıcılardan aldıkları sarmaları ağızlarında 1–2 saat boyunca tutuyorlar.
Ağızdaki sıcaklık ile birleştiğinde Betel Nut’ların uyuşturucu etkisi ortaya çıkıyor ve gitgide daha çok tükürük salgılanıyor. Bir süre sonra da ağızda biriken bu kan kırmızı tükürük sokaklara (azımsanmayacak miktarlar halinde) tükürülüyor. Cadde kenarlarında yürürken arabaların veya tuktuk olarak adlandırılan araçların çarpma ihtimâlinden çok, Betel Nut tükürüğünün üzerinize isabet etmemesine dikkat etmek gerekiyor.
Sağlık üzerindeki olumsuz etkisi ülkede gündem hâline gelmeye başlayalı çok fazla olmamış.
2010 yılından bu yana ülkenin en kutsal tapınağı olan Shwedagon Pagoda’da hijyenik nedenlerle kullanımının yasaklanmasıyla gelen hamleyi, Betel Nut satışının okulların 50 metre yakınında kısıtlanması izlemiş. Ancak bu kısıtlama çok da etki etmiş gibi durmuyor. Kadın, erkek ve hatta Budist keşişlerin devamlı olarak tükettiği Betel Nut’ın ne denli yaygın olduğu, Myanmarlıların kalıcı olarak kıpkırmızı renge dönen dişlerinden görülebiliyor.
Myanmar’daki ilginç ad-soyad sistemi
Myanmarlıların alıştığımız anlamda bir ad-soyad sistemleri yok. Astrolojiye müthiş derecede önem veren Myanmarlılar için doğulan günün astrolojik anlamı büyük. Bu nedenle isim koyarken ebeveynlerinin soyadı yerine "hangi gün doğduğu" ve "astrolojinin bu güne hangi anlamlar atfettiği" önem taşıyor ve bu kriterler uyarınca çocuklara isim olarak belirli heceler veriliyor. Aynı ailedeki insanların ayırt edilebileceği ortak bir isimleri yok, kadınlar evlendiklerinde eşlerinin soyadlarını devralmıyor. Myanmarlılar bu nedenle ülke dışında herhangi bir resmi başvuru yapmaları hâlinde bir dolu heceden oluşan isimlerinin hangi kısmını soyad olarak kullanacaklarını bilemeyip, genelde son hecelerini soyad olarak belirlemek durumunda kalıyorlar.
Keşişler, rahibeler…
Dünyanın en koyu Budist ülkesi olan 50 milyon nüfuslu Myanmar’da 500.000’in üzerinde keşiş bulunuyor. Keşişler ve rahibeler o kadar fazla ki, yanınızdan geçen normal giyimli insanlar kadar safron rengi ve kırmızı renklerdeki giysilerini giymiş keşişlere rastlıyorsunuz.
Myanmar’daki Budist kesim ikiye ayrılıyor. İlk grup, "lay people" olarak adlandırılan ve Budizm’e inanan ancak manastırlarda yaşamak yerine "seküler hayatı" seçmiş kişiler. Bu kişilerin vatandaşlık görevi, manastırlarda yaşayan keşişlere her gün düzenli olarak para ve yemek yardımı yapmak, karşılığında ise onların öğretilerinden ve dualarından faydalanmak. İkinci grup ise hayatını tamamen dine adamış keşişler, rahibeler ve "novice" olarak adlandırılan 20 yaşından küçük çocuk keşişler. Myanmarlılardaki dini görev, askerlik gibi de düşünülebilir.
Herkes 10-20 yaş arasında ve erişkinliğe ulaşıldığında olmak üzere 2 kez manastırlarda kısa bir süre de olsa kalıyor. Bu süreçlerin sonunda da hayatına ne şekilde devam etmek istediğine ve hangi gruba dahil olmayı tercih ettiğine karar veriyor.
Manastır hayatını seçen keşişler giydikleri birkaç kıyafet, saçlarını kazırken kullandıkları ustura, giysilerini dikmek için iğne ve iplik, bağışları topladıkları kaplar gibi en fazla 8 eşyaya sahil olabiliyor. Sabah saat 5:30’da yapılan kahvaltı ve 10:30’daki öğle yemeği dışında herhangi bir şey yemeyen keşişler manastırdaki vakitlerini Budist öğretilere, meditasyona, Pali dilini öğrenmeye ve manastırdaki genel işleri yapmaya ayırıyorlar. Sabah saatlerinde de bağış toplamak üzere sokaklara çıkıyorlar. Keşişlerden farklı olarak rahibeler, pembe renk giyiyor. Kadınlar "Buddha" (aydınlanmış kişi) olamıyor. Manastır hayatını seçmelerinin tek nedeni, bir sonraki hayatlarında erkek olarak hayata gelip ancak o zaman Buddha olabilme ihtimâlleri. Bu hayatlarında, bu bedende yalnızca bir olasılık uğruna yatırım yapabiliyorlar. Manastır hayatına çocuk yaşlarda katılanlar için koşullar o kadar katı değil; oyun oynayabiliyor, futbol maçı yapabiliyor ve eğlenebiliyorlar. 20 yaşına geldiklerinde daha disiplinli bir şekilde yaşamaya başlıyorlar.
Yangon gibi büyük şehirlerde ellerinde akıllı telefonu bulunan keşişler görülebilir. Bu yaygın bir durum olmasa da nedeni, kimi manastırların diğerlerine kıyasla keşişlerin hayatlarında biraz daha fazla esneklik tanıması.
Tapınaklarda geçirilen vakit
"Pagodalar Ülkesi" olarak anılan Myanmar’da o kadar çok tapınak var ki, tam sayısı bilinmiyor bile. Sadece Bagan şehrinde 2300 adet tapınak var, bu rakam ise zamanında yapılmış 10.000 tapınaktan zamana direnebilmiş olanların geriye kalan sayısı. Altın tapınaklar, kiremit renkliler, beyaza boyanmış tapınaklar uçak Myanmar’a iniş yaparken gökyüzünden görülebiliyor. Myanmar’daki tapınakların mimarisi, diğer Budist ülkelerdeki yapılardan epey farklı. Bazı pagodaların dört tarafında girişler bulunuyor ve içeride yine dört yöne bakacak şekilde yerleştirilmiş devasa Buddha heykelleri yer alıyor, diğerlerinin ise girişleri bulunmuyor.
En kutsal olanlar altın kaplı ve halk, Buddha’ya verebilecekleri en değerli hediyeyi yine bu altın kaplamayı daha da büyütecek ve görkemli hâle getirecekleri şekilde veriyor. Saatlerce dövülüp incecik duruma getirilen altın yapraklar satın alıp, gittikleri tapınaklardaki altın tapınaklara veya altın Buddha heykellerine yapıştırıyorlar. Tapınaklarda geçirilen vakit de alışılmışın dışında. Dua etmek, namaz kılmak, vaaz dinlemek gibi amaçlarla belirli bir zaman diliminde kutsal mekânlarda bulunan Hristiyanların ve Müslümanların aksine Myanmar Budistleri, saatlerce tapınaklarda zaman geçiriyor. Onlar için pagodalar, dua etmenin yanı sıra arkadaşlarıyla ve aileleriyle vakit geçirebilecekleri, yemeklerini yanlarında götürüp serdikleri örtülerin üzerinde bir piknik havasında yemek yiyebilecekleri ve hatta uyuyabilecekleri bir yer.
Astrolojinin ve haftanın günlerinin önemi
Budizm ve astroloji, Myanmar’ın inanç sisteminde iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle kültürü, insanları ve ibadeti çok güçlü bir şekilde etkiliyor. Astrolojiye ve gezegenlere göre Myanmar’da hafta, yedi güne değil sekiz güne ayrılmış durumda. Diğer günler aynı kalırken çarşamba günleri, çarşamba öğleden önce ve öğleden sonra olarak ayrılıyor ve iki gün sayılıyor. Doğulan günün kişilik üzerindeki etkisi çok büyük. İnsanların adlarının bir hecesi doğdukları güne göre veriliyor. Ayrıca insanların kişiliklerinin de doğdukları güne göre şekillendiğine inanılıyor. Örneğin pazartesi doğan insanların kıskanç, salı günü soğanların dürüst, çarşamba günü doğanların çabuk öfkelenen (çarşamba öğleden sonra doğanların bu özelliği daha da baskın), perşembe günü doğan insanların uysal, cuma günü doğanların konuşkan, cumartesi günü doğan insanların geçimsiz, pazar günü doğan insanların da geçimsiz özellikte olduğuna dair yaygın bir inanç var. İnsanlar eş seçimlerini dahi doğdukları günlerin birbiriyle olan uyumuna göre yapıyorlar.
Myanmar’daki insanları en çok şaşırtan olay, doğduğunuz günün tam olarak hangi güne denk geldiğini bilmediğiniz olacaktır. Doğulan gün, o derece kritik bir önem taşıyor.
Myanmarlıların ibadetlerinde dahi doğdukları gün başrolde. Büyük tapınaklarda “doğum günü köşeleri” olarak adlandırılan ve haftanın sekiz gününü simgeleyen ayrı ayrı Buddha heykelleri bulunuyor. İnsanlar her hafta hangi gün doğdularsa o günün heykeline gidip çiçekler bırakıyor, içerisinde bulundukları yaş kadar Buddha heykelinin başından aşağı su döküyorlar. Bunun şans ve iyi karma sağladığına inanılıyor.
Myanmarlıların giyim tarzı
Myanmar’da hiçbir tapınağa ayakkabı veya terlikle girilmiyor. Bu, Buddha’ya gösterilen saygının bir göstergesi. Buddha’nın resminin, vücuda yapılan dövmeler gibi herhangi bir şekilde kullanımı da yasak. Yangon’daki bir bar sahibinin, bar reklamında kulaklık takan bir Buddha kullanıp hapse atılması durumun ciddiyeti için bir örnek olarak gösterilebilir.
Myanmarlı kadınların ve erkeklerin oldukça muhafazakâr giyindiği söylenebilir. Genellikle tapınaklarda geçerli olan giyim kuralları sokaklarda da uygulanıyor. Dizler ve omuzlar kapalı olacak şekilde kıyafetler tercih ediliyor ve bele "longyi" olarak adlandırılan şallar bağlanıyor.